Cumhurbaşkanlığı Sofrasında Neler Konuşuldu?

Türkiye'de kadına yönelik şiddet artmıyor hatta hafifçe bir düşme eğiliminde. Hacettepe'nin kadına yönelik şiddet araştırmasının 2008 ve 2014 verileri karşılaştırıldığında düşme trendi gözüküyor.

Devamı
Cumhurbaşkanlığı Sofrasında Neler Konuşuldu
Kadın ve Erkek Öyküleri

Kadın ve Erkek Öyküleri

Kadın ve erkek ilişkilerinin tek yönüne bakmak bizi yanıltabilir. İlişkinin iki yüzüne de eş zamanlı bakmak gerek. Erkek kadın ilişkilerinin sadece negatif boyutuna bakmak, olup biteni anlamayı bozduğu gibi, erkek kadın işbirliğini azaltan bir sürece yol açabiliyor.

Devamı

Neden bazı insanlar kendi çocuklarına, eşlerine, başka kadınlara tecavüz eden haldeler? Bu sorunun mutlak cevabını psikiyatri, psikoloji veya suç bilimleri ile uğraşanlar tam olarak bilmiyorlar.

Kadına şiddet konusunu değerlendiren SETA Toplum ve Kültür Araştırmacısı İpek Coşkun, “Ortak aklı kaybetmek beraberinde şiddeti, istismarı, duyarsızlığı getirmektedir.” tespitinde bulundu.

İslamofobi'nin Müslümanlar üzerinde olumsuz bir etkisi vardır ve neticede onları, özellikle Müslümanların azınlık olduğu Batı ülkelerinde, toplumdan dışlayıcı ayrımcı uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Maliki'nin bölücü siyaseti, intikam güdümlü operasyonları ve içeride hemen hemen tüm kesimleri karşısına alması, İran ve ABD için kullanım değerini yitirmesiyle birleşince Maliki'nin kalemi kırıldı.

İsrail İntikam İstiyor!

İsrail tarafından yükselen intikam çığlıkları, Filistin'de kan ve gözyaşını katlayacak; İsrail uluslararası kamuoyunu da bu olayla arkasına almışken geniş çaplı bir saldırıdan kaçınmayacaktır.

Devamı
İsrail İntikam İstiyor
Silah Gölgesinde Çözüm Süreci

Silah Gölgesinde Çözüm Süreci

Lice üzerinden gündem bulan bütün gelişmeler, eninde sonunda gelip, silahlı unsurların Türkiye'deki mevcudiyetine dayanıyor.

Devamı

Dış aktörler tarafından Türkiye'ye yönelik eleştirileri bir muhalefet dili olarak kullanmak, demokratikleşme meselesinden daha çok bir pozisyon savaşıdır.

Askeri vesayetin gerilemesine, özgürlükler alanının genişletilmesinden asırlık sorunlara çözüm aranmasına kadar birçok gelişme Türk demokrasisi eğrisinin yükseliş trendini ortaya koymakta.

30 Eylül'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Demokratikleşme Paketi'nde başörtülü kadınların kamu kurumlarında herhangi bir yasak ve sınırlamaya maruz kalmaksızın çalışabileceği açıklandı. Her ne kadar bazı meslek gruplarının kararın dışında tutulması bu konudaki ayrımcılığı tam olarak ortadan kaldırmasa da, şüphesiz yaklaşık elli yıldır kadınlara yönelik süren bir keyfi uygulamaya son verilmiş olması demokratikleşme adına ve Türkiye'de kadınların sosyal hayatta aktif bir şekilde yer alabilmesi açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Açıklamanın ardından Meclis'e beş başörtülü vekilin girmesi ve giriş esnasında 1999'da yaşananların aksine partilerin daha sağduyulu bir tavır sergilemesi normalleşme konusunda önemli bir işaret olarak görülebilir. Başbakan tarafından atılan bu önemli adımın Türkiye'nin sosyal ve siyasal hayatında pek çok olumlu gelişmeyi beraberinde getireceği kesin.

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, ODTÜ'de bir grup öğrencinin başörtülü öğrencilere yönelik tacizlerinin, Gezi olaylarının Türkiye'yi getirdiği siyasal iklimin bir örneği olduğunu belirtti.

ODTÜ'deki olayı münferit olarak görüp üzerini örtmeye çalışmak, sorunların katlanarak büyümesine ve nefret suçlarının toplumsal muhayyilede normal algılanmasına neden olacaktır.

Çözüm sürecinin geldiği noktada BDP ve PKK'nın tavrını değerlendiren SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, BDP'nin sorumluluklarını yerine getirmesini, PKK'nın ise sürece angajmanının sorgulanması gerektiğini belirtti.

Erdoğan yeni karakter suikastını ancak ve ancak Türkiye'nin temel demokratikleşme meselelerine odaklanmaktan vazgeçmeyerek bertaraf edebilir.

Devrim sonrası Tahrir meydanında temsil edilen meşruiyet seçimlerle birlikte parlamentoya geçecek, iktidarın sivilleşme süreci ivme kazanacaktır.

Mavi Marmara saldırısının İsrail kamuoyundaki patolojik algısı da İsrail’in değişime olan ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinin birer unsuru olarak yaşamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında şekillenmiştir.1920’li yıllara gelindiğinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları değiştirmiş ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmişi-Kemalist döneme ait miras-Soğuk savaş döneminde yaşanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaştıkları zorlukları artık bir imparatorluğun unsurları olarak değil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Türk halkı bugün, Avrupa'da siyaset yapım sürecini giderek etkisi altına alan ve artan ölçüde dönüştüren korku siyasetine daha az prim vermektedir.

GAZZE 2009 katliamı, insanlığın önünde bir suç abidesi olarak duruyor. Yaşanan dram, katliamdan savaş suçlarına, ahlakın sükût etmesinden siyasi intihara kadar geniş bir alana yayılıyor. Son Gazze saldırıları, uluslararası sistemin iflas ettiğini, ‘İsrail istisnacılığı’nın kanun ve kural üstü olduğunu gösteriyor. Bu tutumuyla İsrail ve bir adım gerisindeki ABD yönetimi, ‘güçlü olan haklıdır’ diyor. Adalet, eşitlik, demokrasi, insan hakları, insan hayatının kutsiyeti, ötekine saygı... Gazze’deki çocuk cesetlerinin önünde bütün bunlar boş birer söz haline geliyor.