Bu yeni dönemin yeni dinamiklerini görmeyen ve kendini bu yeni döneme göre konumlandırmayan her kurum veya aktörün etki gücü ve kıymet-i harbiyesi azalacak.
Devamı
Yeni anayasa ve demokratikleşme kısmı şüphesiz hükümet programının en önemli bölümünü oluşturmakta.
Devamı
Avrupa basınının büyük bir kısmının Türkiye'ye karşı soğukkanlı tavrını kaybettiğine ve Türkiye'nin siyasi tartışmalarında partizan bir şekilde taraf olduğuna şahit olduk.
AK Partinin sorumluluğu muhalefetin makul kısmını da ikna ederek Türkiye için yeni bir anayasa yapıp toplumsal mutabakatı sağlamaktır.
Evet, 1 Kasım seçimlerinden sonra ülkenin bir uzlaşmaya ihtiyacı olduğu açık. Ancak bu uzlaşma AK Parti ile siyasete dışarıdan müdahale etmek isteyen gayrı meşru aktörler arasında olmamalı.
Koalisyona ihtiyaç duyulmadan, bir partinin tek başına iktidarı sağlayacak sandalye sayısına ulaşması dış politika için ihtiyaç duyulan sağlam zemini de sağlayacaktır.
İstanbul Taksim Meydanı'nda hükümete karşı bir çevre düzenlemesi planını protesto etmek amacıyla başlayan küçük çaplı gösteriler son on gün içerisinde şiddet içeren protestolara dönüşürken, dört günlük Kuzey Afrika ziyaretini tamamlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yurda döndü. Kendisini İstanbul Atatürk Havalimanı'nda karşılamak üzere bekleyen binlerce destekçisi aslında iç ve dış eleştirilere karşı Erdoğan'ın yanında oldukları mesajı verdiler. Erdoğan, saldırgan olmayan güçlü sözcükler kullandığı havaalanı konuşmasında hükümetin yakında uzlaşmacı adımlar atacağının, endişelerin ve gerilimin geride bırakılacağının ipuçlarını verdi. Zayıf kriz yönetimine rağmen Erdoğan hükümeti, filizlenmeye devam eden ekonominin üstüne şimdi de sağlam bir demokrasi inşa etmek üzere bir yol haritası hazırlamış bulunuyor.
Devamı
SETA Vakfı Başkanı Taha Özhan NTV'de Gezi Parkı protestoları ve Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendirdi.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı Siyaset Direktörü Hatem Ete, NTV haber kanalında Taksim Gezi Parkı olaylarını ve olayların siyasi boyutunu ele aldı.
Türkiye'de Gezi Parkı'yla başlayan protestolar temelinde farklı perspektiflerin Türkiye'yi tanımlama mücadelelerinin farklı bir alanda devam etmeleriyle alakalıdır.
Son on gündür ortaya çıkan manzara psikolojik gerilimler, kamuflajlı itirazlar ve bencil hassasiyetler dünyasından çıkarak açık bir siyasal pozisyona tevdi edilmediği sürece, psikolojik gerilimlerin dışında, siyasalın dünyasında uzun vadeli bir karşılığı olmayacaktır.
Türkiye yakın geleceğini belirleyecek en önemli kavşağın önünde bulunuyor. Taksim Gezi Parkı'ndaki çevreci bir eylemden bambaşka bir hal alan protestolar AK Parti hükümetinin iktidarı süresince toplumun nirengi noktalarına dokunmaktan çekinmemesi hasebiyle bugünkü görünümünü aldı. Protestoların geldiği noktada, olayları küçümsemek ile protestolardan devrim çıkarmak arasında yapısal olarak hiç bir fark yoktur. Herhangi bir ülkede, insanlar sokaklara dökülüyorsa, ortada bir kriz var demektir ama unutulmamalıdır ki krizin kendisi, ancak ve ancak onu çözüme kavuşturabilecek olan koşulların var olduğu yerlerde ortaya çıkar. Türkiye siyasetin geleceği bu krizin nasıl bir siyasal yaratıcılığa dönüşeceği ile yakından ilgilidir.
27 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı protestoları, polisin göstericilere yönelik orantısız güç kullanımının da etkisiyle Kemalistlerden liberallere geniş bir yelpazeden farklı talepleri olan, amorf bir kitle oluşturdu. Bu süreçte kamuoyunu en çok meşgul eden husus, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisinin gösteriler karşısında aldıkları pozisyon ve Gezi Parkı'nın Türkiye siyaseti üzerinde yapacağı makro etkiler üzerinde yoğunlaştı. Öte yandan gösteriler, ülkede parlamenter Sol'un yeni talepleri doğru yorumlayamadığını ortaya koymakla birlikte kökeni 1950'li yıllara dayanan devlet odaklı sol siyasetin artık rafa kaldırılması için bir irade beyanı olarak ortaya çıkıyor.
Taksim Gezi Parkı olayları bağlamında demokratik bir talebin nasıl ve hangi koşullar içinde karşı şiddet' üreten bir ortama dönüştüğünü doğru okumak gerekiyor.
TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında Taksim Gezi Parkı olaylarını yorumlayan SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, olayı ne sadece çevreci duyarlılığa bağlama saflığına düşülmeli ne de olay toplumsal değil, yüzde yüz siyasi bir karşıtlıktır bağlamına düşülmelidir. değerlendirmesinde bulundu.
Şiddetin sürdüğü dönemlerde bile Kürtçe savunmaya izin veren hukuk sisteminin bugün KCK davasında aksini söylemesi düşündürücüdür.
Hükümetin yükseköğretim alanında neler yaptığını, gençler için hangi fırsatları yarattığını daha iyi anlatması gerekiyor.