SETA 2018 Güz Dönemi Seminerleri Başlıyor

SETA 2018 Güz Dönemi Seminerleri Başlıyor

SETA bünyesinde, lisans ve lisansüstü öğrencilere yönelik seminer programları düzenlenecektir.

Devamı

Histeri derecesine varan Erdoğan karşıtlığının, siyaset yapma imkanlarını tıkadığı ve Türkiye’deki demokratikleşme mücadelesine katkıda bulunmadığını söylemek gerek.

Dini ve dünyevi iktidar ilişkilerinin düzenlenmesi, açık şeffaf hale getirilmesi; bireyin, devletin, dini ve tasavvufi kurumların korunması için de bir zorunluluktur.

İktidar kanadı toplumla bağını koparacak elitleşmeye izin vermemelidir. Muhalefet kanadı ise kendi cephesinde dış müdahaleye göz kırpan siyasi marjinalleşmenin önüne geçmelidir.

Çalışmada Batı medyasının 15 Temmuz ve sonrasında Türkiye’de yaşananları ele alış biçimi çerçeveleme yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir.

Makul Çoğunluğa Büyük İş Düşüyor

Eli taşın altında olan, kendi siyasetinden ve siyasi kariyerinden fazla Türkiye'yi düşünen aktörler CHP'nin içerisine düşmek üzere olduğu çukurun farkında.

Devamı
Makul Çoğunluğa Büyük İş Düşüyor
Bir Çelişkiden Diğerine Kemal Kılıçdaroğlu

Bir Çelişkiden Diğerine Kemal Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkları bizzat CHP'nin de destek verdiği anayasa değişikliği ile kaldırılmış, teröre yardım ve yataklıktan yargılanan HDP'li vekiller ile kol kola yürümek zorunda kalıyor.

Devamı

Batı basını mağdurla zalimi yer değiştiriyor. Darbenin mağduru olan sivilleri askerleri linç eden zalimler, darbenin zalimi olan askerleri ise halk tarafından linç edilen mağdurlar haline getiriyor.

Post-Kemalizm CHP'nin Kemalizm'den vazgeçmesinden ziyade, Kemalizm'in artık hâkim ideoloji olduğu toplumsal düzenin ortadan kalkması demektir. Bu tarihi kırılma CHP'nin kendisine yeni bir misyon belirlemesine yol açtı.

Kültürün, sanatın, edebiyatın yerli ve millisi olur, olmalıdır, olması teşvik edilmelidir. Liberalliği devletle ilgili her şeye karşı çıkmak zannedenlerin aksine teşvik etmek de öncelikli olarak devletin görevidir.

Diasporadaki sosyal ve ekonomik sermayeleri göz önünde bulundurulduğunda örgütün sadece ülke içerisinde pasifize edilmesinin sorunu bütünüyle çözmeyeceği açıktır.

Siyasi alanda da FETÖ'cüler var ve ortaya çıkarılmaları gerekiyor. Ancak bakılacak ilk yer 2013'den beri FETÖ'nün bir terör örgütü olduğunu haykıran, aradan geçen 4 yılda bünyesindeki FETÖ'cüleri ayıklayan AK Parti değil!

AK Parti, Cumhuriyetçi elitlerin kapattığı siyaset alanını yeniden açmış ve genişletmiş, ülkenin toplumsal düzenini demokratik çizgiye çekmiştir.

Taksim Gezi Parkı şiddet eylemleri, Türkiye’nin yakın dönemde maruz kaldığı dış destekli saldırıların ilkiydi.

Sadece Türkiye için değil dünya için de bir tehdit olan FETÖ’nün hem iç hem de dış kamuoyuna anlatılması, mücadelenin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.

Mücadele FETÖ'cüleri bulup kamu kadrolarından atmakla ve suç süreçlerine dahil olmuş olanları hukukun önüne çıkartmakla bitmiyor. Din, devlet ve toplum ilişkilerini yeni FETÖ'lere olanak sağlamayacak şekilde dönüştürmek de gerekiyor.

AK Parti devletin normalleşmesini geniş toplumsal kesimlerin devlete aidiyet bağını güçlendirme yönünde pratiğe dökebilirse hem değişim karşıtı bloğa hem de kendi bloğundaki eski devlet aktörlerine karşı elini güçlendirecektir.

İslamcılık tartışması belirli aralıklarla gün yüzüne çıkıyor ancak bu AK Parti'nin bir kimlik arayışı meselesi değil. Aksine parti içi rekabetle ve dengelerle alakalı bir tartışma.

Nasıl ki "hayır" cephesi olabildiğince bireyselleşmiş kitlesini AK Parti karşıtlığı ve laikçilik üzerinden sıkı bir cemaate dönüştürebildiyse, AK Parti de yeni söylemlerle şehirli kitlesini cemaatleştirebilir.

Sanal ve gerçek dünya arasındaki ayrım gün geçtikçe derinleşti. Varlığını sanala borçlu olanlar, sanalın gerçeği şekillendirebileceği fikrine işlerlik kazandırdı.