Sürdürülebilir bir tarımsal gelişim için, hem etkili hem de geleceğe uzanacak kadar vizyoner adımlar atmaktan başka yolumuz yok. Bunu yaparken ise, geçmişten bugüne ektiğimiz uygulamalardan ne biçtiğimizi iyice tartarak ilerlemenin anlamlı olacağını düşünüyorum.

Doğu ve Güneydoğu'da şehirlerin artık farklı kodlarla tanımlanmasının zamanı geldi. Hükümetin yanı sıra tüm siyasi, sosyal ve ekonomik aktörler de bölgesel kodlamanın olumlu yönde değişmesi için elini taşın altına koymalı.

Tükete tükete büyümeye meyilliyiz ancak bunun gerek gelişim kalitemiz gerekse yolumuza çıkaracağı riskler açısından çok makbul olmadığı malum.

Ben Kilis deyince ensar diyorum. Bu tabii içinde birçok değer barındırıyor. Kilis bir ensar şehri oldu. Nasıl Urfa şanlıysa, Maraş kahramansa, Kilis de ensardır.

2014-2023 yıllarını kapsayan dönem baz alınarak hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisi'ndeki her bir uygulamanın hayata geçirilmesi, ekonomik ve sosyal refahın artması için bir adım.

Ar-Ge destek paketlerini “bölgesel kalkınma” mantığıyla değil; biyoteknoloji gibi stratejik alanlarda mesafe almayı hedefleyen “stratejik kalkınma” mantığıyla tasarlayıp dışa bağımlılığı azaltan nihai ürünlere destek vermek lazım.

Ekim ayı işsizlik oranlarını yorumlayan Hatice Karahan, istihdamın ilerlemeye devam ettiğini ancak işgücünün güçlü artışına yetişmekte zorlandığını bu nedenle de işsizlik oranlarında artış görüldüğünü belirtti.

Geçtiğimiz cuma günü açıklanan 2015 Ekim işgücü verileri, işsizlik oranının yüzde 10,5 olarak kaydedildiğini gösterdi. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,1 puanlık bir artış anlamına geliyor.

Merkez Bankası'nın hükümete mektup yazma vakti bir kez daha geldi çattı. Nitekim enflasyonda 2015 yılını da, hedeflerden belirgin ölçüde uzak bir seviyede geride bıraktık.

2016'nın, kendi dinamikleri içinde boğulmayıp uzun vadeye odaklanan, kararlı ve farklı bir sene olması temennisiyle, Türkiye'mize hayırlı bir yeni yıl dilerim.

Türkiye ekonomisi, dün açıklanan TÜİK verilerine göre, 2015 3. çeyrekte beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek, geçen yılın aynı dönemine göre %4 büyüdü.

G20 Zirvesi gibi organizasyonlara ev sahipliği yapmak, şu konjonktürde Türkiye'nin uluslararası sistemdeki özgüvenini ve prestijini tahkim etmesi açısından önemli.

G-20 zirveleri özellikle finansal konularda liderlerin ‘şipşak’ çözümler ürettikleri bir yer. Türkiye'nin G-20 sevgisinin de özel nedenleri var.

Ülkeyi dün de bugün de kaosa sürüklemek isteyenlerin göremedikleri çok daha büyük bir gerçek ve teselli vardır: İyiye ve kötüye verilecek nihai karşılıkların belli bir zaman hududu yoktur.

İran'da taşları yerinden oynatacak nitelikte tartışmalı bir seçim yaşandı. Seçimler üzerinden kopan fırtına içeriğinden ziyade, şekli itibarıyla İran siyasetinde biriken gerilimi ortaya çıkardı. Seçim sonrası protesto ve gösteriler 1979 devrimi benzeri toplumsal ayaklanma olarak yorumlandı. Sokaklara taşan kitlelerin istediklerini almadan evlerine dönmeyeceği öne sürüldü.

Dünya Ticaret Örgütü’nün Hong Kong toplantısı 18 Aralık’ta tamamlandı. Son çeyrek yüzyılda yapılan toplantıların sadece bir tanesini büyük oranda başarı ile tamamlamış olan DTÖ, Doha turunda yaşanan tıkanmanın ardından Hong Kong’da ciddi bir ilerleme sağlayacağının işaretlerini vermemekteydi. Toplantı öncesinde ilgili akademisyenlerin, konunun uzmanı siyasilerin beklentileri bile bu yöndeydi. 149 ülkeden 6000 civarında yetkilinin katıldığı toplantıdan elde kalan tek ciddi başarı, Seattle ve Cancun benzeri tamamen başarısızlık veya Doha benzeri bir tıkanmanın yaşanmamış olmasıydı. DTÖ Başkanı Lamy, Hong Kong toplantısının ‘siyasi enerji’ yarattığı şeklinde tarif etse de, Doha’da yaşanan tartışma ve karmaşadan ne kadar uzaklaşıldığı belirsizdir.Kısaca özetlemek gerekirse, Hong Kong toplantısının ardından şu kararlar alınmış oldu: