Elbette, devlet, hormonlu bir tarzda büyümemeli, eskiden olduğu gibi aşkın bir değer halini almamalı. Kamu çıkarını temel alan bir koruyucu aygıt olarak varlığını sürdürmeli.
Devamı
Milliyetçi Hareket Partisi üst yönetimi ve toplumsal tabanının 17 Aralık'ı sadece kriminal bir vaka olarak almasını kolaylaştıran iki temel nedenden bahsedebiliriz.
Devamı
Nihai hedef, yargıyı prosedürel hukuki sınırlarına geri çekerek, siyasi bir özne olmaktan çıkarmak olmalıdır.
SETA Ankara Genel Koordinatörü Taha Özhan, 17 Aralık süreciyle birlikte yargı reformunun yapılmasına derin bir ihtiyaç olduğunu belirtti.
Gülen Cemaati, 'hizmet hareketi' kalıbına sığdırılamayacak ölçüde siyasi bir özneye dönüşmüş durumda.
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, yeni Anayasa yazım çalışmalarının sonuçsuz kalmasının mevcut Meclis kompozisyonunda doğal bir sonuç olduğunu ve siyasi geçiş dönemlerinde Anayasa yazmayı doğru bulmadığını belirtti.
Cem Duran Uzun: Seçim sürecinin siyasette yaratacağı mücadele ve gerginlik ortamında yeni bir Anayasa yapımının gerektirdiği uzlaşıyı bulmak çok daha zor görünüyor.
Devamı
Yeni Asya gazetesinin sorularını cevaplayan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırma Asistanı Yavuz Güçtürk, Türkiye'nin kendi insan hakları sorunlarını çözmeden, başka ülkelere model olmaktan söz etmesinin doğru olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Devamı
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun Kasım 2012'de yayınladığı rapor ve ele aldığı konular 13 Aralık 2012 tarihinde SETA'da tartışıldı.
Başı-örtülü ve başı-açık kategorileri üzerinden oluşturulan dikotomi sosyolojik değil ideolojik bir zemine dayanıyor. Söz konusu zeminin buharlaşması siyasetin önünü açacak bir gelişme olacaktır.
Analizde, Komisyon'un mutabakata vardığı 59 maddenin, anayasa değişikliği paketi haline getirilmesinin etkileri ve yeni anayasaya nasıl işlenebileceğine dair öneriler yer alıyor.
28 Mayıs'ta Taksim Gezi Parkı'nda belli hassasiyetlerle sempati uyandırarak başlayan barışçıl eylemler, polisin orantısız ve yanlış müdahalesi sonrasında radikal sol grupların militanlığı ve ulusalcılarca asıl sahiplerinden çalındı, Taksim Platformu'nun talepleri listesiyle de sivil vesayet gösterisine dönüştü. Demokrasiler açısından son derece sağlıklı ve meşruluğu su götürmez başlangıç, gelişen momentumdan kargaşa çıkarmak suretiyle Başbakan'ı ve AK Parti'yi zayıflatma, uzak ihtimal de olsa düşürme hareketi devşirmeye çalışanlarca gölgelendi. Barışçıl olmaktan uzaklaşıp vandalizme dönüşen olaylarda, biri polis komiseri ikisi eylemci olmak üzere üç vatandaş hayatını kaybetti, içlerinde ağır yaralılar da olmak üzere onlarca polisle birlikte çok sayıda vatandaş yaralandı, kamu mallarına zarar verildi.
Türkiye'deki mevcut siyasal iklimin, siyasi partilerin uzlaşmasına dayalı yeni bir Anayasa yazımını imkânsız kılan dinamiklerini üç madde üzerinden tartışmak mümkün.
Siyasetin tanımını kendi siyaset müdahalelerini bile müdahale olarak görmeyecek kadar geniş çizen, siyasete karışma eğilimli generallerin TSK'da edindikleri askeri/teşkilat kültürü' emekli olduktan sonra da devam ediyor. Sivilleşmeyi' reddeden emekli generallerin bile önemli bir aktör olabilmesi Türk sivil-asker ilişkilerinin kendine has yapısından ve tarihinden kaynaklanmaktadır. Kısacası Türkiye'de sivil-asker ilişkilerinin demokratikleşmesi sürecinde eski pratiklerin geride bırakılması gerekecek ama sıkça unutulan bir aktör daha var: Orduevi baskısının aktörleri olan emekli generaller.
CHP'nin Sosyalist Enternasyonal ile son dönemde yaşadığı krizler, CHP siyasetinin uluslararası sol standartlara uyum sağlamakta yaşadığı güçlükleri ortaya koydu.
SETA Araştırmacı'larından Yavuz Güçtürk Türkiye'nin insan haklarına yaklaşımını, sivil toplumun durumunu, devletin insan hakları konusunda geliştirdiği kurumların tavırlarını değerlendirdi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı uzun bir çalışma sonunda Kürt sorunu konusunda bir başucu kitabı hazırladı. Dünden bugüne Kürt sorunu hakkında kaleme alınmış tüm belge ve raporların bir araya getirildiği kitap, hem analitik, hem de ansiklopedik bir kaynak niteliğinde. Çalışma, 23 Nisan 1920 TBMM'nin açılışı ile başlayıp, Demokratik Açılım süreciyle son bulan 90 yıllık bir öyküyü belgeler üzerinden ele alıyor. Gazi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi ve SETA Vakfı uzmanı Hüseyin Yayman tarafından uzun bir çalışmanın sonucunda hazırlanan Türkiye'nin Kürt Sorunu Hafızası isimli kitap, bu konuda yazılmış gizli-açık tüm belgeleri bir araya getiriyor. Çalışma, devletin belgelerinden partilerin çalışmalarına değin tüm literatürü tek tek irdeleyerek bir hafıza tazelemesi yapıyor.
SETA ve Pollmark'ın beraber gerçekleştirdikleri "Türkiye'nin Kürt Sorunu Algısı" araştırmasında ortaya çıkan en önemli verilerden biri, ekonomik sorunlar parantezinde değerlendirilebilecek işsizlik ve geçim sıkıntısı bir yana bırakıldığında, toplumun Kürt meselesini, Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu olarak algıladığıdır. Araştırmaya göre, toplum, son 25 yılda sorunun karmaşık boyutlarını görmeyip teröre indirgeyen ve bu nedenle de, çözüm için güvenlik tedbirleriyle yetinen politikaların da başarısız olduğunu (%71,1) düşünmektedir. Aynı şekilde, toplumun büyük bir kesimi, TSK'nın PKK'yı etkisiz hale getirmesinin (%55,6) veya PKK'nın silah bırakmasının (%51,1) tek başına sorunu çözmeyeceği inancındadır. Bu kesim için, Kürt sorununun çözümü, Kürt sorununun PKK dışında kalan dinamikleriyle yüzleşmekten geçmektedir. Bu da siyaset kurumuna sorumluluk düştüğü anlamına gelir. Bu çerçevede, araştırmanın bütününe bakıldığında, Kürt meselesinin terör unsurundan bağımsız olarak toplum tarafından Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu olarak algılandığı ortaya çıkıyor. Bu durum, Türkiye'nin bir Kürt meselesi olduğunu inkâr etme siyasetinin sürdürülemeyeceğini ve toplumun siyasal iletişim dili doğru kurgulanmış bir çözüm iradesine destek vermeye hazır olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de sadece Kürtler devletin yanlış politikalarının hışmına uğramadılar. Doğrudur, en uzun süreli ve maliyetli politikalara Kürtler maruz kaldı, ama bundan diğer kesimler de muaf değil. Kaldı ki, Kürtlerin maruz kaldığı politikalar, Kürtler dışındaki toplumsal kesimlerde de yadsınamaz kötü sonuçlar üretti. Belki de meseleyi şöyle okumak gerekir: Devlet diye sabit, değişmez bir olgu yoktur. Devlet, onu yöneten kadroların zihniyetine göre politikalar üretir. Toplum, aslında, başından beri bu ayrımın bilincinde oldu. Karar mekanizmalarının tepesindeki kişilerle ilişkili olan meselesini devlete mal etmedi. Faili meçhul cinayetleri, o gün karar mekanizmasını ellerinde bulunduran kişilerin bir sorumluluğu olarak algıladı ve onlara oy vermedi. Bugün iç ve dış dinamiklerin değişmesiyle, Türkiye'nin öncelikleri, tehdit algısı, gelecek tasavvuru değişiyor ve bunların bir yansıması olarak da Kürt sorununa bakışı değişiyor.