Meta'nın Tahran'da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'yi anmak isteyen kullanıcıların paylaşımlarını engellemesi gözleri bir kez daha sosyal medyadaki Filistin sansürüne çevirdi. Meta'nın sahibi olduğu Instagram'ın Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in Heniyye ile görüşmesine dair paylaşımını kaldırması ve Facebook'un Diyanet İşleri Başkanlığı hesabının canlı yayınladığı "gıyabi cenaze namazı" videosunu kaldırıp hesaba yayın yasağı getirmesi şikayetler arasında öne çıkıyor. Esasen Filistin konusundaki Batı kaynaklı susturma ve yok sayma politikası yalnızca sosyal medyada yaşanmadı. Akademiden siyasete, basından spora pek çok alanda otoritelerin ciddi baskıları söz konusu. Pek çok irade açıklaması kolayca antisemitizm suçlamasıyla karşılaşabiliyor.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 92. sayısı raflarda yerini aldı.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 91. sayısı raflarda yerini aldı.
2021 yılında yayımlanan bir yazıda teknoloji ve güvenlik ilişkisini yeni nesil bir gaddare olarak tanımlamıştım.[i] Yazıda anlatılmak istenen bir yandan teknolojinin güvenlik politikalarına olan katkısı, diğer taraftan teknolojik gelişmelerle gelen risklerin yeni güvenlik sorunlarına yol açmasıydı. Ancak üç yılda pek çok şey değişti ve geldiğimiz noktada yapay zekânın bizatihi kendisinin bir gaddareye dönüştüğünü görmek oldukça ürkütücü. Çünkü farklı politikalar açısından kullanışlı bir araç olabilen bu teknoloji, yapay zekânın hızlı gelişimiyle iki ucu keskin ve her yeri kesebilen bir araç halini aldı.
Yeniden başkan adaylığına soyunan ve son zamanlarda ağır mahkeme cezaları yüzünden mali problemlerle uğraşan Trump’ın imdadına sosyal medya yetişmiş görünüyor. New York’ta Savcı Letitia James’in açtığı davada 454 milyon dolar gibi rekor bir ceza alan Trump, temyiz sürecinde mallarına el koyulmasını engellemek için gerekli teminatı yatıramadı.
Amerikan Kongresi’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi, son zamanlarda eşine az rastlanır bir uzlaşıyla ve 352’ye 65 gibi ezici bir çoğunlukla TikTok yasağıyla sonuçlanacak bir yasayı jet hızıyla kabul etti. Yasaya göre TikTok’un sahibi olan Çin firması ByteDance, altı ay içinde sosyal medya platformunu Amerikan yönetiminin onaylayacağı bir firmaya satmadığı takdirde TikTok Amerika’da yasaklanacak. Amerika’da 170 milyon hesaba ve 100 milyonun üzerinde aktif kullanıcıya sahip olan TikTok’a verilen bu ültimatom, özellikle genç kullanıcılardan büyük tepki çekti. Başkanlık seçimlerine giderken dezenformasyon ve seçime yabancı müdahale kaygıları meşru görülebilir ancak yasanın bu kadar hızlı geçmesinde Gazze’de yaşananların TikTok üzerinden yayılmasının da etkisi olduğu açık. Ulusal güvenlikle ifade hürriyeti arasında makul bir denge kurmanın zorluğuna işaret eden TikTok yasağı, Amerika’nın Çin’le ekonomik ve teknolojik mücadelesinde serbest piyasa kurallarını ve bireysel özgürlükleri yeniden düşünmek zorunda kaldığını gösteriyor.
İsrail - Filistin çatışması sırasında sosyal medya, dezenformasyonun hızla yayıldığı bir platform haline geldi. Öyle ki, ABD Başkanı Biden’ın açıklamaları bile sonrasında teyit edilemedi. Uzmanlar, resmi teyit hizmetleriyle bu haberlerin doğrusunun paylaşıldığını ancak çatışmanın ilk günlerinde yalan haberlere inanmanın kolay olduğunu belirtiyor.
Devamı
Twitter’ı X adı altında yeniden markalaştırma adımı, Elon Musk’ın sosyal medya platformunu satın aldığından beri aldığı radikal kararlara bir yenisini ekledi. Twitter’ın kamu tartışmalarının en ciddi düzeyde gerçekleştiği platform olması itibariyle diğer sosyal medya platformlarından daha ayrı bir yeri var. Özellikle haberlerin en hızlı yayıldığı ve yorumlandığı mecra haline gelen Twitter, birçok özel ve kamu kurumunun da vatandaşlarla etkileşiminin kilit aracı haline geldi. Platformun fiili olarak bir kamu hizmeti işlevi görmeye başladığını savunanlar, elektrik, su ve gaz gibi temel hizmetlerle benzer şekilde kanuni düzenlemelere tabi olması gerektiğini tartışmaya başlamışlardı. Twitter’ın günlük hayatın bu kadar önemli bir parçası haline gelmesi, teknoloji firmalarının hayatın her alanını kuşatmaya başlayan gücünün kullanımı konusunda kritik soru işaretleri yarattı.
Devamı
Louisiana ve Missouri eyalet başsavcılarının Biden yönetimine karşı açtığı davada federal hâkimin verdiği ihtiyati tedbir kararı, ifade hürriyetiyle ilgili yeni bir tartışmanın habercisi oldu. Başsavcılar Beyaz Saray’ın sosyal medya platformu yöneticileriyle el ele vererek muhafazakâr sesleri bastırmaya çalıştığını iddia ediyor. Bunun Amerikan anayasasında garanti altına alınan ifade hürriyetinin ihlali olduğunu savunan müştekiler, hâkimin verdiği tedbir kararıyla ön zafer kazanmış oldu. Nihai karar ve temyiz sonrasında dava muhtemelen Yüksek Mahkeme’ye kadar gidecek. Bu süreç önümüzdeki dönemde sosyal medya ve ifade hürriyeti tartışmasının daha da alevleneceğinin habercisi olarak karşımıza çıkıyor.
14 Mayıs 2023’te gerçekleşen cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin Türkiye’nin hem iç hem de dış politikalarına birçok önemli yansımaları gözlemlenebilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın küresel sistem ve buna bağlı sorunlara yaklaşımı dikkate alındığında seçimlerin küresel sistem açısından da önem arz ettiği söylenebilir.
Dev sosyal medya platformlarının, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını belirler hale gelmesinin yanında siyasi, ekonomik ve kültürel etki yaratabilmeleri önemli bir meydan okuma olarak karşımıza çıkıyor.
Siyasetin değişmeyen gündem maddelerindendir özgürlük sorunsalı.
Kılıçdaroğlu "Kürtler" ve "Alevi" başlıklarıyla iki video yayınladı. İlkinde "3-5 oy için milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapıldığı" suçlamasında bulundu. İkincisinde ise kendisinin "Alevi" olduğunu belirterek gençleri "Alevi olmaz diyen… bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya" çağırdı.
Sosyal medyanın diğer bir etkisi tüm kullanıcıların kendi görüşlerini hiçbir filtreye takılmadan anlık olarak kamuoyuna aktarabilmelerinde yatıyor. Sosyal medyanın demokratik gücü de buradan geliyor. Geleneksel medyada sesini duyuramayanlar için görüşlerinin yer bulabileceği güçlü bir mecra olarak tanımlanıyor. Ancak yapılan araştırmalar her görüşün filtresiz olarak yayınlanmasının aynı zamanda aşırılıkçı görüşlerin, nefret söyleminin ve ayrımcılığın da bu mecralarda yaygınlaşması ve hakim hale gelmesi sonucunu doğurduğunu vurguluyor.
Devletlerin bu alanlara düzenleyici ve ön alıcı biçimde yaklaşması bir gereklilik.