Türkiye, Amerika ve Suriye Krizi

Bugün gelinen noktada Suriye krizi, ilgili bütün aktörler açısından ahlaki ve reel politik bir imtihana dönüşmüş durumda.

Devamı
Türkiye Amerika ve Suriye Krizi
İktidarda Muhalif Olmak

İktidarda Muhalif Olmak

Klasik demokrasi paradigması AK Parti'nin Türkiye siyasal hayatında takındığı pozisyon ile sarsılmış ve siyasal refleksler anlamında iktidar muhalefete ve muhalefet ise iktidara dönüşmüştür.

Devamı

Reyhanlı'nın acısının merkeze alınmadığı hiçbir analiz bizi Suriye meselesinde vicdanen ve stratejik olarak doğru yola iletmez.

Kürt sorunu Türkiye'yi sadece bir iç sorun olarak meşgul etmemiş, yaratmış olduğu görece istikrarsızlaştırıcı etkisiyle küresel ve bölgesel ölçekte bir önem de kazanmıştır. Bugün içinde olduğumuz geçiş sürecinin en önemli nedenleri iç dinamiklerle ilgili olmakla birlikte, bütün resmi görebilmek için bu gelişmenin küresel ve bölgesel dinamiklerine de bakmak gerekmektedir. Suriye'deki durumun bölge ülkeleri arasındaki gerilim hatlarını ısındırdığı ve küresel bir bilek güreşine dönüştüğü bir dönemde, gerilim unsurlarından birinin soğutularak başka gerilim unsurları üzerinde olası bir olumlu etkinin yaratılması gerekmiştir. Bu nedenle de uluslararası arenada etkisi olacak şekilde güvenlik ve istikrar ortamını artırıcı şekilde bir adımın atılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bakılınca Türkiye'de iç barışı artıracak şekilde atılan bu adımın dış boyutlarını incelemek gerekmektedir.

Arjantin'in başkenti Buones Aires'te 1994 yılında gerçekleşen ve İran'ın sorumlu tutulduğu ‘AMIA saldırısı' soruşturmasının yeniden gündeme gelmesi, Latin Amerika-İran ekseninde şekillenen yeni ittifaklara ışık tutması açısından oldukça önem taşıyor.

Baas rejiminin katliamları karşısında soğukkanlılığını ahlaki bir iflasla koruyarak 'siyasi çözümü' dillerinden düşürmeyen isimlerin, kendi ülkesinde akan kanı durdurmak için başlatılan bir girişimi ihanet düzeyinde değerlendirmesi en nazik ifade ile tutarlı değildir.

Suriye'de ‘Türkiye Sıkıntısı!'

Suriye krizine ve Türkiye'nin dış politikasına medyada ve siyasette arzı endam eden değerlendirmelerin kahir ekseriyetinin ortak üç noktası bulunmaktadır: Suriyesizlik, mesnetsizlik ve komploculuk.

Devamı
Suriye'de Türkiye Sıkıntısı '

Reyhanlı Saldırısı ve Suriye

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında Reyhanlı saldırısını ve Suriye krizini değerlendirdi.

Devamı

SETA Başkanı Taha Özhan, Başbakan Erdoğan'ın Amerika ziyareti sonrasında ABD'nin Suriye krizine bakış açısını değerlendirdi.

SETA Ortadoğu Uzmanı Ufuk Ulutaş, Suriye'de yaşanan iç savaşın mezhepsel ve etnik çatışma olarak yorumlanmasına eleştirilerde bulundu.

SETA Ortadoğu Uzmanı Ufuk Ulutaş, Suriye'de Esed birlikleri safında savaşan Hizbullah'a dair değerlendirmelerde bulundu.

Lübnan içinde Şii elitler düzeyinde de tartışmalı hale gelen Hizbullah, Suriye krizine fiili olarak dâhil olduklarını itiraf ederek, Rusya ve İran'ın bile resmi olarak kabul etmedikleri dev bir siyasi basiretsizliğe imza attı.

28 Mayıs'ta Taksim Gezi Parkı'nda belli hassasiyetlerle sempati uyandırarak başlayan barışçıl eylemler, polisin orantısız ve yanlış müdahalesi sonrasında radikal sol grupların militanlığı ve ulusalcılarca asıl sahiplerinden çalındı, Taksim Platformu'nun talepleri listesiyle de sivil vesayet gösterisine dönüştü. Demokrasiler açısından son derece sağlıklı ve meşruluğu su götürmez başlangıç, gelişen momentumdan kargaşa çıkarmak suretiyle Başbakan'ı ve AK Parti'yi zayıflatma, uzak ihtimal de olsa düşürme hareketi devşirmeye çalışanlarca gölgelendi. Barışçıl olmaktan uzaklaşıp vandalizme dönüşen olaylarda, biri polis komiseri ikisi eylemci olmak üzere üç vatandaş hayatını kaybetti, içlerinde ağır yaralılar da olmak üzere onlarca polisle birlikte çok sayıda vatandaş yaralandı, kamu mallarına zarar verildi.

Son on gündür ortaya çıkan manzara psikolojik gerilimler, kamuflajlı itirazlar ve bencil hassasiyetler dünyasından çıkarak “açık bir siyasal” pozisyona tevdi edilmediği sürece, psikolojik gerilimlerin dışında, siyasalın dünyasında uzun vadeli bir karşılığı olmayacaktır.

Gezi Parkı protestoları sadece Batı basınında değil Ortadoğu basınında da geniş yer tuttu. Suriye krizi konusunda Türkiye ile aynı doğrultuda bir politika benimseyen Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri de olayları ve tartışmaları yakından fakat büyük oranda Batı basını üzerinden takip etti. Yine de Körfez'in etkili gazetelerindeki Gezi Parkı analizlerinin daha ziyade Müslüman Kardeşler endişesi ve Suriye krizi etrafında şekillendiğini söylemek mümkün.

Yaklaşık iki haftadır devam eden ve tüm dünyanın gündemini meşgul eden Gezi Parkı olayları, Balkan medyasında da geniş bir şekilde yer aldı. Ana akım Balkan medyasının Gezi Parkı'na ilişkin gelişmelerle alakalı kullandığı dil, ilginç bir şekilde Avrupa ve ABD medyasının kullandığı dille paralellik gösterdi. Türkiye'deki gelişmeleri abartarak yansıtan Batı medyasının izinden giden Balkan medyası, Türkiye'de ortaya çıkan toplumsal tepkilerin nedenlerini irdelemek yerine, doğrudan ülkenin demokrasi sorunu yaşadığını yansıtarak Erdoğan'a karşı kampanyaya dönüştürdü. Ancak Türkiye'nin son dönemlerde Balkan ülkeleri ile resmi ilişkilerde yaşadığı olumlu havanın toplumsal düzeyde de hissedilmesi, Gezi Parkı üzerinden yapılan medya kampanyasının etkisini sınırlı kıldı. Dolayısıyla Gezi Parkı'ndaki göstericilere medya dışında verilen toplumsal destek, az sayıdaki solcu ve sosyalist grupların eliyle yapılarak marjinal seviyede kaldı. Balkan medyasının Batı'daki ana akım medya gözlüğünü takarak Gezi Parkı'nı okuması ve kullandığı retorik genel olarak üç noktaya vurgu yaptı.

Son yıllarda özellikle Ortadoğu'da adından en çok söz edilen ülkelerin başında şüphesiz Katar geliyor. Bilhassa Suriye krizinin çözümünde öne çıkması ve Mısır'ın toparlanmasına ekonomik ve diplomatik açıdan önemli bir destek vermesi bakımından Katar, masadaki baş aktörlerden birisi olmayı başardı. Dış politikada bu ivme yakalanmışken geçtiğimiz hafta Katar'da ülkeyi yöneten ‘Emir'in görevi oğluna devretmesi gündeme geldi.

Dini Liderin, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyindeki temsilcisi olduğu dikkate alındığında Ruhani'nin reformcu bir aday olmaktan çok reformcuların taleplerini de dillendiren ve böylece onların desteğini almayı başarmış ve sistemle çatışmayacak birisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Seçimlerin kesin sonucu henüz açıklanmamış olmakla beraber Demokrat Parti (PD) liderliğindeki “İş, Refah ve Bütünleşme İttifakı”na çıkan oyların yüzde 40 civarında kalmış olması ülkede iki dönemdir devam eden Demokrat Parti iktidarının sona ereceği anlamına geliyor.

Taksim olayları üzerinden hareketlenen fay hattı yabancısı olduğumuz bir kırılma değil. AK Parti'nin iktidara geldiği günden itibaren defalarca karşılaştığı bir fay hattı var karşımızda.

Gezi olayları bir kez daha gösterdi ki, liberallerle ilgili en büyük sıkıntımız hakikati uzun zaman önce keşfettiklerine dair tartışmasız ve sorgulanamaz imanları.