Kaşıkçı Meselesi Vahametine Rağmen İlişkileri Bir “Kapışmaya” Götürmeyecek Şekilde Yönetilmeli

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kaşıkçı meselesinin Türkiye – Suudi Arabistan ilişkilerine etkisi hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı
Kaşıkçı Meselesi Vahametine Rağmen İlişkileri Bir Kapışmaya Götürmeyecek Şekilde Yönetilmeli
Kaşıkçı Meselesinin Şahsi Boyutunun Yanı Sıra Türk Suud İlişkilerine Yönelik

Kaşıkçı Meselesinin Şahsi Boyutunun Yanı Sıra Türk – Suud İlişkilerine Yönelik Bir Boyutu Var

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı

SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın Kaşıkçı meselesinin uluslararası alanda yansımaları hakkında değerlendirmede bulundu.

Uluslararası norm ve kurumlar gözümüzün önünde teker teker çöküyor.

Kaşıkçı skandalı, Türk-Suud ilişkilerine zarar verebilecek bir mahiyet taşıyor... Ayrıca, bu hadisenin Riyad için uluslararası sonuçları olacak bir skandal olduğunu da söylemeliyiz..

Veliaht Selman'ın Hamleleri ve Üç Bloklu Ortadoğu

Ortadoğu'daki kutuplaşma fırtınası durulacağa benzemiyor...

Devamı
Veliaht Selman'ın Hamleleri ve Üç Bloklu Ortadoğu
Körfez'deki Kutuplaşma Ve Türkiye'nin Politikası

Körfez'deki Kutuplaşma Ve Türkiye'nin Politikası

Yöneticiye her şartta itaatı emreden apolitik Selefiliğin İsrail ile birlikte savaşmayı meşrulaştırması bizi şaşırtmamalı. Aynı kafa, "ılımlı İslam" kodlu seküler Arap milliyetçiliğini de aynı kolaylıkla meşrulaştırabilir.

Devamı

Körfez bölgesinde ve Ortadoğu’da artan gerginliğin bölgedeki hiçbir aktör açısından fayda getirmeyeceği unutulmamalıdır. Bu noktada Türkiye’nin artan tansiyonu düşürme ve taraflar arasında uzlaşı sağlanması konusunda önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır.

Karşısında olan aktörlerin kimliğine takılmayın, İran da Ortadoğu’da İsrail kadar yıkıcı bir aktör. İran sınırları içerisinde kalmayıp vekillerine verdiği destek üzerinden bölgesel çatışmalar üretip, bu çatışmaların tarafı olunca doğal olarak çözülmesi gereken bir soruna dönüştü. Suudi Arabistan’a atılan İran yapımı füze veya İran’ın topladığı haydut milislerin Suriyelileri canından ve vatanından etmesi sorunun boyutlarını gösteriyor. İran kendi sınırları dışına taştığı oranda bölge için bir sorun olmaya devam edecek.

Bin Selman dağıttığı güç merkezlerini hızlıca yeniden toparlamaya çalışacak. Bu anlamda kullanabileceği stratejiler de belli. Rakip aile ve aktörleri kooptasyon, baskı ya da yeni iktidardan pay vererek biat almaya çalışacak.

Sonucu belirleyecek olan şey, Suudun İran'ı sınırlandırma hedefini iç ve dış siyasetini konsolide ederek yürütebilme kapasitesinde yatıyor. Şimdilik Suriye, Yemen ve Lübnan'da gidişat kötü, Irak'ta henüz değişen bir şey yok.

ABD'nin "ılımlı, demokratik İslamcılık" yaratma hedefi "Batı ile uyumu" önceledi. Halkların taleplerinin yansıtılmasını hep geri planda tuttu. Bu yüzden İslami hareketleri "kontrol etme"amacından öteye gidemedi. Neticesi de Müslüman toplumların demokratik taleplerini"bastırma" pratiğine dönüş oldu.

ABD projesi olan "ılımlı İslam" iflas etmemiş miydi? Neden yeniden ısıtılır ki? Suudi veliaht prensi Selman'ın "aşırıcılıkla savaşmak" için "ılımlı İslam'a dönme" söyleminden bahsediyorum elbette.

Muhittin Ataman: “Petrol fiyatlarının düşmesi, Suudi Arabistan’ın dış politikasındaki etkililiğin gerilemesiyle neticelenecek.”