22 Temmuz'dan 29 Mart'a Siyaset: DTP

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Hatem Ete, SETA KonuÅŸmacılar:     Bejan Matur     Zaman Gazetesi Yazarı     Mazhar BaÄŸlı     Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi     Orhan MiroÄŸlu     Taraf Gazetesi Yazarı Tarih: 19 Mart 2009 PerÅŸembe Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

Devamı

Güneş Operasyonu Sonrasında Türkiye, Kuzey Irak ve Irak

SETA PANEL KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Türel Yılmaz     Gazi Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü     Yrd. Doç. Dr. Mehmet Åžahin     Gazi Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü     Nasuhi Güngör     Star Gazetesi Tarih: 10 Mart 2008 Pazartesi Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

Devamı

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Ä°brahım Kalın     SETA KonuÅŸmacılar:     Doç .Dr. Sedat Laçiner     USAK BaÅŸkanı     Ä°smail Küçükkaya     AkÅŸam Gazetesi Ankara Temsilcisi     Tarih: 18 Haziran 2007 Pazartesi Saat: 16.00   Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Dr. Ä°brahim Kalın      SETA KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne     Gazi Üniversitesi; BaÅŸlık: "Türkiye'de Üç Milliyetçilik: Ankara, Diyarbakır ve Ä°stanbul"     Doç. Dr. Mesut YeÄŸen     ODTÜ, BaÅŸlık: “Türk MilliyetçiliÄŸinin Kürt Meselesini Algılama Biçimleri”     Dr. Abdülhamit Kırmızı     SETA, BaÅŸlık: “Türkiye’de MilliyetçiliÄŸin Yeni Halleri” Tarih: 19 Nisan 2006 ÇarÅŸamba Saat: 18.00 - 20.00 Yer: SETA, Ankara

Türk kamuoyunda Irak ile ilgili tartışmalar, kısa süre öncesine deÄŸin, suni bir ÅŸekilde Kerkük referandumu üzerinde düÄŸümlenmiÅŸti.

Irak, seçimlerle daha istikrarlı bir dönemin kapısını aralamayı ümid ediyordu. Sadece son otuz yılda, Irak’ta ölen insan sayısı iki milyonun üzerinde ...

Kimlik Siyaseti ve Pandora'nın Kutusu

Türkiye’deki kimlik tartışmaları her gün yeni bir boyut kazanıyor. Avrupa BirliÄŸi süreci, Kuzey Irak’taki geliÅŸmeler, Kürt sorununun tanındığının açıklanması, Ermeni soykırım iddiaları ve son olarak Pamuk ve Dink davaları, toplumun deÄŸiÅŸik kesimlerinde farklı tepkilere yol açtı. BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan’ın “Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸlığı”nı Türkiye’nin üst kimliÄŸi olarak tanımlaması, tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı. Soruna hangi açıdan bakarsak bakalım, tartışmanın merkezinde farklı kimlik siyasetleri yatıyor. Kimlik siyaseti, belli bir grubun genel toplum içindeki yerini toplumun bir parçası olarak deÄŸil, o grubun ayırt edici özelliklerini esas alarak tanımlamasını ifade ediyor. Kadın, göçmen, Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, vs. olarak yapılan bu tanımlamalar, grup dayanışmasını öne çıkartırken, sosyal adalet taleplerini de dile getirir. GeniÅŸ bir anlamda kullanılan ‘kimlik’ kelimesi, grupların siyasi, hukuki ve kültürel boyutlarını da içerir. Fakat bu üç alan arasındaki iliÅŸkiyi net bir ÅŸekilde tanımlamak sanıldığı kadar kolay deÄŸildir. Dini ve kültürel farklılıkları olan gruplar aynı siyasal ideal etrafında birleÅŸebildiÄŸi gibi, benzer kültür normlarına sahip gruplar farklı siyasi kamplarda yer alabilir. Her halükarda kimlik siyasetinin belirleyici özelliÄŸi, bir sosyal grubun siyasi, hukuki, ekonomik yahut kültürel taleplerini siyasi bir program haline getirmektir. Türkiye’deki Kürt, Alevi, Ermeni kimlikleri hakkında yapılan tartışmalar kimlik siyasetinin somut örneklerini oluÅŸturuyor  

Devamı

Filler ve Çimen

Sokak gösterileri, ReÅŸadiye'deki saldırı, DTP'nin kapatılması, devam eden sokak gösterileri, MuÅŸ'ta yaÅŸanan üzücü hadise ve toplumsal gerilim... Bunlar, ardı ardına gelen ve açılım sürecinin arkasındaki iradeyi ve açılımın geleceÄŸini sorgulamamıza yol açan olaylar zinciri. Bu olaylara dayanarak, iki haftadır, Türkiye bir provokasyondan ve Kürt siyasetinin bu provokasyonun aktörü haline gelmesinden bahsediyor. Hatta DTP'nin kapatılması ve DTP'nin içindeki güvercin kanadı temsil ettiÄŸi bilinen Ahmet Türk'ün siyasi yasaklı olmasından yola çıkarak Anayasa Mahkemesi'nin de bu provokasyona alet olduÄŸunu ima eden yorumlar yapılıyor. Gizli ya da açık bir elin olaylara start verdiÄŸine ve nihayetinde açılımın ciddi bir krize girdiÄŸine ÅŸüphe yok. Ancak, ortadaki tabloyu yorumlamadan önce, bu tabloyu doÄŸuran koÅŸulları, provokasyona gelen aktörleri konuÅŸmadan önce, provokasyonu mümkün kılan aktörleri konuÅŸmamız gerekir.

Devamı

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

PKK, iktidarı geçmiÅŸ dönemlerdeki güvenlikçi perspektife mahkûm ederek tuzağına düÅŸürmek ve toplumsal desteÄŸini azaltmak istiyor.  

PKK, açılım sürecinin başlangıcından itibaren, devletin doğrudan topluma yönelerek barışma çabasından rahatsız olmuştur.

Kürt meselesinin çözümünün siyasi rantının paylaşılması hesapları, tarafları başlangıçta öngörülmeyen pozisyonlara itti.

Terör ve ÅŸiddet ülkemizin geleceÄŸi ve kalkınması için harcanması gereken kaynakların bir kısmını tüketiyor, sosyal barışı tehdit ediyor ve ince gücüne zarar veriyor. Demokrasi, insan hakları, eÅŸitlik, özgürlük ve adalet gibi deÄŸerlerin toplumsal barış, ulusal, bölgesel ve küresel iliÅŸkiler açısından önem taşıdığının sık sık vurgulandığı günümüzde, bu deÄŸerlerle çeliÅŸen ÅŸiddet ve terör eylemlerinde göze çarpan bir artış var. Terörün ekonomik maliyetinin yüksekliÄŸini biliyoruz. Ä°stikrar ve barış ortamında bu zararlar zaman içinde telafi edilebilir. Ancak insani ve toplumsal maliyetinin telafi edilmesi mümkün olmayacaktır, terör ve ÅŸiddet sarmalı yeni hedef ve düÅŸmanlar yaratmakta, bireysel ve toplumsal travmalara yol açmaktadır.

Yeni eylemlilik dönemi hem Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü hem de demokratikleşme adımlarını yavaşlattı.

BDP birçok konuda haklı olarak devletin, Kürt meselesi ve BDP konusundaki çifte standartlı tutumunu eleştirmekte ve resmî ideolojinin tutarsızlıklarına dikkat çekmektedir.

Türk-Amerikan iliÅŸkileri zorlu bir dönemden geçiyor. Onyıllar süren hiyerarÅŸik iliÅŸkinin son 10 yılda giderek etkisini kaybetti. Obama döneminde "model ortaklık" söyleminin hakim olmaya baÅŸlaması, model ortaklığın askeri konularda da izdüÅŸümlerinin görülmeye baÅŸlaması ve bu yeni durumun getirdiÄŸi gerilim, iliÅŸkileri her açıdan etkiliyor. Ä°ki ülke arasında son 6 ayda yaÅŸanan krizler bile durumun ciddiyetini ortaya koymaya yeter: Mart'ta Ermeni Soykırımı karar tasarısının Temsilciler Meclisi DışiÅŸleri Komisyonu'ndan geçmesi, Mayıs'ta Türkiye-Brezilya-Ä°ran arasında imzalanan Tahran AraÅŸtırma Reaktörü AnlaÅŸması, Mayıs sonunda yaÅŸanan Yardım Gemileri Krizi ve nihayet Haziran'da BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin Ä°ran'a ek yaptırım paketi aleyhinde oy kullanması. ABD Genelkurmay BaÅŸkanı Oramiral Mike Mullen'ın Ankara ziyareti de bu açıdan deÄŸerlendirilmeli.

Türkiye, yaklaşık yüzyıldır bu problemle karşı karşıya olmasına raÄŸmen bu meselede de “ikna edici, rasyonel ve kapsayıcı” bir siyaseti kuramadı.