Batı Kendi Refahı İçin Türkiye'nin Mülteci Vatanı Olmasını İstiyor

Muhittin Ataman, Batı’nın kendi refahı için Türkiye’yi mülteci vatanına dönüştürmek istediğini belirtti.

Devamı
Batı Kendi Refahı İçin Türkiye'nin Mülteci Vatanı Olmasını İstiyor
İnsani Krizden DAEŞ Tehdidine Dönüştürülen Suriye İç Savaşı

İnsani Krizden DAEŞ Tehdidine Dönüştürülen Suriye İç Savaşı

Muhittin Ataman: “Suriye krizini Batılılar kaçırdılar. Oradaki kriz insani bir krizdi; Suriye halkının yaşadığı bir krizdi. Fakat Batılılar ve küresel güçler o krizin niteliğini değiştirdiler. Suriye’deki krizinin adı DAEŞ oldu.”

Devamı

Murat Yeşiltaş: “Esed’in kalması yönünde bir onay değil; Esed’in gidişinin formülüne verilmiş bir onay.”

Türkiye’nin radikal sol ve liberal sol çevreleri, AK Parti iktidarından rahatsızlar. Son birkaç senede ise bu rahatsızlıklarını eyleme dökecek ve uluslararası networklerini kullanarak Türkiye’yi Batılı entelektüeller nezdinde “mahkûm ettirecek” bir konjonktüre sahip olduklarını düşünüyorlar.

Küresel sermaye çevrelerine şirin görünmeye çalıştınız. Bunun için Erdoğan'la mesafenizi göstermeniz gerektiğinde, bundan geri durmadınız.

Ülke ekonomisinin en can alıcı sorusu bu: “Türkiye yüksek gelir grubuna girebilir mi?”

AK Parti'nin 1 Kasım Sonrası Sorumlulukları

1 Kasım akşamı sandıktan tekrar parçalanmış bir meclis yapısı ve dolayısı ile bir koalisyon hükümeti çıktığını düşünelim.

Devamı
AK Parti'nin 1 Kasım Sonrası Sorumlulukları
Bir Casusluk Aracı Olarak İHA'lar

Bir Casusluk Aracı Olarak İHA'lar

Savaş uçaklarının hava sahası ihlalleri ile kıyaslandığında daha basit ve kısmen zararsız gibi gözüken İHA olayı, bunların kullanılma amaçları (casusluk, istihbarat, hedef tespit vs.) düşünüldüğünde ülkemize karşı en azından hasmane bir tutumu göstermesi açısından aynı derecede önemlidir.

Devamı

Can Acun, DAEŞ’in varoluş dinamiklerine ve kontrol altında tuttuğu bölgeleri nasıl ele geçirdiğine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Can Acun: “Eğer güvenli bölge konusunda son kararı Obama verecekse, ben Obama’nın böyle bir adım atacağını düşünmüyorum.”

Seçim sonuçlarında beklenenin üzerinde değişim oldu. 7 Haziran seçimlerinde nasıl özel ve güçlü bir psikoloji oluşmuşsa, bu sefer de tersinden özel bir psikoloji oluştu.

Gerek DAEŞ’ın Türkiye içindeki faaliyetleri gerekse PYD’nin Suriye’de Fırat’ın Batı yakasına doğru etkinliğini genişletmeye yönelik hamleleri güvenlik bağlamında Türkiye’nin sinir uçlarına dokunan gelişmelerdir.

Muhtemel bir koalisyon hükümeti durumunda AK Parti döneminde başlatılan çok boyutlu, dinamik ve inisiyatif alan dış politika anlayışı yerini düşük profilli, pasif ve reaktif bir dış politikaya terk edecektir.

Geçtiğimiz günlerde Amnesty International’ın Suriye’nin kuzeyindeki özerk idarenin insan hakları ihlalleri ve işlediği savaş suçlarının belgelendiği ve detaylandırıldığı bir rapor yayımlanmıştı.

1 Kasım istisnai bir seçimdi, sonucu da sürpriz oldu. Bu seçimler yepyeni bir dönemin kapılarını açtı.

Muhalif aydınların öfkesi ve "tiranlık," "faşizm," "ya darbe ya iç savaş" şeklinde ürettikleri aşırı söylemler söylenecek söz kalmadığı hissiyatını beslemekte.

Seçimlere iki gün kala hepimiz sandıkların muhtemel sonucuna odaklandık. Tek başına AK Parti iktidarı mı yoksa koalisyon mu?

Ufuk Ulutaş: “Suriye meselesindeki ilerlemelere paralel olarak Türkiye’nin, diğer terör örgütleriyle mücadelede de önemli yollar kat edeceğini düşünüyorum.”

Murat Yeşiltaş, 1 Kasım seçimlerin ardından Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini yorumladı.

3 Kasım 2002'de tek başına iktidar olan AK Parti, 7 Haziran 2015'e kadar geçen süreçte iktidarda kaldı. 7 Haziran seçim sonucunda ise, 13 yıl süren tek başına iktidarda zorunlu bir ara verildi. 2002 Kasım'ında başlayan siyasi istikrardaki 5 aylık duraklama ise, yine Kasım ayında yeniden sağlandı.

Seçim sonuçları AK Parti'ye dış politikada önümüzdeki dört sene boyunca sonuç alıcı hamleler yapması için bir fırsat penceresi açtı.