Almanya bu göstermelik hamleleri gerçekten PKK'ya destek vermediği için değil dosyalamak için yapıyor..
Devamı
Heritage Foundation uzmanı Coffey, ABD'nin PKK/PYD'yi silahlandırmasını "tehlikeli bir oyun" olduğunu belirterek, Rakka'nın alınmasının bu terör örgütünün silahlandırılmasına değmediğini söyledi.
Devamı
Suriye ve Irak'ta "DEAŞ sonrası dönem"i konuşmaya başladık. Evet bölge önemli oranda DEAŞ'tan temizlendi...
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun CHP’nin Afrin Operasyonuna karşı tutumu hakkında değerlendirmede bulundu.
Bir terör örgütünün başka bir terör örgütünün tahliyesinde görev alması ve ABD'nin de bunu onaylaması söz konusu..
DEAŞ teröristlerinin büyük bir kısmının Türkiye'ye gittiği iddia ediliyor. İddiayı destekleyecek ne bir bilgi var ne de bir kanıt. Ama araya bir yere Türkiye sıkıştırılmış.
Başta ABD olmak üzere pek çok aktör, mücadelede önceliğin DEAŞ’ı yenmek olması gerektiğini ileri sürerek DEAŞ’ı var eden temel sebepleri ve örgütün Suriye ile Irak’ta gücünü pekiştirdiği elverişli zemini göz ardı etti.
Devamı
Bugün İran'ın Ortadoğu'daki etkisi bir nüfuzdan çok daha öteye geçmiştir. Son bir kaç yıl içinde Şii nüfusun silahlı milis kuvvetlere dönüşüne tanık olduk.
Devamı
Normalde beklenen şey Amerikan hükümetinin bir ulusal güvenlik stratejisi belirlemesi ve her kuruma bu stratejiye uygun roller biçmesidir. Bu olmadığında kurumlar kendilerince bir noktaya kadar hedef belirleyebilir. Daha fazla yol alamaz. Veya aldıkları pozisyon bir başka kurumla uyumsuz hale gelir..
Ortaya koyulan çabanın, Suud’un dönüşmesi veya İran’la mücadeleyi aştığı ve bölgeyi topyekûn şekillendirme amacını taşıdığı aşikar. Zira Kuveyt ve Fas’ın arabuluculuk çabaları örselenip kutuplaşmanın derinleşmesi tercih edildi.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Başbakan Yıldırım’ın ABD ziyareti hakkında değerlendirmede bulundu.
Röportaj: Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Insight Turkey Dergisi Editörü Prof. Muhittin Ataman: "Körfez ülkeleri ciddi bir şekilde ABD ve İngiltere'ye bağımlı hareket ediyor. Sadece siyaset alanı değil, ekonomi ve eğitim alanı da bu iki ülkenin kontrolünde... ABD yönetimi ve Bin Selman elbirliğiyle bölgeyi bir bilinmeze sürüklüyor"
Yıllarca mezhep grupları arasında bir tür "mecburi koalisyon"la yönetilen bir ülke Lübnan. Bugün Lübnan yeni bir bölgesel yarılmanın ve çatışma ortamının zeminine dönüştürülmek üzere. İran ve S. Arabistan'ı karşı karşıya getirerek bölgede geçmiştekinden çok daha etkili bir Sünni-Şii çatışması zemini inşa edilmek isteniyor. Plan, İslam dünyasında yüzyıllara sari bir parçalanmanın altyapısını oluşturmak, husumet tohumları serpmek.
Geçtiğimiz haftadan itibaren Suudi Arabistan’da yaşananlar uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı.
Körfez bölgesinde ve Ortadoğu’da artan gerginliğin bölgedeki hiçbir aktör açısından fayda getirmeyeceği unutulmamalıdır. Bu noktada Türkiye’nin artan tansiyonu düşürme ve taraflar arasında uzlaşı sağlanması konusunda önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır.
ABD'nin ekonomik çıkarlarını korumak için yöneldiği agresif ve tutarsız politikalar belirsizliği yoğunlaştırıyor...
Aslında epeydir stratejik farklılıklar ve hukuki süreçlerin yarattığı krizlerin negatif etkisinden muzdarip olan Türk-ABD ilişkilerinde sınırlı da olsa oluşan fırsat alanları değerlendirilerek pozitif bir ivme kazanılabilir.
İnsan haklarının ve hümanizmin beşiği olduğunu iddia eden Avrupa Birliği ve AB üyesi ülkeler, kendileri için bir utanç kaynağı haline gelen bu durumu görmezden gelmekte ve gerekli ciddi tedbirleri almamaktadırlar.
Türk-ABD ilişkilerinin kötü dönemlerinden birinden geçtiği konusunda herkes hemfikir. İkili ilişkilerin tarihinde iniş-çıkışlar olduğu biliniyor. Ancak küresel belirsizliklerin ve bölgesel çatışma ortamının derinleştiği bir dönemde Ankara-Washington hattındaki problemler farklı bir yapısal krize işaret ediyor.
Afrin’de Rusya’nın desteği olmadan PYD’nin Türkiye destekli ÖSO güçlerine karşı dayanmasının mümkün olmadığını herkes bildiğine göre, Moskova’nın bu örgüte yönelik desteği Ankara’da PKK’ya ve onun Akdeniz’e uzanan bir koridor açmasına destek olarak görülüyor. Bu da Türkiye-Rusya ilişkilerinin daha da yakınlaşmasını engelleyecektir.
Aslında bazı ülkeler terörist örgütleri sadece bir tehdit olarak değil, aynı zamanda bir dış politika aracı olarak görmeye devam ettikleri sürece bu konuda yapılabilecekler çok sınırlı.