Türkiye'nin Güvenlik Mimarisinde Deprem

Suruç'ta yaşanan saldırıyla, “Suriye'deki savaşın siyasi maliyetinin askeri bir maliyet olarak da Türkiye'ye yansımaya başladığını” ifade eden Murat Yeşiltaş, “Türkiye'nin güvenlik mimarisinde ciddi bir deprem yaşanmaktadır.” dedi.

Devamı
Türkiye'nin Güvenlik Mimarisinde Deprem
Türkiye'nin DAEŞ'le Mücadele Kararlılığı

Türkiye'nin DAEŞ'le Mücadele Kararlılığı

Muhittin Ataman, Suruç saldırısının nedenleri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

Suriye sınırında yaşanan hareketliliğinin savaş olarak nitelendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Ufuk Ulutaş, yaşanan süreci “oyun değiştirici angajman dönemi” olarak tanımladı.

AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı, Türkiye'nin gerçekliklerini ve geleceğindeki sıkıntıları görmemizi engelleyen bir "peçeye" dönüştü. Bu peçeyi kaldırın atın!

Türkiye de karmaşık bir sahnede yer alıyor: Bir yandan muhitimizdeki değerimiz artarak daha iyi anlaşılıyor. Diğer yandan da, yan bahçedeki kavga çitlerin üstünden topraklarımıza taşırılmak isteniyor.

Türkiye'ye terör yaftası yapıştırmaya çalışanların asıl gündemlerini, terör kardeşliklerini ve yapıştırmaya çalıştıkları yaftaları ellerinde patlattı.

Avrupa'nın Mültecilerle İmtihanı

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin rakamlarına göre dünyamız kayıtların tutulmaya başlandığı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük mülteci krizi ile karşı karşıya.

Devamı
Avrupa'nın Mültecilerle İmtihanı
DAEŞ ile Mücadelede Batı Nerede Duruyor

DAEŞ ile Mücadelede Batı Nerede Duruyor?

Talha Köse Batı'nın, DAEŞ terör örgütüyle mücadele etme düşüncesine geldiğini ancak mücadele konusunda net bir planlarının bulunmadığının altını çizdi.

Devamı

ABD ile Kuzey Suriye'ye yönelik bir mutabakat zemininin de ortaya çıkması Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. SETA Ortadoğu Uzmanı Can Acun, bölgede yaşananları ve Türkiye'nin attığı adımları son gelişmeler ışığında “SETA 5 Soru 5 Cevap”ta değerlendirdi.

Medyanın içindeki bazı yayın organları bilinçli bir şekilde gerçeğin hilafına yayın yapmakta ve toplumun genel çıkarlarını savunmak yerine dar çevrelerin siyasi hesaplarının sözcüsü olarak yoluna devam etmektedir.

Bugün dünya, küresel GSYH'nin 3 katı bir borç yüküyle karşı karşıya. Mevcut gevşek ekonomik büyüme de göz önüne alındığında, bu ne kadar sürdürülebilir bir durumdur?

Operasyonlar terörle mücadele ve Ortadoğu gerçekleri bakımından neye tekabül ediyor? SETA Ortadoğu uzmanı, Akşam gazetesi yazarı Ufuk Ulutaş ile konuştuk.

Ne acı değil mi? Barışın kıymetini anlamaları için silahların konuşması gerekiyormuş. Daha doğrusu devletin silah kullanması. Çözüm süreci bitti bitiyor diye sevinç naraları atanlar, şimdi "barış süreci biterse çok şey biter" diye haykırıyor.

Suruç'taki intihar saldırısı, “dramatik siyasal olay” kategorisine girecek kadar önemli. Bu olayın iki boyutu var. İlk boyut insani boyut. 32 gencimizin bombayla parçalanması ifadesi zor bir acı yarattı. Terörün en acımasız şekline şahit olduk. Olayın ikinci boyutu ise siyasal. Bu patlama, yeni siyasal dinamikler üretebilecek potansiyelde bir olay.

PKK ve IŞİD birbirinin karbon kopyası iki terör örgütü. Son zamanlarda birbirlerini yiyip durmaları sizi yanıltmasın, ikisi de benzer amaçlara ulaşmaya çalışan, benzer çizgideki sapık ideolojilerden beslenen ve benzer ilişki ağlarına sahip iki örgüt. İki örgüt de kaosta fiili durumlar yaratarak tahakküm alanını genişletmeye çalışıyor. Şu an kontrol ettikleri topraklara hâkimiyetten ziyade tahakküm eden iki örgüt var karşımızda. Her ikisi de Suriye kaos içerisindeyken kendi ütopyalarını tek taraflı olarak ilan ettiler. Kaosun sürmesinden beslenen bu iki örgüt, sadece kaos ortamında fiili durumlarını devam ettirebileceklerinin farkında. Bakmayın siz sosyal medyada atıp tutan IŞİD'çi ve PKK'lı terör yandaşlarına, her iki grubun da ortak özelliği patolojik bir şekilde güvensizlik dünyasında yaşamalarıdır.

Suruç'ta Amara Kültür merkezi önünde gerçekleştirilen bombalı saldırı ile 30 vatandaşımızı kaybederken 100'ü aşkın insanımız da yaralandı. DAİŞ bağlantılı olduğu düşünülen canlı bombanın sebep olduğu menfur katliamı telin ediyor ve milletimize, vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu saldırıyı değerlendirirken meseleyi sadece "güvenlik zafiyeti" bağlamında ele almak bize önümüzdeki dönemi görebilecek bir bakış açısını vermeyecektir. 5 Haziran'daki Diyarbakır HDP mitingindeki patlamaya benzer bu saldırıyı kamuoyunda bir "algı savaşına" çevirmenin de zihin karmaşası yaratacağı ortada. Sorumluluğu Hükümet'in üzerine yıkan ve eleştiriyi "teröre destek" formatına sokan kampanyanın da öncelikle düşmanlık hislerini körükleyeceğini biliyoruz. Kaldı ki bu saldırının HDP'lilerin yanı sıra DAİŞ'le daha etkin mücadele için ABD ile yeni bir uzlaşmaya varan Hükümet'i de hedef aldığını görmeliyiz. Nitekim 10 Temmuz'da dört büyük kentte yapılan operasyonlarda 27 DAİŞ zanlısı gözaltına alınmıştı.

Bir yanda "Rojava devrimi 3 yaşında" çığlıkları, diğer yandan "Cudi yanıyor..." naraları. İnsan sormadan edemiyor: Siz hangi ara devrim yaptınız? Bir de neyi devirdiniz? Kastınız "iç etmek"se ona bir sözümüz yok. Ama bu devrim romantizmi gerçekten çok bunaltıcı. Suriye'de bir devrim yaşanabilirdi. Esed rejimi devrilmiş olsaydı şayet, Suriye'nin mazlum insanları bu eziyeti çekmiyor olacaklardı. Her gün yüzlerce insan ölmeyecek, milyonlarca insan evini, yurdunu terk etmek zorunda kalmayacaktı. Siz bu sürecin, bu mücadelenin parçası olmadınız. Onun yerine, kendi "kazanım"ınıza odaklandınız.

Türkiye'de siyaset, uzlaşma değil mücadele merkezli devam ediyor. Niye mi böyle düşünüyorum? Bunu bana düşündüren başlıca saik silahlı Kürt milliyetçilerinin tavırları. KCK'nın ateşkese son veren açıklamasından ve eylemlerinden bahsediyorum: "Türk devleti ateşkese uymamış, çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuştur. Tüm barajlar artık PKK'nın hedefidir." HDP'liler bu açıklamaya "uyarı" dese de hemen akabinde TIR'lar yakıldı, asker saldırıya uğradı. Hakkını teslim etmek lazım, 7 Haziran seçimlerinde ülkedeki siyasi atmosferi en iyi kullanan PKK-HDP çizgisi oldu. Bu uygun atmosferin bölgesel bir zemini var. Kürt milliyetçileri Arap baharının kışa dönmesiyle bölgede yakaladıkları "tarihi fırsattan" sonuna kadar istifade ediyorlar.

Devlet, "ben devletim bildiğimi yaparım" demiş. Ateşkese uymamış, sürekli çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuş! Yol ve baraj yapımına hız vermiş. Barajlar kültürel soykırım amaçlı imiş! Devlet, bu yolları, barajları Kürdistan'ı imkansızlaştırmak için yapıyormuş. O nedenle de PKK artık ateşkesi bitirmiş. Bunlar KCK'nın açıklamalarından inciler.

PKK sadece harf kalabalığından ibaret tüm saçaklanmalarıyla, Türkiye, Kuzey Irak, Suriye ve İran dörtgeninde operasyonlar çeken, konjonktürel ittifaklar kuran, en yüksek teklifi verenin taşeronluğunu yapan Mezopotamya'nın en kıvrak örgütlerinden birisidir. Türkiye'de devlet karşıtı, Suriye'de rejimin yol arkadaşı, İran'da devlete karşı sağduyulu, Kuzey Irak'ta ise darbe yapabilmek için fırsat kollayan bir yapı PKK. Tutarsızlıklarını ve kutsal değer yokluğunu stratejiye dönüştürmüş ve Ortadoğu'nun içerisinden geçtiği kriz-kaos ortamında fiili durumlar yaratma suretiyle racon kesmeye alışmış bir yapı.

Talha Köse, Kürt hareketinin bir karar vermesi gerektiğinin altını çizdi.