Reform ve verimlilik ile temellendirilen Çin’in kalkınma girişimi günümüzde başarıya ulaşmış, gelişmekte olan ülkelere ise yeni fırsatların kapısını açmıştır. Kendine özgü tarihsel tecrübesi ile ekonomik olarak küresel bir güç haline gelen Çin, Batı merkezli dünya düzenine yeni bir alternatif ortaya çıkmıştır.
Devamı
Türkiye'nin kendi coğrafyasının sorunlarını görmezlikten gelme, ilgilenmeme gibi bir durumu yoktur. Bir kere bu seçenek değildir.
Devamı
Temmuz enflasyonundaki yükseliş tek seferlik geçici etkilerden kaynaklanıyor. Sonbaharla birlikte enflasyon hissedilir ölçüde düşecek. 2020’de kalıcı olarak tek haneye inecek
ABD Başkanı Donald Trump, göreve geldiği günden itibaren haksız rekabete neden olduğunu düşündüğü ticari anlaşmaların yanı sıra özellikle Çin'in kur politikalarına yönelik eleştirilerini birçok platformda dile getiriyordu.
Çin, son yıllarda Türk dış politikasında adından sık söz ettirse de iki ülke arasındaki ilişkiler yeni değildir. Sahip oldukları kültürel farklılıklar ve birbirlerinden uzak coğrafi konumları nedeniyle tartışmalara konu olan ilişkiler 1970'lere uzanmaktadır.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi temaslar için Çin'de bulunduğu dönemde "Türkiye-Çin Ekonomik İlişkileri Raporu"nu yayımladı.
Raporda Çin’in başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında da iki ülke ilişkileri değerlendirilmekte ve bu girişim kapsamında ortak yatırım ve potansiyel iş birliği alanları ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
Devamı
S-400'lerin teslimatı yaklaşırken Washington ile Ankara arasındaki gerilimin tonu da yükseliyor. Ankara, bu hava savunma sistemini Washington'ın bütün tehditlerine rağmen almakta kararlı..
Devamı
Trump yönetiminin, başta CAATSA olmak üzere Rusya'ya yönelik yaptırım kararlarının, TürkAkım ve Akkuyu nükleer santrali gibi, yasanın kabulünden önce başlayan enerji projelerini etkilemeyecek.
Seçim tartışmalarının gölgesinde kalmış olsa da S400-F35 denkleminde çok ciddi gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye’nin en önemli dış politik gündemlerinin başında şüphesiz Amerika karşısında izlenecek yolun belirlenmesi geliyor.
İran'ın krize yaklaşımını iki aşamada analiz etmek mümkün..
Bölgemizde gözler, ABD ve İran arasında büyüyen gerilimde. Washington, İran'a "maksimum baskı" politikası ile yaklaşıyor. Yaptırımları ağırlaştırmakla kalmadı, uçak gemisini de Körfez'e gönderdi.
İran stratejisi tam olarak ortaya konulmamış olsa da Bolton'un Tahran'a yönelik hedefleri oldukça net. Bu stratejinin ana çerçevesini yaklaşık bir yıl önce ilan edilen ve İran'ın yerine getirmesinin istendiği talep listesi oluşturuyor.
Bölgede bir Suud-İran savaşı çıkarmak zaten uzun zamandır yatırım yaptıkları bir hedef. İlerleyen günlerde, iki tarafa da büyük zarar verecek böyle bir savaşı başlatmaya yönelik yeni provokasyonlara şahit olabiliriz.
ABD ile İran arasındaki gerilim son haftada tehlikeli bir tırmanışa geçti. Her iki taraftan 'savaş olmayacak' açıklamaları gelse de gidişatın bir savaşla sonuçlanması ihtimali giderek güçleniyor.
ABD'nin İran'ı ekonomik yaptırımlarla sıkıştırma hamleleri sürerken, medyaya yansıyan çeşitli haberler askeri müdahale seçeneğinin daha fazla tartışılmasına neden oluyor.
2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte onuncu kitabına ulaştı.
ABD’nin bu yeni çevreleme siyasetinin öncekilerden en önemli farkı, bu defa müttefiklerine yeterince değer vermemesi olarak göze çarpıyor.
ABD Başkanı Trump'ın, Türkiye'yi Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi programından çıkarma kararı tartışmaları da beraberinde getirdi.
Fatih İstanbul'u kuşatmışken, Bizanslılar meleklerin cinsiyetini tartışıyormuş. Bunun üzerinden büyük bir genelleme yapmak mümkün mü bilmiyorum ama deneyebiliriz. Bir toplumda çöküş varken bu tür anlamsız işlerle uğraşma eğilimi gittikçe hız kazanıyor demek çok da yanlış sayılmaz.