Uluslararası sistemdeki pozisyon değişimlerini ABD, Avrupa ve Avrasya’daki gelişmeler bağlamında ele almak mümkün. Bu çerçevede ABD, uluslararası sistemde yaşanan dönüşümün hakim aktörü olarak göze çarpıyor.
Devamı
Türkiye dış politikada ne zaman Batının...
Devamı
ABD gerekli gördüğü bir şeyi yapacaktır ama bu hamle gerekli sonucu üretemeyecektir. Zira Suriye’deki yapısal şartlar, tek başına sonuç üretilemeyecek bir zemin oluşturmuş durumda.
69 yılın sonunda NATO, devasa gücüne rağmen hâlâ tartışmaların odağında yer alıyor ve üye ülkeler arasında derinlemesine bir uçurum ortaya çıkıyor.
Yaklaşık dört yıldır Rusya'nın Ukrayna'da yürüttüğü örtülü savaş, Kırım'ı ilhak etmesi ve Suriye'de kazandığı siyasi ve askeri mevzi Rusya ile Batı arasında yeni bir Soğuk Savaş'ın gelip gelmediği konusunda hararetli bir tartışmanın yaşanmasına neden oldu.
Türkiye ile AB arasındaki ilişki elli yılı bulan tarihi boyunca inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu süreçte ikili ilişkileri etkileyen birçok faktör olmasına rağmen bazı konuların temel parametre olarak ön plana çıktığı görülmüştür. Özellikle Soğuk Savaş döneminde NATO üyesi Türkiye'nin Batı dünyasının güvenliğine sağladığı katkı AB ile ilişkileri belirleyen temel faktör olmuştur.
Egemen eşit taraflar arasında bir ilişki olarak başlamayan Türk-Amerikan güvenlik ortaklığı hiçbir zaman bir güven ilişkisi olmadı ve Washington’un tercihleri yüzünden bundan sonra da olmayacak gibi.
Devamı
ABD Deniz Kuvvetleri'nden emekli Oramiral James Stavridis: "Pentagon tüm kanallarını Türkiye'ye açmalıdır. ABD'nin bölgedeki en büyük stratejik önceliği Türkiye'nin NATO'da kalmasıdır. En basit anlamıyla NATO, Türkiye'nin ayrılmasını kaldıramaz."
Devamı
NATO, bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinde ya Türkiye’ye doğrudan destek sağlamıyor ya da gecikmiş adımlar atmak suretiyle Türkiye’nin ulusal güvenliğinin altını oyuyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun PKK’nın Suriye ile ilişkisi hakkında değerlendirmede bulundu
Pakistan-Afganistan'dan İran ve Türkiye'ye gelen hattaki istikrarsızlıklar ve Washington'un tehditkâr açıklamaları Ankara'yı endişelendiriyor.
Trump'ın muğlak politikaları ve geleneksel bölgesel düzeni kökten sarsıcı hesapsız hamleleri, post-Amerikan Ortadoğu'nun ortaya çıkmasını hızlandırıyor ve Amerikan liderliğinin ve nüfuzunun daha hızlı erimesine yol açıyor.
Trump beklenen güvenlik strateji belgesini açıkladı. Birçok yönüyle tartışıldı ve tartışılmaya devam edilecek. En önemli eleştirilerden biri aslında bu belgenin strateji tarafının oldukça zayıf olduğuna yönelik olması.
ABD öylesine rakipsiz ve öylesine rahat ki, çekildiğinde yerine gelebilecek bir rakipten bile endişe duymuyor. Ailesini sömüren şımarık bir çocuk gibi elindekilerin kıymetini bilmektense, ailesine küsüp kendisini odasına kapattığında daha mutlu olacağını zannediyor. .
ABD bölgede hegemonik bir güç olmasına rağmen bu rolü hakkıyla oynama konusunda sıkıntılar mı yaşamaktadır? Yoksa ABD bölgede hegemonik bir güç olmaktan uzak ve nüfuzu da sallantıda olan bir devlet midir? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, ABD-İsrail ikilisi böylesi bir karara, bölgede güçlerinin zirvesine çıktıkları için mi, yoksa bir düşüş yaşadıkları için mi imza attılar?
Süper güç, gücün her unsurunda kendi kendine yetebilen ve küresel operasyonlar yapabilen aktör demektir..
Türkiye konusunda bir kesimiyle açık şekilde bu düşmanca politikaları izleyen, bir kesimiyle ise gelgitler yaşayan ABD karşısında Türkiye nasıl bir tavır takınmalı? Böyle bir ülkeyle “güçlü bir ittifak” içerisinde olduğumuza nasıl inanalım?
Putin Suriye’den zaferle çekilmekten bahsediyor, ancak herkes Suriye meselesinin henüz sonuçlanmadığını görüyor.
ABD meşru bir yol ve diplomatik bir çözüm bulmak yerine, terörist bir örgütle mücadele ederken diğer bir terörist örgütü desteklemeyi tercih etti.
Bugün DEAŞ'la mücadele ya da Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak adına PKK'nın faaliyetlerine göz yuman yahut doğrudan PKK'yı silahlandıranların, yarın radikal sol terörün hedefi haline geldiklerine şahit olacağız.
İbni Haldun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Köroğlu, "Bugün Ortadoğu'da yaşanmakta olan şeyin yine bu büyük güçlerin politikalarından bağımsız olmadığını görmek zorundayız." dedi.