Cemal Kaşıkçı Olayı Türkiye’yi Provoke Etmek için Atılmış Bir Adım Olabilir

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı Cemal Kaşıkçı olayı hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı
Cemal Kaşıkçı Olayı Türkiye yi Provoke Etmek için Atılmış Bir
Cemal Kaşıkçı Olayında ABD Suç Ortağı mı

Cemal Kaşıkçı Olayında ABD Suç Ortağı mı?

Muhtemelen Trump yönetimi el yükselterek ve hatta tehdit ederek Suud'luları daha fazla köşeye sıkıştırıp istediğini alınca da meselenin üstünü kapatacak. Nitekim ABD istihbaratının da işin içinde olduğuna dair yazılar da dökülmeye başladı.

Devamı

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kaşıkçı meselesinin Türkiye – Suudi Arabistan ilişkilerine etkisi hakkında değerlendirmede bulundu.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı hakkında değerlendirmede bulundu.

SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın Kaşıkçı meselesinin uluslararası alanda yansımaları hakkında değerlendirmede bulundu.

Uluslararası norm ve kurumlar gözümüzün önünde teker teker çöküyor.

Riyad’ın Başı Fena Dertte

Kaşıkçı skandalı, Türk-Suud ilişkilerine zarar verebilecek bir mahiyet taşıyor... Ayrıca, bu hadisenin Riyad için uluslararası sonuçları olacak bir skandal olduğunu da söylemeliyiz..

Devamı
Riyad ın Başı Fena Dertte
Trump ın Nobranlığı Kalıcı

Trump’ın Nobranlığı Kalıcı

Trump'ın dış politika yaklaşımı ve dili "zorba bir tek taraflılığın" ABD'de kalıcı olduğunu düşündürüyor. Zira Washington, Çin, Kuzey Kore ve İran ile ilgili tehditlerde bulunmakla kalmıyor. Müttefikleriyle de şantaj, tehdit ve aşağılama içeren bir ilişki kurmaya çalışıyor.

Devamı

Türkiye işbirliğine açık olduğunu ilan ediyor. Uyum gösterenlerle yol yürüyor. Göstermeyenlere de mecburiyeti yok. Otonom Türkiye'nin doğuşu zorlu bir mücadele gerektiriyor.

Terör örgütlerinin bütün devletler tarafından bir tehdit olarak görülmediğini, bazı ülkelerin bu örgütleri bir fırsat ve araç olarak gördüklerini İran da giderek artan bir şekilde tecrübe ediyor.

Bölgesel anlamda İran karşıtı bir blok oluşurken, ABD yönetimi de Tahran’a karşı kendi enstrümanlarını devreye sokmuştur. Bu enstrümanların başında ekonomik yaptırımlar gelmiştir.

Devletlerin güvenliklerini sağlamak için yeni yöntem ve işbirliği arayışlarının hız kazandığı bir döneme girdik. Gün geçmiyor ki en üst düzeyde açıklamalar ya da görüşmeler yaşanmıyor olsun.

Amerika iki dönemdir uluslararası sistemde istikrarı korumak gibi bir siyasetle ilgilenmiyor. Kendisinin merkezinde bulunduğu uluslararası düzeni korumak bir kenara onun yıkılması için uğraşıyor bile denebilir.

Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerilimi, aktör merkezli tek bir nedene indirgemek yerine ilişkilerin karşılıklı dış politika tercihlerinin yapısal sonuçları olduğunu bilerek hareket etmek daha doğru bir yaklaşım olur.

Türk-Amerikan ilişkilerinde ne zaman bir kriz baş gösterse 'bu sefer çok farklı, diğerlerine benzemiyor' değerlendirmesi yapılır.

Örnekler bize Trump'ın Amerikan gücünü tehdit yoluyla paraya çevirdiğini gösteriyor.

Türkiye de İran’ın başta Suriye ve Irak olmak üzere bölge ülkelerine yönelik nüfuz politikasından rahatsız ve buna karşı mücadele de ediyor, ancak Trump yönetiminin Tahran’ı sınırlandırıp önlerini açmak istediği İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yayılmacılığı da Türkiye’yi rahatsız ediyor.

Analiz ABD Başkanı Trump’ın İran anlaşmasına karşı geliştirdiği muhalif tutumu ve attığı adımları incelemesinin yanı sıra ABD’nin bu anlaşmadan çekilmesinin sonuçlarına değinmiştir.

Mısır'da 2013’teki darbenin ardından iktidara gelen Sisi rejimi, ekonomik anlamda kötü gidişi engelleyemediği gibi yanlış dış politika tercihlerden dolayı ülkeyi bölgesel düzeyde pasif bir aktör haline getirdi.

Uzmanlar, Kandil'de terör örgütü PKK'ya yönelik yürütülen operasyona ilişkin İran'ın Türkiye'yi desteklememesinin nedeni olarak iki ülkenin bölgesel rekabet içinde olması ve İran'ın örgütle ilgili farklı hesapları olduğu görüşünü paylaşıyor.

Trump, kendisinden önce imzalanan çevre, ticaret ve İran nükleer sorunu konusundaki anlaşmaları da çöpe atarak ABD’nin artık müttefikleri için bile güvenilemeyecek bir uluslararası aktör olduğuna dair algıyı güçlendiriyor..