Türkiye’nin sol cenahında, her terör saldırısının ardından saldırıyı yapan terör örgütünün değil, devletin suçlanması bir alışkanlığa işaret ediyor.
Devamı
ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Bürosu’nun yıllık olarak çıkardığı ülke terörizm raporlarının sonuncusu geçtiğimiz haftalarda yayınlandı.
Devamı
Uluslararası toplum kabuk değiştiren teröre karşı yeni ve etkin bir anlayış geliştirmek zorunda.
Demokrasi ve insan hakları konularında tutarlı olmayan Almanya’nın bu konuda Türkiye’ye yaptığı suçlamalar da ancak müdahalenin bir aracı olarak okunabilir.
DEAŞ'ın lideri Bağdadi'nin öldürüldüğüne ilişkin gelen açıklamalar, lider tasfiyesinin örgüt üzerinde kısa ve orta vadede ne tür stratejik ve taktiksel etkiler meydana getirebileceği konusunun ele alınmasını gerekli kılıyor.
İktidar kanadı toplumla bağını koparacak elitleşmeye izin vermemelidir. Muhalefet kanadı ise kendi cephesinde dış müdahaleye göz kırpan siyasi marjinalleşmenin önüne geçmelidir.
Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Romanya ve İsviçre’nin EUROPOL ile paylaştığı bilgilere göre, PKK Avrupa’da propaganda, eleman kazanımı ve bağış toplama aktivitelerini sürdürmektedir.
Devamı
İslamofobya bugün Batı'daki Müslümanların özellikle gündelik yaşamlarında daha da görünür hale gelerek, okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarla somut bir düşmanlık halini almıştır.
Devamı
Post-Kemalizm CHP'nin Kemalizm'den vazgeçmesinden ziyade, Kemalizm'in artık hâkim ideoloji olduğu toplumsal düzenin ortadan kalkması demektir. Bu tarihi kırılma CHP'nin kendisine yeni bir misyon belirlemesine yol açtı.
ABD istihbaratının yurt dışında düzenlediği birçok önemli operasyonun mimarı olduğu söylenen 'Karanlık Prens' lakaplı D’Andrea'nın CIA'in İran masasının başına getirilmesi, farklı boyutlarıyla tartışılmaya devam ediyor.
DEAŞ’ın tarihte örneği olmayacak şekilde güçlenmesinin arka planında ABD öncülüğündeki batılı devletlerin politikaları temel belirleyici faktör olarak ön plana çıkmaktadır.
Ortadoğu'nun Müslüman bölgesel güçleri büyük bir sınavda. Komşu ülkelerin bölünmesinden ya da oradaki terörist grupların varlığından kaynaklanan tehditlerin kontrolden çıktığı bir aşamadayız.
Batı, uluslararası sistemde sahip olduğu hakim konumunu kullanarak kimin terörist kimin özgürlük savaşçısı, neyin insan haklarına uygun, neyin uygun olmadığına kendisi karar vermekte ve bunu tüm dünyaya empoze etmektedir.
Bir el, İslam coğrafyasında mezhep çatışmasını körükleyip derin bir çatlak meydana getirmeye çalışıyor.
Bugün, Katar’a yaptırım konusunda çok gönüllü olan devletler, öyle ya da böyle kendileri de bu süreçle yüzleşecekler.
Ana akım medya içerisinde yer alan ve uluslararası enformasyon akışını yönlendiren Batı medyasının özellikle 2009 Davos Zirvesi ve sonrasında yoğun bir ilgiyle Türkiye’yi takip etmesi, Türkiye’nin yükselen gücüyle paralel seyretmektedir.
CHP, Anayasa komisyonunda gösterdiği tavrı genel kurulda da gösterecekmiş. Kantin solcusu vekillerini öne sürüp türlü şaklabanlıklar yapacaklarmış.
Nankörler çünkü ülkenin son 15 yılda yaşadığı demokratik dönüşümü görmeden baskı altında olduklarını iddia ediyorlar. Tıpkı 15 Temmuz'da tıpkı 15 Temmuz'da kendilerini de kurtaran vatan nöbetlerinin ülkeyi otoriterleştirdiğini iddia ettikleri gibi.
Türkiye'nin hiçbir hâlini beğenmeyen bu tiryakilerimiz için her durumunun en mükemmel örneği Batı'da mevcut.
Terör saldırılarından sonra ister istemez herkesin aklına "acaba önlenemez miydi" sorusu geliyor. Soruyu soranların bir kısmının niyeti, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
DEAŞ hem PKK'ya hem de FETÖ'nün önünü açacak şekilde, kendisine işaret edilen hedeflere yönelmeye, FETÖ aklıyla kirli siyasal mühendislik operasyonlarının tetikçiliğini yapmaya devam ediyor.