Şimdi İş Zamanı

Bu yeni dönemin yeni dinamiklerini görmeyen ve kendini bu yeni döneme göre konumlandırmayan her kurum veya aktörün etki gücü ve kıymet-i harbiyesi azalacak.

Devamı
Şimdi İş Zamanı
Yeni Bir Toplumsal Sözleşme Arayışı

Yeni Bir Toplumsal Sözleşme Arayışı

Yeni anayasa ve demokratikleşme kısmı şüphesiz hükümet programının en önemli bölümünü oluşturmakta.

Devamı

Avrupa basınının büyük bir kısmının Türkiye'ye karşı soğukkanlı tavrını kaybettiğine ve Türkiye'nin siyasi tartışmalarında partizan bir şekilde taraf olduğuna şahit olduk.

AK Parti’nin sorumluluğu muhalefetin makul kısmını da ikna ederek Türkiye için yeni bir anayasa yapıp toplumsal mutabakatı sağlamaktır.

Evet, 1 Kasım seçimlerinden sonra ülkenin bir uzlaşmaya ihtiyacı olduğu açık. Ancak bu uzlaşma AK Parti ile siyasete dışarıdan müdahale etmek isteyen gayrı meşru aktörler arasında olmamalı.

Koalisyona ihtiyaç duyulmadan, bir partinin tek başına iktidarı sağlayacak sandalye sayısına ulaşması dış politika için ihtiyaç duyulan sağlam zemini de sağlayacaktır.

Gezi'nin ve 17-25 Aralık'ın Yarattığı Değer Erezyonu

Vandallığın ve ahlaksızlığın siyaset zemini haline geldiği bir ortamda maalesef patlayan bombalar, akan kan ve gözyaşları da siyasallaşmıştır.

Devamı
Gezi'nin ve 17-25 Aralık'ın Yarattığı Değer Erezyonu
Toplumsal Birlik Zemini Gezi Sonrasında Kaybedilmeye Başlandı

Toplumsal Birlik Zemini Gezi Sonrasında Kaybedilmeye Başlandı

İsmail Çağlar: “Terör eylemine toplum olarak gereken tepkiyi veremememizin sebebini biraz gerilerde aramamız lazım.”

Devamı

Burhanettin Duran, Türkiye’deki terör saldırılarını Suriye iç savaşı ve Çözüm Süreci bağlamlarında yorumladı.

Türkiye'de Gezi Parkı'yla başlayan protestolar temelinde farklı perspektiflerin Türkiye'yi tanımlama mücadelelerinin farklı bir alanda devam etmeleriyle alakalıdır.

Son on gündür ortaya çıkan manzara psikolojik gerilimler, kamuflajlı itirazlar ve bencil hassasiyetler dünyasından çıkarak “açık bir siyasal” pozisyona tevdi edilmediği sürece, psikolojik gerilimlerin dışında, siyasalın dünyasında uzun vadeli bir karşılığı olmayacaktır.

Türkiye yakın geleceğini belirleyecek en önemli kavşağın önünde bulunuyor. Taksim Gezi Parkı'ndaki çevreci bir eylemden bambaşka bir hal alan protestolar AK Parti hükümetinin iktidarı süresince toplumun nirengi noktalarına dokunmaktan çekinmemesi hasebiyle bugünkü görünümünü aldı. Protestoların geldiği noktada, olayları küçümsemek ile protestolardan devrim çıkarmak arasında yapısal olarak hiç bir fark yoktur. Herhangi bir ülkede, insanlar sokaklara dökülüyorsa, ortada bir kriz var demektir ama unutulmamalıdır ki krizin kendisi, ancak ve ancak onu çözüme kavuşturabilecek olan koşulların var olduğu yerlerde ortaya çıkar. Türkiye siyasetin geleceği bu krizin nasıl bir siyasal yaratıcılığa dönüşeceği ile yakından ilgilidir.

27 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı protestoları, polisin göstericilere yönelik orantısız güç kullanımının da etkisiyle Kemalistlerden liberallere geniş bir yelpazeden farklı talepleri olan, amorf bir kitle oluşturdu. Bu süreçte kamuoyunu en çok meşgul eden husus, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisinin gösteriler karşısında aldıkları pozisyon ve Gezi Parkı'nın Türkiye siyaseti üzerinde yapacağı makro etkiler üzerinde yoğunlaştı. Öte yandan gösteriler, ülkede parlamenter Sol'un yeni talepleri doğru yorumlayamadığını ortaya koymakla birlikte kökeni 1950'li yıllara dayanan devlet odaklı sol siyasetin artık rafa kaldırılması için bir irade beyanı olarak ortaya çıkıyor.

Taksim Gezi Parkı olayları bağlamında demokratik bir talebin nasıl ve hangi koşullar içinde ‘karşı şiddet' üreten bir ortama dönüştüğünü doğru okumak gerekiyor.

TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında Taksim Gezi Parkı olaylarını yorumlayan SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, “olayı ne sadece çevreci duyarlılığa bağlama saflığına düşülmeli ne de olay toplumsal değil, yüzde yüz siyasi bir karşıtlıktır bağlamına düşülmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Şiddetin sürdüğü dönemlerde bile Kürtçe savunmaya izin veren hukuk sisteminin bugün KCK davasında aksini söylemesi düşündürücüdür.

Hükümetin yükseköğretim alanında neler yaptığını, gençler için hangi fırsatları yarattığını daha iyi anlatması gerekiyor.