Amerikan basınına yansıyan haberle göre ABD’yle Suudi Arabistan arasında İsrail’i tanıma konusunda anlaşmaya varıldı. Detaylarının önümüzdeki 9 ila 12 ay arasında belirleneceği ifade edilen anlaşmayla Suudi Arabistan’ın İsrail’le normalleşmesi karşılığında Amerikan güvenlik garantileri ve sivil nükleer kapasite geliştirme konusunda destek alacağı belirtiliyor. Filistin konusunda İsrail tarafından tavizler verilmesini öngören anlaşmanın iki devletli bir çözüme gidişe yardım etmesi de öngörülüyor. Suudi Arabistan’ın Çin’le askeri ilişki geliştirmemesi beklentisini de içeren anlaşma gerçekleştiği takdirde İsrail’le Arap dünyası arasındaki ilişkiler tamamen yeni bir döneme girecek.
Devamı
Uzmanlar, ABD Başkanı Trump'ın kasım ayından önce Suudi Arabistan’ı İsrail ile normalleşmeye ikna etmeye çalışacağını, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ise tahta çıkması karşılığında ABD ile pazarlık yapabileceğini belirtti.
Devamı
Doç. Dr. Talha Köse, 'Prens bin Selman'ın karşı karşıya kaldığı suçlamadan en fazla İsrail rahatsızlık duyuyor. Çünkü Veliaht kendi yatırımları gibiydi. Bu yatırımlarının boşa gitmesi onları rahatız ediyor.' dedi.
Bölge Müslümanlarına “emanet” duygusu vermeyen, kendi vatandaşlarını bile bir otele hapsedip servetlerine el koyan ve diplomatik temsilciliklerinde muhalifleri infaz eden bir yönetim nasıl “İki Kutsal Harem’in Hizmetkârı” olabilir ki?
ABD Başkanı Donald Trump: “Orada İsrail’i korumaya yardım edecek başka kimsemiz yok.” Danışmanları Amerikan Başkanı Trump’ı fena hâlde yanıltıyorlar herhâlde.
Veliaht Prens Amerika ve İsrail desteğiyle geçmişteki cürümlerinin üstünün örtülmesi ve petro dolarlarla batı medyasında inşa ettirdiği pozitif algı sonucu oluşan aşırı özgüven ve egosunun kurbanı oldu.
Suudi Arabistan'da son dönemde yaşanan dönüşümün arkasındaki isim olarak bilinen Veliaht Prens Muhammed bin Selman bu göreve gelişinin ardından ilk yurt dışı ziyaretlerini düzenlemek üzere Mısır, İngiltere ve ABD'yi kapsayan bir tur gerçekleştiriyor.
Devamı
Ortadoğu'daki kutuplaşma fırtınası durulacağa benzemiyor...
Devamı
Muhammed bin Selman’ın stratejik müttefikleri olan ABD ve İsrail’in uzun vadeli stratejileri belirsizliğini korumaktadır. Nitekim bu ülkelerdeki liderliklerin iktidarını konsolide etme konusunda zorluklar çektiği unutulmamalıdır. Suriye ve Yemen’de kendi çıkarları doğrultusunda dönüşümlerin gerçekleşmesini başaramayan Riyad yönetimi, Katar krizinde de tüm çabasına rağmen ciddi bir etki yaratamamıştır.
Mekke ve Medine'nin koruyucusu olarak kendini sunan bir devletin Kudüs konusundaki pasif tavrı Müslüman ve Arap dünyasındaki "liderlik" iddiasını yaraladı.
Yöneticiye her şartta itaatı emreden apolitik Selefiliğin İsrail ile birlikte savaşmayı meşrulaştırması bizi şaşırtmamalı. Aynı kafa, "ılımlı İslam" kodlu seküler Arap milliyetçiliğini de aynı kolaylıkla meşrulaştırabilir.