Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı

Başkan Biden’ın Amerikan Holokost Müzesi’nin yıllık ‘Hatırlama Günleri’ seremonisinde yaptığı konuşma, Gazze savaşına ve Amerika içindeki protestolara ağırlıklı olarak antisemitizm perspektifinden baktığını bir kez daha ortaya koydu. Biden’ın Holokost Anma Günü’nde yükselen antisemitizm ve nefret diline odaklanması garip değil elbette ancak Hamas’ın 7 Ekim saldırısının Yahudilere karşı nefretin en son örneği olarak göstermesi İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını göz ardı etme ve meşrulaştırma çabası olarak öne çıkıyor. Yahudi düşmanlığı ve antisemitizmin yükselişini İsrail’in eleştirilmesini engellemek ve Filistinlilere reva görülen katliamların unutulmasını sağlamak için kullanmak İsrail yanlısı siyasi grupların stratejisi haline gelmiş durumda. Biden’ın konuşması da bu tür bir yaklaşımın en son örneği olarak değerlendirilebilir.

Devamı
Antisemitizm 7 Ekim ve Biden ın Vietnam ı
Türkiye nin Soykırım Davasına Müdahilliği ve Yansımaları

Türkiye’nin Soykırım Davasına Müdahilliği ve Yansımaları

İsrail kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği eylemleriyle uluslararası hukukun temel ilkelerini ve Birleşmiş Milletler’in (BM) aldığı kararları sistematik şekilde ihlal eden bir ülke olarak bilinir hale gelmiştir. Bu algı nedeniyle İsrail’e karşı halihazırda devam eden üç ayrı hukuki süreçten çıkacak kararlara uyup uymayacağı da belirsiz görünüyor. Ancak İsrail’in eylemlerinin niteliğini göstermesi açısından önemli sonuçları olan üç ayrı uluslararası yargı süreci halen devam etmektedir.

Devamı

Türkiye, yaşam hakkı elinden alınan bir topluma adaletli yaklaşımın gerektirdiği yardım elini uzatmayı, tüm ekonomik ve siyasi çıkarların üstünde tuttu.

Türkiye iki milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı mültecinin yükü ile yalnız bırakılırken AB ülkeleri ördükleri yüksek duvarlara rağmen kendi topraklarına ulaşabilen az sayıda mültecinin yükünün adil paylaşılmadığı konusunda birbirlerini suçlamaktadırlar.

Türkiye'nin burada dikkat etmesi gereken nokta, hem insani hem de stratejik açıdan ihtiyaç duyduğu "güvenli bölge"nin oluşturulması ve korunmasında ABD'ye ne kadar güvenebileceğinin hesabını iyi yapmasıdır.

Devlet, "ben devletim bildiğimi yaparım" demiş. Ateşkese uymamış, sürekli çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuş! Yol ve baraj yapımına hız vermiş. Barajlar kültürel soykırım amaçlı imiş! Devlet, bu yolları, barajları Kürdistan'ı imkansızlaştırmak için yapıyormuş. O nedenle de PKK artık ateşkesi bitirmiş. Bunlar KCK'nın açıklamalarından inciler.

20.Yüzyıl Avrupa'sının Soykırım Aynası: Srebrenitsa

ABD ve İngiltere'nin Boşnaklara soykırım yapılacağını bildiği halde herhangi bir tedbir almadığının altını çizen Muhittin Ataman, yaşanan soykırımın faili meçhul olarak kaldığını ancak tüm Batı'nın yaşananların sorumlusu olarak görülebileceğini belirtti.

Devamı
20 Yüzyıl Avrupa'sının Soykırım Aynası Srebrenitsa
1915'e Üç Farklı Bakış

1915'e Üç Farklı Bakış

Türkiye içinde 1915'de Ermeni cemaatine karşı olup biteni anlamada üç farklı anlama biçimi ve siyasal pozisyon var.

Devamı

Mağdur olanın hesap sorması belli kurallar dâhilinde adalete hizmet eder. Ancak siyasi konjonktürün etkisiyle bu hesap sormanın başka şiddet biçimleri doğurabileceğini de hesaba katmak gerekir.

Burhanettin Duran, sözde soykırım iddialarına yönelik değerlendirmesinde, Ermeni soykırımı iddiasının, tüm dünyadaki Ermeniler için, milli kimlik tanımlamasının önemli bir bileşeni haline geldiğini belirtti.

Soykırım iddiası sadece insani bir hakikat arayışından ibaret değil. Uluslararası güç mücadelesinin araçlarından biri. Ulus devletlerin birbirleriyle mücadelesinde güçlü bir sopa olmaya aday bir mesele.

İslam dünyasında ciddi bir İsrail eleştirisi olduğu doğrudur ve bunun haklı gerekçeleri vardır. Bu eleştiri dalgası, İsrail politikalarına olumlu bakan ülkelere de yayılmaya başlamıştır. Artık antisemitizm etiketlemesi ile dünyanın vicdanını susturmak mümkün görünmüyor.

İsrail propagandasının ana teması, “her şey bir gaz ve toz bulutuydu. Sonra Gazze'den roketler gelmeye başladı” şeklinde.

Kırım Tatarları yok olmanın eşiğinden dönmüş ve tarihsel ve kültürel bağlarımız olan bir millet olarak Türkiye'nin daha fazla ilgisini hak ediyor.

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yaşanan siyasal krizin temelinde neler yatıyor? Türkiye AB'nin bölgeye asker gönderme çağrısına nasıl karşılık vermeli? Ülkede kalıcı bir çözüm için neler yapılmalı?

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yaşanan sorunun temel sebebi, bölgesel ülke olan Çad'ın etkinliğini korumak istemesinin ters tepmesi sonucu Fransa'nın etkinlik alanını genişletme çabası ve ülke içindeki kırılgan siyasi yapının sosyal sorun haline dönüşmesidir.

22. Kış Olimpiyat Oyunları, 6 – 23 Şubat tarihleri arasında Rusya'nın Soçi kentinde yapılacak. Rusya'nın en dezavantajlı bölgesi olarak kabul edilen Kuzey Kafkasya'nın kıyı bölgesinde yer alan Soçi, 2007'de olimpiyatlar için seçildi. Soçi Olimpiyatları, bu tarihten itibaren farklı argümanlarla protesto edilmeye başlandı. Bölgenin otokton (yerli) halkı olan Çerkesler, olimpiyat yapılacak bölgeyi soykırım toprağı olarak görüyorlar ve şehrin aday olarak açıklanmasından itibaren başlayan itirazları halen devam ediyor. Bugüne kadar hem Kafkasya'dan hem de farklı ülkelerde bulunan Çerkes diasporasından olimpiyatlara karşı boykot çağrısı yapıldı ve çeşitli protestolar düzenlendi. Bunun yanı sıra, çevre örgütleri olimpiyatlar için yürütülen inşa faaliyetlerinin bölgede geri dönüşü olmayan çevre tahribatına neden olduğunu öne sürerek olimpiyatlara ilişkin ciddi bir muhalefet sergilediler. UNESCO Kültür Mirası listesinde olan bölgede, ağaçların kesilmesi, toksik atıkların nehirlere dökülmesi gibi çevre hakkının ihlali niteliğinde olan faaliyetler, hem insanları hem de bölgede yaşayan diğer canlı türlerini tehdit ediyor. İnsan hakları örgütleri ve aktivistleri de Rusya'da devam eden insan hakları ihlallerine dikkat çekerek, olimpiyatların bu ihlallerin örtülmesine vesile olmaması gerektiğini belirtiyor ve bölgede uygulanan güvenlik politikalarının orada yaşayan insanların en temel haklarının ihlali anlamına geldiğinden bahisle endişelerini dile getiriyorlar. Bu muhalefet ve boykot çağrıları olimpiyatların iptali sonucunu doğurmasa da, uluslararası camiada Rusya'nın başını epeyce ağrıttı ve ağrıtmaya devam edecek gibi görünüyor.

Ruanda'dan Bosna'ya, Kosova'ya, Filistin'e ve Suriye'ye kadar birçok kritik sınavı geçemeyen Güvenlik Konseyi, pazarlıkların döndüğü ve daimi üyelerin bölgesel çıkarları üzerinden katliam ve soykırım seçiciliği yaptığı bir konsey.