Muhalifler dağınık, ekipman açısından zayıf. İmkânsızlıklar içerisinde imkânsızın peşindeler. Yine de var güçleriyle direneceklerdir, zira Halepsiz “devrim” yetim kalır.
Devamı
Suriye iç savaşının başlamasından beri, Türkiye’nin bu ülkeye kendi silahlı güçleriyle doğrudan müdahalesi konusunda önemli bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz.
Devamı
Seküler elitlerin, Müslüman dünyada kolonizasyon sonrası süreçte uyguladıkları geleneksizleştirme ve İslamsızlaştırma politikaları, bu toplumlarda yerli bir ‘öteki’nin üretilmesinde doğrudan etken olmuştur.
Suriyeli sığınmacılar, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti gibi başlıkların yanı sıra, Gümrük Birliği Anlaşması'nın geçen 20 yıllık dönemde zamanın gerisinde kaldığı göz ardı edilmemeli.
Yüksek gelirli pek çok ülkenin kaldığı insaniyet sınavında, acının büyük yükünü Türkiye ve birkaç bölge ülkesi sırtlanarak, bugünün dünyasına ve geleceğin tarihine insanlık dersi veriyor.
Müdahil olamadıkları gelişmeleri kendi çıkarlarına göre çarpıtmaya, kamuoyunu hızla belirli bir yöne kanalize etmeye çalışıyorlar.
Ülkelerindeki çatışmalardan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyeli mülteciler için çok odaklı entegrasyon politikaları uygulayan Türkiye, mültecilerin eğitim hayatının kesintiye uğramaması için de yoğun çaba sarf ediyor.
Devamı
Hem ekonomik büyümede vitesin yükseltilmesi hem de büyümenin sürdürülebilir olması için, yurtiçi üretimin artırılması ve üretimin katma değerinin yükseltilmesi gerekiyor.
Devamı
Suriye’de eğer tüm grupların bir arada yaşayacağı üst bir otorite tesis edilecekse bu, uluslararası aktörlerin kuracağı objektif bir koalisyonla tüm terör örgütlerinin temizlenmesi ve Esed’siz seçimlerin yapılarak halka fikir hakkı sunulmasıyla mümkün gözükmekte.
Batı’nın mültecilere kapılarını açmayarak bundan sonra ne yaparlarsa yapsın insanlık imtihanını kaybettiği bir zamanda, Türkiye yine insanlığı önceleyen bir teklifle Brüksel’e gitti.
Türkiye AB'nin "acil ihtiyaçlarını" kendi öncelikleri ile harmanlayarak "insan kaçakçılığını" düzenli bir "mülteci politikasına" çevirmeye çalışıyor.
Mülteci meselesini kriz haline getirenin Avrupa olduğu vurgulayan Enes Bayraklı: “İşin bir de sosyal maliyeti var. Esas Avrupa’yı korkutan şey, ekonomik maliyetinden çok sosyal maliyeti. Bu Avrupa’da özellikle 11 Eylül’den sonra oluşmuş islamofobik havayla ilgili bir durum.”
Çağatay Özdemir: “PYD’nin Suriye’de kendisine alan açmaya çalıştığı her saniye mülteci krizinin derinleşmesi ihtimali de yükseliyor.”
KİK'in kararı ve Suud'un artan ekonomik baskısı Lübnan hükümetini Hizbullah'ı sınırlandırmaya itebilir mi? Buna ihtimal vermek çok zor.
SETA tarafından düzenlenen panelde medya ve kamuoyunun Suriyeli mültecilere bakış açısı ele alındı.
ABD'nin, tehdit algısını Esed Rejimi değil de DAİŞ'in oluşturması, ABD'nin Türkiye veya muhalifler lehine anlamlı ve oyun-değiştirici bir hamle yapma ihtimalini ortadan kaldırıyor.
PYD, Fırat'ın batısına ABD desteği olmadan geçmeyeceğini söylese de bu açıklamaya güvenilemez. Fırsat bulduklarında Türkiye'nin tüm Suriye sınırı Esed-PYD tarafından kontrol edilir hale getirilecek.
Türkiye açısından şüphesiz en önemli risk ise, Suriye'nin kuzeyinde oluşan PYD koridorunun, PKK açısından daimi bir barınak haline dönüşmesidir.
Uluslararası yardım kuruluşlarının tam manasıyla sessiz kaldığı Suriye'de yaşananlar karşısında, Türkiye tüm ülkelere örnek gösterilecek “uluslararası bir sosyal yardım politikası” uyguladı.
Erdoğan, Türkiye'nin pozisyonu ile ilgili olarak da kritik cümleler sarf etti: "Irak'ta düşülen hataya Suriye'de düşmek istemiyorum.”
Fransa’da aşırı sağ isimli bir hayalet dolaşıyor. Öyle bir hayalet ki, ne mültecilere ne Müslümanlara müsamaha gösteriyor.