Avrupa Çözümün Parçası Olabilecek mi?

Değerler değil, çıkarlar konuşuyor. Yunanistan, uluslararası hukuku ihlal ederek mültecileri zorla geri gönderiyor. Sınırı geçenlere şiddet uyguluyor. AB temsilcileri de Yunanistan'a gelip sınırdaki Yunan polisinin şiddetini ‘koruma’ diyerek onaylıyor.

Devamı
Avrupa Çözümün Parçası Olabilecek mi
Avrupa'nın Halleri

Avrupa'nın Halleri

Avrupa kurumları ve siyaseti öylesine hantal ve öylesine bölünmüş ki, tek bir stratejik plan çerçevesinde toplanması imkansıza yakın..

Devamı

İdlib cephesi dondu. Şimdi sıra Batı cephesine dönüp hem İdlib'i hem de tüm Suriye'nin kuzeyini tahkim etmekte. Göçmenler meselesini konuşmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel'e gidiyor. Bu iki mesele birbirinden bağımsız değil. Gün geçtikçe de önemi artacak.

İdlib'in batısı ve kuzeyinde güvenli bir bölge kurulması için faaliyetlere şimdiden başlanmalı. Ateşkes bir daha bozulduğunda Türkiye ya İdlib'den tümüyle çıkmaya zorlanacak. Bu da diğer üç güvenli bölgeyi sıkıntıya sokar. Ya da Ankara, daha kapsamlı bir çatışmayı göze alacak. Bu iki kötü ihtimalden kaçınmak için sahada askeri anlamda tedbirler bugünden alınmalı.

Sorulması gereken önemli soru ise, ateşkesin ne kadar kalıcı olacağı sorusudur. Türkiye’nin ateşkesi bozmak gibi bir niyetinin olmadığına göre bu sorunun cevabını Rusya’nın bundan sonraki tavrı belirleyecek.

Suriye'nin kuzeyinde Ankara'nın uygulayacağı siyaset, bütün aktörlere karşı Türkiye'nin elini güçlendirecek ve esnek olmasını sağlayacak tek seçenek.

Ateşkes Kalıcı Olur mu?

Moskova, Türkiye’nin sadece kendisi ile değil, diğer uluslararası aktörlerle de Suriye ve İdlib meselesini müzakere edebileceğini gördü. Bununla birlikte Ankara’nın, Batılı devletlerin İdlib sahasındaki şartları dikte etmesine izin vermeyeceği bir kez daha ortaya kondu.

Devamı
Ateşkes Kalıcı Olur mu
Türkiye İdlib deki Askeri Caydırıcılığını Devam Ettirmek Zorunda

Türkiye, İdlib’deki Askeri Caydırıcılığını Devam Ettirmek Zorunda

Türkiye ilgili ateşkes anlaşmasını bir fırsata çevirerek M4 ve M5'in kuzeyindeki sahada bir güvenli bölge oluşturacak şekilde alan hakimiyeti oluşturup burada ateşkesi tehdit edebilecek radikal yapıları elimine edecek şekilde bir hareket tarz benimsemeli. Askeri açıdan da Rusya, İran ve rejimi caydıracak şekilde varlığını sürdürmeli.

Devamı

Şartların hızla bozulma ihtimalini hepimiz biliyoruz. Yine tarafların buna göre hesap yapacakları da çok açık. Türkiye için İdlib her şeyden önce bir sınır güvenliği meselesiydi. Sınır halen güvence altında. Şimdi yapılması gereken buradaki tahkimatı artırmak. Artık rejime daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığını göstermek. Bu mutabakat Türk askerinin İdlib'deki varlığını teyit etmiş oldu. Şimdi bunun üzerine bölgeye yapılacak yığınak fiili bir durum oluşturmaya yönelik olmalı.

Toprak bütünlüğü, siyasi çözüm ve sivillere yönelik saldırı olmaması Türkiye'nin endişelerinin karşılanması açısından ön plana çıkıyor.

27 Şubat akşamında Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı canlı yayında 'Esed'in askerleri orada bizim askerleri koruyor' dedikten birkaç dakika sonra Esed rejimi 36 askerimizi şehit etti ve CHP'nin "Türkiye, Suriye rejimi ile görüşsün" şeklindeki altı boş Suriye politikası tamamen çöktü. Gelinen noktada CHP'nin Suriye'ye yönelik yaklaşımının tamamen çıkmaza girdiği açık. CHP'nin Esed rejimine yönelik anlaşılmaz desteğini bundan sonra sürdürmesi ihtimal dışı. Fakat CHP'den Esed rejimine yönelik herhangi bir kınama ya da eleştiri de henüz gelmiş değil.

Dün akşam Moskova'da varılan mutabakat şunu da netleştirdi: Batı başkentleri İdlib'teki sivillerin ve Suriye'nin geleceği için Ankara'nın politikasına destek vermeli.

Mevcut krizin sorumlusu İdlib çatışmasızlık bölgesindeki gözlem noktalarını aşarak 1,5 milyonu Türkiye sınırına yığan Esad rejimi.. Bahar Kalkanı Harekatı hem milyonları göçmen durumuna düşüren insani felaketi önleme sorumluluğunu hem de terörle mücadeleyi içeriyor. Bunun için İdlib'de güvenli bölge oluşturulmasını öneriyor, önermekle kalmıyor sahayı da buna göre düzenliyor.

Türk askerleri şehit edildiği andan itibaren Türk toplumunun üzerine çok korkunç algı operasyonları başlatıldı. Şehit sayısının bilinçli biçimde abartılmasından başlayın da Türkiye'nin İdlib'den çekilmek zorunda kalacağına kadar haberler belli merkezler tarafından üretildi. Hemen hava sahası tartışmaları başlatıldı. Konu dönüp dolaşıp S-400, Patriot, F-35 meselesine getirildi. Bunlar hiç tartışmasız psikolojik operasyondu.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, İdlib’de yaşanan gelişmeler üzerinden Türkiye’nin güvenlik kaygıları ve uluslararası aktörlerin tavırları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, İdlib krizinin iç siyasetteki etkileri ve tartışılma şekli üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Güvenlik Araştırmacısı Bilgehan Öztürk, İdlib’deki son gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamaları değerlendirdi.

Güvenlik toplantısında yol haritası çizildi. Öyle anlaşılıyor ki alınan ilk karar geri çekilmemek, verdiğimiz kayıpların etkisi ile alelacele masaya oturmamak oldu. Şüphesiz böyle bir kararı almak hem ciddi bir siyasi cesaret hem de askeri teknik kapasiteyi gerektiriyordu.

Dokuz yıldır devam eden Suriye iç savaşında taraflar İdlib'de sonu zorlarken filmin son sahnesini filmin tamamıymış gibi sunulmak isteniyor. Bu tutum en çok da İdlib'de Türkiye sınırına yığılan milyonlarca mülteciyle ilgili tartışmalarda açığa çıkıyor. Türkiye'nin İdlib'deki sıkışan mültecilerle ilgili olası bir göç geçişini kolaylaştırmak için yeni bir karar aldı. Suriyeli sığınmacılar artık kendi isteklerinin hilafına Türkiye'de tutulmayacaklar.

Jeopolitik olaylar ekonomiyi etkiler. Gelişmelerin kısa vadeli bazı negatif yansımalarının olması kaçınılmaz. Sınır güvenliği olmadan ekonomik istikrar olmaz. İdlib’de yaşananların kısa vadeli etkilerini baz alarak değerlendirme yapmamalıyız

Tarafların İdlib’de, askerî karakterdeki amaçları nasıl okunabilir? İdlib’de tercih edilen askerî yöntem nedir? Türkiye'nin 27 Şubat 2020 sonrası başlattığı Bahar Kalkanı Harekatı'nın askeri stratejik kapsamı nedir? Hava sahası kontrolünü elinde tutan Rusya’ya rağmen İHA/SİHA sistemlerinin başarıyla kullanılmasını ne sağladı? Önümüzdeki dönemde askerî stratejide değişiklik olabilir mi?