'Apoletli Medya'dan Milletin Medyasına

15 Temmuz’da olayların an be an okuyucuya aktarılması hem medyanın kendi tarihini hem de Türkiye’nin siyasi tarihini değiştiren bir sonucu ortaya çıkarttı.

Devamı
Apoletli Medya'dan Milletin Medyasına
Orlando Saldırısı ve Amerika-İslam İlişkisi Üzerine Düşündürdükleri

Orlando Saldırısı ve Amerika-İslam İlişkisi Üzerine Düşündürdükleri

Amerikan halkı Kasım seçimlerinde Amerika’nın kendi kimliği ve İslam’la ilişkisinin nasıl kurulması gerektiği üzerine de bir karar vermiş olacak.

Devamı

Terör örgütü için eylemin amacı esasta geniş kitleleri etkilemek ve toplumu bir bütün olarak korku iklimine sokmaktır. TV haberciliği, örgütün bu amacının dışına çıkmak istiyorsa mesleki açıdan belirli hassasiyetler gözeterek yayınlarını koordine etmelidir.

Doğrudan sivilleri hedef alan ve mesajını Türkiye üzerinden uluslararası aktörlere ulaştırmaya çalışan bir DAEŞ terör stratejisi ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin, uzun bir stratejik soruna dönüşme ihtimali yüksek olan DAEŞ’le mücadelede bir master plana ihtiyacı var.

PKK’nın lider kadrosunun tasfiyesi örgüte çok büyük ölçüde zarar verebilir ancak bu örgütün top yekûn tasfiye olacağı ve çözüleceği şeklinde yorumlanmamalı.

Dallas olaylarının Amerikan toplumuna bir kez daha hatırlattığı ve geçmişte kaldığı sanılan toplumsal çatışma korkularının nüksetmesine sebep olan ırk ayrımcılığı meselesinin, toplumsal ve sosyo-ekonomik sebepleri ortadan kalkmadıkça Dallas benzeri olayların devamını göreceğimiz kesin.

Siyasi ve Ahlaki Boyutlarıyla Vatandaşlık Tartışması

Vatandaşlık statüsü verilmesi durumunda bunun bir güvenlik sorunu haline dönüşeceği de sık sık dile getirilen bir iddia. Ama ekonomik anlamda ne getireceği bilinmediği gibi güvenlik anlamında da sonuçlarının neler olacağını kestirmek öyle çok kolay değil.

Devamı
Siyasi ve Ahlaki Boyutlarıyla Vatandaşlık Tartışması
Siyasetin Başkanlıklaşması

Siyasetin Başkanlıklaşması

Bazı ülkelerde “siyasetin başkanlıklaşma” dönemlerinde, siyasal istikrarın arttığı, ekonomik gelişmelerin canlandığı ve iktidar süresinin uzadığına yönelik bulguların ardından, Avrupa’da bazı ülkeler önemli yasal ve anayasal değişikliklere gitmişlerdir.

Devamı

Bugün Mark Sykes’in öngördüğü etnik ve kabile-aşiret temelli yaklaşımların çok daha ötesinde yeni faktörlerin hesapta olduğu unutulmamalıdır. Her ne kadar iyi planlanmış olsa da nüfus mühendisliğiyle bir coğrafyayı şekillendirmeye çalışmasının kaderinin mutlak başarısızlık olacağını akılda tutmak gerekiyor.

Post-Kemalist dönemin varlığını siyasal anlamda geride bırakıyor olmak, zihinsel dönüşümün tam anlamıyla gerçekleştirdiğini göstermemektedir. Gezi Parkı sürecinde muhafazakârlar üzerinde oluşturulan sembolik şiddet, siyasal/sosyal açıdan kaybedilen pozisyonların yarattığı travma ile bağlantılıdır.

Erdoğan’ın Yeni Anayasa ve sistem değişikliği hedeflerine ulaşmak istemesinin nedeni, muhalifleri tarafından dile getirildiği gibi ve ‘endişeli’ bir kısım AK Parti eliti tarafından da paylaşıldığı hâliyle kendi liderliğini ve ‘otorite’sini tesis etmek değil, bilakis kişisel liderliğine bağlanan umutları kurumsallaştırmak istemesidir.

Türkiye’nin mülteci meselesi konusunda Avrupa’nın düştüğü acziyeti siyasi baskı aracı olarak kullandığını düşünen Merkel hükümeti Ankara’ya karşı bir güç gösterisinde bulunmak istiyordu.

Türkiye, tüm dikkatini Cerablus-Halep hattına toplamalı ve bunun dışındaki alanlarda diğer aktörlerin birbirleriyle mücadele etmesine müsaade etmelidir.

Yarı başkanlık sistemi ile ilgili bazı temel bilgileri yeniden hatırlamak, avantaj ve dezavantajlarını Türkiye’nin siyaset tecrübesi bağlamında kapsamlı olarak ele almak ve geleneksel başkanlık sistemi uygulaması ile karşılaştırmak gerekmektedir.

Ak Parti karşısında seküler-sol bir tarihsel bloğun kurulması iki postmodern öznenin karşı karşıya gelmesi anlamını taşımaktadır. Bunun olabilmesi için CHP’nin Kemalizm saplantısından, HDP’nin de PKK’nın kontrolünden ve mevcut yönetici kadrosundan kurtulması gerekmektedir.

Başkanlığa geçiş sürecinin uzamasının AK Parti’yi sürekli olarak bir saldırı altında bırakacağını ve yıpratacağını kestirmek zor değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışı ile Türkiye’nin, vize muafiyeti görüşmelerinde AB tarafından sergilenen yaklaşımdan ciddi anlamda rahatsız olduğu ve aldatılmak istemediği dile getirilmiş oldu.

Yeni Başbakan için öncelikli olan Türkiye’nin ihtiyacı olan sistem dönüşümünü sağlamaktır. Kalkınma politikalarını devam ettirmektir, tehditlerle yüzleşmektir. Bu anlamda güçlü bir figür beklenebilir. Koordinasyon da önemlidir fakat karizmatik liderlik beklemek anlamlı değil.

Beğenseler de beğenmeseler de, kabul etseler de, etmeseler de, Tayyip Erdoğan'ın liderliği, kaynağı itibariyle meşru, işleyişi itibariyle sahici, etkisi itibariyle güçlü bir liderlik.

Bugün Türkiye’nin önünde iki seçenek vardır. Adı konulmuş bir tam başkanlık sistemine geçiş birinci seçenektir. İkinci seçenek ise siyasi aktörlerin, sistem krizini yok sayıp, kelimenin tam ve doğru kullanımı ile fiili bir başkanlık sistemini uygulamaya koymasıdır.

Demirtaş, 7 Haziran’a gidilirken kullanılan “halklar” ifadesinden “halk” ifadesine geçiş dışında, yani “Türkiyelilik” siyasetinden “Pankürdist” bir siyasete evrilmeyi bir kez daha somutlaştırmaktan başka, yeniden bir halk ayaklanması çağrısını dillendirmektedir.