Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye Tarım ve Tarım Dışı Sektör Politikalarına Entegrasyonu

Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması’nın daha ileri ve bölgesel bir boyutta devamı niteliğindeki Avrupa Yeşil Mutabakatı’na tüm sektörlerdeki politikaların entegrasyonu ve kurulacak olan Emisyon Ticaret Sistemi’nin AB ile uyumlu hale gelmesi; Türkiye’nin Birlik üyeliği, ticari menfaatleri, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olması ve uluslararası camianın önemli bir üyesi olması açılarından kaçınılmazdır. Bu entegrasyon sürecinin etkileri ve zorlukları, AB’de tartışıldığı gibi hemen akabinde Türkiye’nin de gündeminde eş zamanlı olarak yerini almaya başlamıştır. Bu doğrultuda rapor ilgili araştırma ve tartışmaları değerlendirmeyi ve çıkarımlar üretmeyi amaçlamaktadır.

Devamı
Avrupa Yeşil Mutabakatı nın Türkiye Tarım ve Tarım Dışı Sektör

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 69. sayısı çıktı.

Bu analiz 2002-2020 ve 2021-2050 dönemlerinde Türkiye’nin tarım sektöründeki değişimleri karşılaştırmalı şekilde incelemekte ve Türk tarımının günümüzde geldiği yeri değerlendirmektedir.

Tarımda istihdam edilen kişi başına 10 bin dolarlık üretim seviyesi ile Türkiye küresel piyasada ciddi bir aktör.

Rapor: Türkiye Tarımına Yeniden Bakış

Bu çalışmada Türkiye tarım sektörünün problemlerine çok yönlü ve çözüm odaklı bir perspektifle bakılmaktadır. Tarım sektöründe belirlenen hedeflere ulaşmak için geliştirilen tarım politikalarını irdelemek ve bu politikalarla ilgili problemlere yönelik bilimsel prensiplere dayalı doğru bakış açıları ve çözüm önerileri üretmek amaçlanmaktadır.

Devamı
Rapor Türkiye Tarımına Yeniden Bakış
Seçim Sonrası Ekonomide Yapısal Dönüşüm Adımları

Seçim Sonrası Ekonomide Yapısal Dönüşüm Adımları

Türkiye son beş yılda yedi kez sandığa gitti. Seçimlerin yanı sıra bu dönemde yaşanan iç ve dış şoklardan dolayı odağın iç siyaset ve dış politikaya kayması neticesinde ekonomide gerçekleştirmesi gereken reformlara yeteri kadar enerji aktarılamadı. Seçimler artık geride kaldı. Önümüzde seçimsiz 4,5 yıl var.

Devamı

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran tanzim satış uygulaması çerçevesinde gıda ve tarım politikaları hakkında değerlendirmede bulundu.

Bu raporda yeni sistemde Türkiye’nin önünü açabilecek ekonomik reform ve dönüşümler sanayi politikası, tarım politikası, maliye politikası, para politikası, kurumsal sistem ve bürokrasi olmak üzere beş boyutta ele alınmıştır. Her boyut kapsamında da birçok politika önerisinde bulunulmuştur.

Başı dik, alnı açık lakin bakışlarından bir hüzün var..

Filistin’de devlet kurumlarının inşası için uluslararası camia (İslam ve Hıristiyan dünyası) bir Filistin Fonu oluşturmalı...

Ülke olarak tarımda hatırı sayılır avantajlara sahip olmakla birlikte, potansiyelimizi gerçekleştirebilmek için üzerine gitmemiz gereken ciddi sorunlarımız olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Sürdürülebilir bir tarımsal gelişim için, hem etkili hem de geleceğe uzanacak kadar vizyoner adımlar atmaktan başka yolumuz yok. Bunu yaparken ise, geçmişten bugüne ektiğimiz uygulamalardan ne biçtiğimizi iyice tartarak ilerlemenin anlamlı olacağını düşünüyorum.

SETA analisti Burhanettin Duran, Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığıyla başlayan yeni dönemle birlikte siyasete kendi tarzını getireceğini belirtti.

Kürt sorununun -özellikle demokratikleşme, terör ve bölgesel kalkınma bağlamlarıyla- Türkiye’nin 2006 yılında başını ağrıtacak ve yüzleşmek zorunda kalacağı başlıca konulardan biri olduğu çokça dile getirildi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar krizlerden kaçınma arzusuyla halı altına süpürülen ve bir şiddet olayı yaşanıncaya kadar da bahsi açılmayan Kürt sorunu, ülkenin derin gündemi olarak neşter atılmadığı için ur gibi büyümeye devam ediyor. Kürt sorunu hakkında bu dönemde adamakıllı düşünmekten ve konuşmaktan sakınmanın vebali büyük olacaktır. Toplumsal barışı sürdürmeye ve tarafların tansiyonlarını düşürmeye yönelik somut faaliyetler gözle görülür hale getirilmezse, 2007 seçimleri Güneydoğu’da Kürtçü, kalan yurtta Türkçü partilerin oylarını arttıracağı muhakkaktır. Mart ayı sonlarında, özellikle Nevruz ile birlikte Türk ve Kürt ulusalcılıklarının kapışma noktasına geleceğine dair senaryo iddialarında bulunmuş olmaları dikkate alınacak olursa,1  medya camiasının çözüme katkı sağlayacak bir dil geliştirmek yerine, yangını seyretmeyi tercih ettiğini söylemek abartı olmayacaktır. Hatta, beklenen şiddet olaylarının çıkmamış olmasından duyulan gizli bir üzüntüyü Nevruz günlerinde çıkan gazete başlıklarından sezinlemek de mümkündür.