Türk-Amerikan İlişkilerinde PYD ve Suriye

Türkiye Kobani kuşatması sırasında da sonrasında da PYD'ye belli şartlar öne sürmüş ve kantonlar üzerinden fiili bir bölünme durumu yaratmamasını salık vermişti.

Devamı
Türk-Amerikan İlişkilerinde PYD ve Suriye
Perspektif Yunanistan Kurtulacak mı

Perspektif: Yunanistan Kurtulacak mı?

Referanduma giden süreçte yaşananlar nasıl yorumlanmalı? Referandum sonrası Yunanistan'ın AB geleceği nasıl şekillenecek? Anlaşma sonrası taraflar arasında güven sağlanabilecek mi?

Devamı

Son yazımda Robert Fisk'in İran'la Batı arasındaki nükleer mutabakat sonrasında "mahallenin iyi çocuğu artık İran" seviyesindeki yazısını eleştirmiştim

Türkiye'nin IŞİD'i Kürtlerle savaşması için desteklediği iddialarının absürtlüğüne değinen Ufuk Ulutaş, IŞİD'in, Esed Rejimi'ne ve PKK'ya sağladığı faydaların bulunduğunu ancak en büyük zararı Suriye muhalefetine ve Türkiye'ye verdiğini belirtti.

Fahrettin Altun: “PKK, savaşı-Kobani'yi doğrudan Türkiye'nin içine taşımamış olsaydı ve Türkiye'deki Kürtleri bunun üzerinden örgütlemek-mobilize etmek için özel bir gayret göstermemiş olsaydı, böyle bir saldırı yaşanmamış olacaktı.”

PKK'nın Türkiye devletine karşı savaş yürütecek bir zemini yokken Suriye krizi imdada yetişti.

Dördüncü Nesil Terör Örgütü: DAEŞ

Murat Yeşiltaş, DAEŞ terör örgütünün, ideolojik eksende El-Kaide ile benzerlikler taşımakla birlikte, yapılanma itibariyle farklılıklar içerdiğine dikkat çekerek “DAEŞ terör örgütünün terör çalışmalarında dördüncü nesli” ortaya çıkardığını vurguladı.

Devamı
Dördüncü Nesil Terör Örgütü DAEŞ
Suruç'taki Terör Saldırısı Yalnız Kurt Eylemleri'nden mi

Suruç'taki Terör Saldırısı ‘Yalnız Kurt Eylemleri'nden mi?

DAEŞ terör örgütünün katılımcı ve sempatizanları üzerine değerlendirmelerde bulunan Yeşiltaş, Şanlıurfa'da gerçekleştirilen patlamanın literatürde “yalnız kurt eylemi” olarak tanımlandığını belirtti.

Devamı

İran-Batı gerilimini, nükleer anlaşmayı ve anlaşmanın bölge ve Türkiye'ye etkilerini daha iyi anlamak için SETA uzmanlarının analizlerini ve SETA'da yayımlanan İran raporlarını bir arada sunuyoruz.

Suruç'ta yaşanan saldırıyla, “Suriye'deki savaşın siyasi maliyetinin askeri bir maliyet olarak da Türkiye'ye yansımaya başladığını” ifade eden Murat Yeşiltaş, “Türkiye'nin güvenlik mimarisinde ciddi bir deprem yaşanmaktadır.” dedi.

AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı, Türkiye'nin gerçekliklerini ve geleceğindeki sıkıntıları görmemizi engelleyen bir "peçeye" dönüştü. Bu peçeyi kaldırın atın!

Türkiye'ye terör yaftası yapıştırmaya çalışanların asıl gündemlerini, terör kardeşliklerini ve yapıştırmaya çalıştıkları yaftaları ellerinde patlattı.

ABD ile Kuzey Suriye'ye yönelik bir mutabakat zemininin de ortaya çıkması Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. SETA Ortadoğu Uzmanı Can Acun, bölgede yaşananları ve Türkiye'nin attığı adımları son gelişmeler ışığında “SETA 5 Soru 5 Cevap”ta değerlendirdi.

Medyanın içindeki bazı yayın organları bilinçli bir şekilde gerçeğin hilafına yayın yapmakta ve toplumun genel çıkarlarını savunmak yerine dar çevrelerin siyasi hesaplarının sözcüsü olarak yoluna devam etmektedir.

Operasyonlar terörle mücadele ve Ortadoğu gerçekleri bakımından neye tekabül ediyor? SETA Ortadoğu uzmanı, Akşam gazetesi yazarı Ufuk Ulutaş ile konuştuk.

Ne acı değil mi? Barışın kıymetini anlamaları için silahların konuşması gerekiyormuş. Daha doğrusu devletin silah kullanması. Çözüm süreci bitti bitiyor diye sevinç naraları atanlar, şimdi "barış süreci biterse çok şey biter" diye haykırıyor.

Çözüm süreci bitmedi sadece yeni bir aşamaya girdik. Sonuçta Kürt sorunu dediğimiz şey son noktada siyaset yoluyla çözülebilir bir sorun. PKK/ HDP çizgisi çözüm sürecini, “güç devşirme” ve devletin yerine geçecek şekilde, gündelik hayatı kontrol etmeye çalışarak, “alan hakimiyeti” için kullandı. Bu iki siyaset de çözüm sürecinin özüne mutlak aykırıydı.

Suruç'taki intihar saldırısı, “dramatik siyasal olay” kategorisine girecek kadar önemli. Bu olayın iki boyutu var. İlk boyut insani boyut. 32 gencimizin bombayla parçalanması ifadesi zor bir acı yarattı. Terörün en acımasız şekline şahit olduk. Olayın ikinci boyutu ise siyasal. Bu patlama, yeni siyasal dinamikler üretebilecek potansiyelde bir olay.

PKK ve IŞİD birbirinin karbon kopyası iki terör örgütü. Son zamanlarda birbirlerini yiyip durmaları sizi yanıltmasın, ikisi de benzer amaçlara ulaşmaya çalışan, benzer çizgideki sapık ideolojilerden beslenen ve benzer ilişki ağlarına sahip iki örgüt. İki örgüt de kaosta fiili durumlar yaratarak tahakküm alanını genişletmeye çalışıyor. Şu an kontrol ettikleri topraklara hâkimiyetten ziyade tahakküm eden iki örgüt var karşımızda. Her ikisi de Suriye kaos içerisindeyken kendi ütopyalarını tek taraflı olarak ilan ettiler. Kaosun sürmesinden beslenen bu iki örgüt, sadece kaos ortamında fiili durumlarını devam ettirebileceklerinin farkında. Bakmayın siz sosyal medyada atıp tutan IŞİD'çi ve PKK'lı terör yandaşlarına, her iki grubun da ortak özelliği patolojik bir şekilde güvensizlik dünyasında yaşamalarıdır.

Suruç'ta Amara Kültür merkezi önünde gerçekleştirilen bombalı saldırı ile 30 vatandaşımızı kaybederken 100'ü aşkın insanımız da yaralandı. DAİŞ bağlantılı olduğu düşünülen canlı bombanın sebep olduğu menfur katliamı telin ediyor ve milletimize, vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu saldırıyı değerlendirirken meseleyi sadece "güvenlik zafiyeti" bağlamında ele almak bize önümüzdeki dönemi görebilecek bir bakış açısını vermeyecektir. 5 Haziran'daki Diyarbakır HDP mitingindeki patlamaya benzer bu saldırıyı kamuoyunda bir "algı savaşına" çevirmenin de zihin karmaşası yaratacağı ortada. Sorumluluğu Hükümet'in üzerine yıkan ve eleştiriyi "teröre destek" formatına sokan kampanyanın da öncelikle düşmanlık hislerini körükleyeceğini biliyoruz. Kaldı ki bu saldırının HDP'lilerin yanı sıra DAİŞ'le daha etkin mücadele için ABD ile yeni bir uzlaşmaya varan Hükümet'i de hedef aldığını görmeliyiz. Nitekim 10 Temmuz'da dört büyük kentte yapılan operasyonlarda 27 DAİŞ zanlısı gözaltına alınmıştı.

Bir yanda "Rojava devrimi 3 yaşında" çığlıkları, diğer yandan "Cudi yanıyor..." naraları. İnsan sormadan edemiyor: Siz hangi ara devrim yaptınız? Bir de neyi devirdiniz? Kastınız "iç etmek"se ona bir sözümüz yok. Ama bu devrim romantizmi gerçekten çok bunaltıcı. Suriye'de bir devrim yaşanabilirdi. Esed rejimi devrilmiş olsaydı şayet, Suriye'nin mazlum insanları bu eziyeti çekmiyor olacaklardı. Her gün yüzlerce insan ölmeyecek, milyonlarca insan evini, yurdunu terk etmek zorunda kalmayacaktı. Siz bu sürecin, bu mücadelenin parçası olmadınız. Onun yerine, kendi "kazanım"ınıza odaklandınız.