PKK'ya Çözüm Sürecini Bozduğu Söylenmeli

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, toplum, PKK ve Kürt siyasal hareketi üzerinde etkili isimlerin, PKK'ya, geri çekilmeyi durdurmasından doğan sorumluluğunu ve oluşan riskleri hatırlatmaları gerektiğini belirtti.

Devamı
Demokratikleşme Paketi ve Çözüm Süreci

Demokratikleşme Paketi ve Çözüm Süreci

Başbakan Erdoğan, beklenen demokratikleşme paketini hafta başında açıkladı. Paketin Türkiye'nin yüzyıllık siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümü yönünde olumlu bir aşama olduğuna kuşku yok. Yeni Anayasa yazımının tıkandığı, çözüm sürecinin devam etse de aksadığı, Gezi eylemlerinin hükümet karşıtı cepheyi genişleterek sertleştirdiği, dışarıdaki gelişmelerin iç gerilimi tetiklediği, yakın zamanda sırasıyla gerçekleşecek yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin siyasal gündemi kutuplaştırdığı bir ortamda açıklanan paket, AK Parti'nin hem karşılaştığı sorunları reform paketleriyle aşma eğilimini hem de yeni Türkiye'yi demokratik bir vizyon ekseninde inşa etme kararlılığını teyit etmesi açısından önemlidir. Böyle bir konjonktürde AK Parti hükümetinin güvenlik enstrümanlarından medet ummak yerine demokratik reform iradesini tahkim etmeye yönelmesi takdir edilmelidir.

Devamı

Bir haftadan beri Türkiye, 30 Eylül günü Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi'ni tartışıyor. Paket etrafında yapılan tartışmaların ana odağını ise, açıklanan paketin beklentileri ne ölçüde karşıladığı ve çözüm sürecine muhtemel etkileri oluşturuyor. Aslında açıklanmadan önce de, hazırlanan paketin, toplumun farklı kesimlerinin kimi sorunlarına kısmi çözümler getirecek bir paket olması bekleniyordu. Nitekim Başbakan Erdoğan da, konuşmasına başlarken, bu paketin Türkiye'yi ağırlıklarından kurtaracak bir son paket olmadığını belirterek, tüm taleplerin bir paketle karşılanmasının makul ve rasyonel olmadığını vurguluyor ve devamının geleceğini beyan ediyordu. Ancak tüm beklentileri karşılamıyor oluşu, paketin önemini de azaltmıyor. Çünkü birden çok özgürlük alanına ilişkin düzenlemeler öngören bu paketi, aynı zamanda, bir “insan hakları paketi” olarak tanımlamak da mümkün. Demokratikleşme ve insan hakları ise, dinamik kavramlardır ve gelişen koşullar veya ortaya çıkan yeni sorunlar karşısında, yeni taleplerle sürekli yeni düzenlemeler yapmayı gerektirirler. O yüzden de, hiçbir paketin tüm talep ve beklentileri karşılaması düşünülemez ve beklenmemeli.

30 Eylül 2013'te açıklanan demokratikleşme paketi Kürt meselesi ve PKK açısından yeni bir dönüm noktası oldu. Ortaya çıkan paketi elinin tersiyle iten Barış ve Demokrasi Partisi'nin demokratikleşmeye katkı vermediği ortada. Kürt siyasi hareketi yıllar içinde kendisine bir 'Kürt meselesi dünyası' yarattığının farkına varamadı. Bu dünyanın en temel özelliği Kürt meselesinin adeta hiç bitmeyecek, hiç normalleşmeyecek bir sorun olarak algılanması var. Özellikle sıradan bir Kürt bireyin sadece Kürt olmaktan kaynaklı şikâyetleri ortadan kalkmaya başlayınca Kürt siyasi hareketi ciddi bir boşluğa düşüyor. Tam da bu sebepten, Kürt sorunu çözüldükçe PKK vesayetinden kurtulması beklenen Kürt siyasi hareketi daha fazla PKK'nın dipnotuna dönüşüyor.

Yeni Asya gazetesinin sorularını cevaplayan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırma Asistanı Yavuz Güçtürk, Türkiye'nin kendi insan hakları sorunlarını çözmeden, başka ülkelere model olmaktan söz etmesinin doğru olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.

Diyarbakır ziyaretinde ortaya konan siyasal performans, Kürt hareketinin siyasal zemine ve Erdoğan'ın siyasal etkinliğine ilişkin erken şüphelerini izale edici bir etkiye yol açacaktır.

Post-Kemalist Türkiye ve Gülen Cemaati

Türkiye'nin sancılı dönemlerinde, eleştirilmek pahasına aldığı 'soğukkanlı kararlarıyla' bilinen Gülen Cemaati'nden Yeni Türkiye'de benzer bir rasyonalite beklenmektedir.

Devamı
Post-Kemalist Türkiye ve Gülen Cemaati
İhvan Neden Terör Örgütü' İlan Edildi

İhvan Neden ‘Terör Örgütü' İlan Edildi?

İhvan'ın terör örgütü olarak ilan edilmesi, Mursi'nin devrildiği 3 Temmuz'dan bu yana alınan en radikal kararlardan birisi olarak nitelendiriliyor.

Devamı

Meşru siyasete 'zaman ayarlı' yargı bombalarıyla saldırılıyor. Farklı yerlerde farklı zamanlarda ayarlanmış bombaların tamamı Türkiye'nin kader yılı olması beklenen 2014 öncesinde aynı anda patlatıldı. Tam teşekküllü bir siyasi mühendislikle karşı karşıyayız.

Bugün Türkiye siyasetinin en büyük mücadelesi, 1990'ları yaşayanlarla 2010'ları yaşayanlar arasında. Sadece farklı gelecek tasavvurları değil, farklı iktidar algıları da çatışma halinde.

Karşımızda, suçluyu yakalamak yerine suçu daha sonra kendi müdahalesinde kullanabileceği bir kıvama gelinceye kadar araçsallaştırarak açıkça suç işleyen bir odak var.

SETA Genel Koordinatörü Taha Özhan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde 17 Aralık Operasyonu bağlamında bazı gazete ve STK temsilcileri ile yaptığı görüşmeye ilişkin izlenimlerini aktardı.

SETA Dış Politika Araştırma Asistanı Can Acun, Mısır'da medya propagandaları sayesinde İhvan-ı Müslimin'in terör örgütü olarak lanse edilmeye çalışıldığına ve bu durumun çok tehlikeli bir süreci başlattığına dikkat çekti.

SETA Ankara Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, Suriye rejimine karşı savaşan ve Özgür Suriye çatısı altında olmayan her grubun radikal ve terörle bağlantılı grup olarak lanse edildiğini ancak Suriye'de açık bir şekilde teröre bulaşanın öncelikle Baas rejimi olduğuna dikkat çekti.

Taha Özhan imzalı "Normalleşme Sancısı", Cumhuriyet'in kuruluşundan beri var olan Kürt Meselesi'ni geçmişi, bugünü ve geleceğiyle odağına alıyor.

17 Aralık sürecinin yeniden tartışmaya açtığı 7 Şubat MİT Krizi'ni ve 17 Aralık'la içerik, hedef ve aktörleri bağlamında nasıl bir ilişkisi söz konusunu olduğunu SETA'dan Taha Özhan, Hatem Ete, Ufuk Ulutaş ve Ahmet Demirhan değerlendirdi.

Nihai hedef, yargıyı prosedürel hukuki sınırlarına geri çekerek, siyasi bir özne olmaktan çıkarmak olmalıdır.

7 Şubat'ta hedef, Kürt meselesinin çözümü sırasında suç işleyen devlet memurları olmadığı gibi, 17 Aralık'ta da hedef yolsuzluk suçunu işleyenler değildi. Hedef açık bir şekilde siyaseti dizayn etme girişimiydi.

Türkiye'de geleneksel medya düzeni, tartışma konularını belirlemekle birlikte konunun nasıl tartışılacağına da karar verir. Bu bağlamda, bugün için eski medya düzeninin alışkanlıkları devreye sokularak, "yolsuzluk" söylemi üzerinden "seçim anketleri" odak haline getirilmektedir.