Griffiths’in müzakerelerin açılışında “Yemen’in kaderi masada oturanların elinde” sözü üzerinde durulmaya değer. Bu ifade, tarafların ‘vekilliğini’ üstlendikleri Suudi Arabistan ile İran etkisinden kurtulması için bir çağrı olarak da değerlendirilebilir. Ama aynı zamanda müzakerelerin hangi noktaya kadar ilerleyebileceğine dair de önemli bir ip ucu.
Devamı
Önümüzdeki süreç Avrupa’nın önüne iki seçenek koymaktadır: Ya büyük güç haline gelip tekrardan dış kaynakları içeri akıtacak konuma ulaşmak ya da ekonomik daralmanın oluşturduğu baskı ortamında toplumsal ayaklanmaların tırmanmasıyla çok daha karanlık bir istikrarsızlık sürecine yuvarlanmak.
Devamı
Yerel yönetimlerin kültür-sanat alanına yaptıkları yatırım ve bu alandaki faaliyetleri son zamanlarda önemli bir ivme kazanmıştır. Nicelik itibarıyla fazla sayıda etkinlik ve programa imza atan belediyelerin niteliksel açıdan ne kadar yetkin oldukları önemli bir soru işaretidir.
Önümüzdeki yerel seçim sürecinde HDP’nin PKK’yla organik bütünlüğünden sıyrılıp bir siyasi parti gibi seçim yarışında olması gerekir ancak hepimiz biliyoruz ki parti yine PKK’nın sözcülüğünü yapacak. Ancak bir farkla, partinin artık PKK için hendek kazdırabileceği iş makineleri yok.
Geçen hafta İç İşleri Bakanı Horst Seehofer başkanlığında toplanan Alman İslam Konferansı, katılımcıları, tartışılan konular ve açık büfede yer alan domuz eti ikramıyla pek çok tartışmaya yol açtı.
Washington Post gazetesi köşe yazarı Cemal Kaşıkçı cinayetine dair bulgular azmettiricinin kimliği konusunda kapıyı aralamış durumda. Kaşıkçı’nın yazarı olduğu gazetenin 25 Ekim’de Veliaht Prens Muhammet Bin Selman’ın (MBS) fotoğrafını tam sayfa yayınlayarak Suudi Arabistan’a giden ABD Dışişleri Bakanına hitaben “gerçeği talep edin” manşeti ile çıkması küresel medya açısından faile dair adresin yönünü de göstermişti.
Filistin davasına sahip çıkma meselesinin bölgede İran tarafından domine edilmesine fırsat tanımak, Muhammed bin Selman için menfi sonuçlar doğurabilir. İsrail ile işbirliği yaparak bölgesel düzen kurmak ve Riyad’ı bu düzenin kurucu aktörü haline getirmek, çıkışları kapalı karanlık bir tünelde yol almaya benzer.
Devamı
Kurt: ABD, PKK zayıflamış ve Kandil’e hapsolmuşken aldı üç PKK’lıya ödül kararını. Benzer bir kararı PYD ya da Avrupa’daki PKK yöneticileri için almadı. Türkiye’yi oyalamaya dönük bir karar bu. Bu arada PKK da hızla biçim değiştiriyor.
Devamı
Ortadoğu’da gerilim düşmek yerine sürekli artmaktadır. Bu artışı bölgede mayalanmakta olan değişim sancılarının sinyali olarak okumak da mümkündür. Ulus-devletlerin ve halklarının kendilerini hem askeri hem de politik-ekonomik açıdan güvende hissetmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. ABD, Çin, Rusya ve AB gibi bölge-ölçekli ya da kıta-ölçekli devletler-arası uluslararası sistem, diğer bölge devlet ve halklarını da benzer bir siyasi düzene geçme konusunda baskılamaktadır.
Libya’nın geleceği dış aktörlerin müdahalesi ile değil, demokratikleşme iradesine sahip yerel grupların geniş kapsamlı müzakereleri sonucu varacakları toplumsal uzlaşıyla mümkün olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’nin pozisyonu Libya’da istikrarsızlığın son bulması ve demokratik bir yönetimin kurulması açısından hayati önem taşımaktadır.
Türklerin Avrupa’da ‘entegrasyon’ uğruna attıkları her adım, küçük bir övgünün ardından çıtanın daha yüksekte olduğu uyarısı ile karşılanıyor. Ama unutmayalım tüm zamanların en ‘entegre’ halkı olan Yahudiler bile sahip oldukları ‘entegrasyon’ seviyesine rağmen kendilerini Nazilerin katliamlarından kurtaramamıştır.
Her ne kadar Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda Gümrük Birliği sebebiyle ortaya çıkan olumsuz etkilerin yok olacağı bilinse de fasıllara yönelik uygulanan siyasi blokajlar sonucu üyelik müzakerelerinin ilerlememesi, AB’nin ticaret strateji belgesinde birinci nesil olarak nitelendirilen GB’nin çok daha elzem bir şekilde ele alınmasını ve güncellenerek yeni nesil anlaşmalara dahil edilmesini gerektiriyor.
12 Temmuz’da çalışma usul ve esaslarına ilişkin tebliğ yayınlandı. 17 Temmuz’da ise Komisyon ilk başvurularını almaya başladı.
2023 Eğitim Vizyon Belgesi, içerdiği başlıklar ve ortaya koyduğu hedefler bakımından eğitim sistemimizi iyileştirme adına umut verici bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak beyan edilen bu hedeflerin somut politikalara dönüşümü için güçlü eylem planlarına, bu planları uygulamaya koyacak nitelikli insan kaynağına ve kurumsal kapasiteye ihtiyaç var.
Geçtiğimiz günlerde RAND Corporation’dan Türkiye uzmanı Katherine Costello tarafından yazılan “Russia’s Use of Media and Information Operations in Turkey” isimli rapor, Rusya örneği üzerinden hem devletlerin klasik ve yeni medya vasıtasıyla yürüttüğü operasyonel beceriyi gösteriyor hem de günümüzde devletlerin müdahale etme araçlarında ne gibi dönüşümler olduğunu ortaya koyuyor.
Hiçbir somut başarı hikayesi olmayan Veliaht Selman’ın adının sürekli olarak kriz ve kaoslarla anılması sadece şahsına yazılamaz. Kaşıkçı cinayeti başta olmak üzere yapılan tüm eylemlerde aynı zamanda ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in katkısının olduğu ve eşdeğer sorumluluklarının bulunduğunun altı çizilmelidir.
AK Parti-MHP cephesinde yerel seçimlerde ittifak yapılmayacak olması Cumhur İttifakı’nın sonlandığı anlamına gelmemektedir. Bunun için geçerli bir sebep olmadığı gibi mevcut siyasi şartlar bu iki partiyi birbirine daha fazla yaklaşmaya zorlamaktadır.
Türkiye karşı karşıya kaldığı bu kriz durumunda sağlam bir iletişim yönetimi başarısı ortaya koyarak taraflı tarafsız kamuoyunun takdirini topladı. Olumlu bir iklim oluşturdu. Bundan sonraki aşamada yapılması gereken bu pozitif tabloyu kalıcı hale getirecek iletişim stratejisinin uygulanmasıdır.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından, "Cemal Kaşıkçı Cinayeti, Bölgesel ve Uluslararası Yansımalar" paneli düzenlendi.
Görünen o ki, Alman seçmenlerin kitlesel partilere olan güveni azalmaktadır. Seçmen, hükümetin, ülkenin temel sorunlarının çözülmesini sağlayacak reçeteleri olmadığına inanmaktadır. Şayet CDU ve SPD, Hessen eyaleti seçimlerinde oy kaybına devam ederse, ki son kamuoyu yoklamaları bu negatif trendi göstermekte, koalisyon hükümetini zorlu aylar bekliyor demektir.
Muharrem İnce’nin CHP genel başkanlığını isteme gerekçesi salt o koltuğa oturarak CHP’yi yönetmek değil de ülkeyi yönetmek ise bunun yolunun CHP’den geçmesinin çok zor olduğunu tarihi gerçekler göstermektedir. Bu yüzden İnce’nin CHP koltuğuna oturma konusunda ısrar etmek yerine ikinci bir yol arayışına girmesi daha rasyonel gibi görünmektedir.