Analiz: 2016’da Eğitim ve Sosyal Politikalar

Büyük bir dönüşümün başlangıcı olan 2016 yılında öğretmen seçim stratejileri ve yükseköğretim kurumlarının yönetiminde değişiklikler yapılmış ayrıca müfredat çalışmaları ve terör mağduru bölgelerde telafi eğitimleri gerçekleştirilmiştir.

Devamı
Analiz 2016 da Eğitim ve Sosyal Politikalar
Kaos Çığırtkanlarına Karşı Milli Seferberlik

Kaos Çığırtkanlarına Karşı Milli Seferberlik

Gezi kalkışmasından 15 Temmuz’a kadar defaatle denenen fakat milletin irfanına takılan operasyonlar, şu an kümülatif olarak kaosu yaymayı hedefliyor.

Devamı

Teröristler ne bizden daha akıllı. Ne de bizden daha iyi hesap yapıyor. Ne de bizden daha başarılı uygulayıcı. Aksine teröristler tutunamayanlardır.

Çok şükür, devletimiz ve milletimiz her şeyin farkında. Saldırılar bizi daha fazla birbirimize kenetliyor. Devleti daha akıllıca ve etkin hamleler yapmaya sevk ediyor.

Baştan beri bir proje olduğu için, meşruiyetini seçmenden değil terör örgütünden aldığı için, siyaset yerine PKK'nın halkla ilişkilerini yürüttüğü için, Demirtaş bir siyasetçi olarak unutuldu.

Ne diyorlardı? 'Dokunulmazlıklar kaldırılırsa felaket olur, bütün dünya bize düşman olur, demokratik siyaset yara alır...' Peki n'oldu?

Halep Katliamına Sevinenler Ne Kadar da Tanıdık

DEAŞ'ın açıktan düşman ilan ettiği Türkiye'yi ve onun Cumhurbaşkanını DEAŞ'a destek vermekle itham ediyorlar. FETÖ, PKK ve İran medyası aynı söylemi dolaşıma sokuyorlar. PKK katliam yapıyor, masum vatandaşlarımızı öldürüyor. PKK'ya silah vermeye devam ediyorlar.

Devamı
Halep Katliamına Sevinenler Ne Kadar da Tanıdık
Teröre Karşı Ortak Cephe

Teröre Karşı Ortak Cephe

Örgütün klasik terör yöntemine geri dönmesi onunla kirli pazarlıklar yapıp yola çıkan küresel ortaklarını çok zora sokacak gibi görünüyor.

Devamı

Kıyametin habercisi acıların yaşandığı bir coğrafyada, insanlığa ait ne varsa, dünyanın 'bu düzeniyle' yerle yeksan oldu.

Türkiye bir yandan terör örgütleri ile mücadelesinde başarı kazanırken aynı zamanda, siyasi ve ekonomik krizlerle mücadele ediyor.

Terör siyasal müzakereyle tatmin olmaz. Hele de daha fazlasını alabileceği yanılgısına sahipse, hiç yanaşmaz.

Türkiye ilerledikçe düşmanları saldırıyor. Sıkıştıkça canımızı yakmaya çalışıyorlar. Belki sonuç alırız diye. Ama nafile.

Türkiye ekonomisinde yapılamayan, bu kez toplumsal yaşamda güvenlik korkusu oluşturularak Türkiye resmini, umutsuz ve karamsar bir şekilde gösterme çabası devrede.

Devletin içine kırk yıldan fazla bir sürede her türlü yöntemle ve sapkın bir anlayışla yerleşen bu terör örgütünden devletin arındırılması kolay değildir.

Gün geçmiyor ki yapılan operasyonlarda FETÖ'cüler meydana çıkartılıyor olmasın! Son raddede ise yeni bir slogan var ağızlarında "tutuklamalar ne zaman bitecek!"

Mısır'da Suud ile yaşayacağınız bir gerginlik Suud ile Suriye'de yapacağınız işbirliğini sıkıntıya sokabilir. Veya Körfez'de Katar'la yapılacak bir anlaşma Irak'ta bir imkân sunabilir.

Aslında çok dengeli ve rasyonel politika izlemesiyle tanınan Almanya nasıl oldu da Türkiye politikasını ülkesindeki bu azılı Türkiye düşmanlarının ipoteği altına soktu?

15 Temmuz başarısız darbe girişimi FETÖ’nün kendi vesayetini kurmak için hiçbir hukuki ve ahlaki sınırlamayı kabul etmeyen cuntacı bir terör örgütü olduğunu apaçık ortaya koydu. FETÖ’nün paralel devlet yapılanmasına girişen bir terör örgütü olduğu 17-25 Aralık yargı darbe girişiminden itibaren özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti tarafından ısrarla dillendirilmekteydi.

Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de insan, aklını kullanmaya yani toplumun köhneleşmiş değerlerini körü körüne takip etmemeye davet edilmektedir. Aydınlanmanın temel sloganı ise “sapere aude” idi. Bu slogan da insanı akletmeye, dogmalardan bağımsız bir şekilde düşünmeye ve eylemeye çağırıyordu. Yine içerikten bağımsız olarak her düşünce geleneği, insanı insan yapan şeyin otonom hareket edebilmesi olduğunun altını çizer.

Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki rolü FETÖ'nün yargıdaki gücünü göstermiş, özellikle 2010 Anayasa referandumu sonrasında HSYK üzerinden neredeyse yargının tümünü kontrol eder hale gelmişlerdi. Etkin oldukları bu dönemde yargıyı kendi örgütsel amaçları doğrultusunda Anayasa ve kanuna tamamen aykırı şekilde bir silah olarak kullanmışlar,

Türkiye’deki İslami hareketleri ılımlı ve aşırı/radikal şeklinde tasnif etmek ABD merkezli literatürde yaygın bir kabuldür. Devleti ele geçirme arzusu taşıyan siyasal hareket “radikal” olarak, sosyal hizmetler alanında örgütlenen sivil oluşumlar ise “ılımlı” olarak resmedilir.