Yurtdışında Türkiye Tartışmaları

Türkiye bir hedef saptırma aracı olarak seçilmiş. Kimisi Suriye çıkmazındaki, kimisi Sisi darbesindeki, kimisi Gazze katliamlarındaki ayıplarını örtüp Türkiye'yi hedef tahtasına oturtmak istiyor.

Devamı
Yurtdışında Türkiye Tartışmaları
İnce İşçilik Zamanı

İnce İşçilik Zamanı

Her alanda hem devletin düzenleyici ve denetleyici rolünde nitelik artışı, hem de toplumun mantalitesinde değişime ihtiyaç var.

Devamı

AK Parti Türkiye'nin dönüşümünde muktedir olma konumuna geldiğinden itibaren sokakların ateşiyle imtihan edilir oldu. 2007 Cumhurbaşkanlığı krizi döneminde de meydanlar harekete geçirilmişti. Ancak o dönemde meydanların destekçisi olan Kemalist vesayet hâlâ güçlü bir direnç ortaya koyabiliyordu. Gezi olayları, AK Parti iktidarını seçim yoluyla ya da vesayetçi unsurların müdahalesiyle götüremeyeceğini anlayan çevrelerin öfkesini sokaklara taşımıştı. 17 Aralık denemesi ise devletin kritik kurumlarında odaklanan paralel yapının toplumsal bir sermayeyi AK Parti aleyhine çevirmesiydi. Kobani gösterilerinde ortaya çıkan şiddet ise yeni bir öfkenin tezahürü.

Kürt meselesi için başlatılan Çözüm Süreci'nin de desteğiyle Türkiye, 2023 ekonomik hedeflerine ilerleyen, yapısal sorunlarını çözmek için çabalayan, küresel enerji merkezi haline gelmeye çalışan bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor.

Böylesi zamanlarda her cümleye besmele gibi 'inadına barış' diyerek başlamak gerekiyor... Bir ayını doldurmak üzere olan IŞİD'in Kobani kuşatmasının vahim boyutlara ulaşmasının ardından HDP'nin süresiz eylem çağrısıyla insanların sokaklara dökülmesi sonucunda 36 vatandaşın ölümü ve yüzlerce insanın yaralanması ile kontrolden çıkan olaylar önemli bir siyasi maliyet üretti. Başbakan Davutoğlu yaptığı açıklamada sokak olaylarını Çözüm Süreci parantezinden çıkardı ve süreci önceleyen bir tutum sergiledi. HDP eşbaşkanı Demirtaş ise eylemlerin ulaştığı boyut itibariyle sorumluluk ve inisiyatif almaktan kaçınarak Öcalan ile yazıştıklarını ve Öcalan'ın herkese "diyalog ve müzakereyi hızlandırmayı tavsiye ettiğini" aktardı.

HDP'nin çağrısıyla başlayan Kobani'ye destek eylemleri sokak çatışmalarına, 30'u aşkın can kaybına, okul ve diğer resmi dairelere yönelik saldırılara dönüştü. Kobani geriliminin ardında ne var?

Çılgın Kürtler ve Sabotaj Siyaseti

Türkiye bir kez daha kanlı sokak siyasetinden medet uman aktörlerin terör eylemleriyle karşı karşıya. Kanlı sokak siyaseti, meşruiyetini ve varlık zeminini yitirmiş kirli unsurların tevessül ettikleri bir yol. Bu unsurları sadece yerli unsurlar olarak düşünmek de doğru değil. Düpedüz uluslararası bağlantıları olan ve hatta uluslararası aktörlerin manipülasyonu ile hareket eden unsurlar bunlar. Sorunun uluslararası boyutu ortadayken, sadece Türkiye'nin içine bakarak analiz yapamayız. Hedef, çözüm sürecini bitirmek.

Devamı
Çılgın Kürtler ve Sabotaj Siyaseti
19 Çeyrek Dönem Boyunca Büyüme Devam Ediyor

19 Çeyrek Dönem Boyunca Büyüme Devam Ediyor

2009 yılının son çeyreğinden itibaren 19 çeyrek boyunca, ülkede yaşanan birçok olaya rağmen, Türkiye büyüme trendine devam etmiştir.

Devamı

Faiz artışıyla gelen tatminle, gerginlik bir miktar yatışırken, yerel seçimler havayı daha da yumuşattı. Bununla beraber, FED'den sık sık gelen mesajlar ile jeopolitik gelişmelerin, piyasalara rahat vermediğini de belirtmek önemli.

Merkel hükümetinin, kendisinden önceki Schröder hükümetinden farklı olarak, Türkiye ile eşit ortakların birbirine karşı saygı temeline dayalı dengeli bir ilişki kurmak yönünde hareket etmediği algısı giderek güçleniyor.

Eski Türkiye'de muhafazakâr siyaseti ve muhafazakâr yaşam tarzını aşağılamak medya için gayet kullanışlı, elverişli ve beraberinde bir maliyet getirmeyen bir tutumdu.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonuçları her seçim gibi üzerinde durulması gereken muazzam sosyolojik tahlillere imkân sunan bir veri seti sundu. Birçok açıdan ilklere sahne olan bu seçim, aynı zamanda ülkenin içinden geçtiği dönemin de siyasal sağlaması denilebilecek bir resim sundu. Genelde, seçmen her zaman olduğu gibi topluma yeni bir şey sunan esaslı siyasete, istikrarlı bir değişime ve daha da önemlisi Çözüm Süreci'ne verdiği desteği yeniledi. Bu üç referans noktası ülke siyasetinin geleceği açısından olmazsa olmaz kaideler olarak yerini aldı. Özelde ise seçim sonuçları her siyasi partinin tabanın isteklerine, beklentilerine ve reflekslerine dair ders niteliğinde mesajlar içermektedir. Bu yüzden, Türkiye siyaseti adına söyleyecek lafı olan siyasi partilerin bu sonuçları ayrıntılı bir şekilde analiz etmesi gerekmektedir. 10 Ağustos seçiminden sonra yapılan analizler, işini özenli bir şekilde yapan birkaç isim dışında, şaşırtıcı bir şekilde ‘kazananlar enflasyonu' yaratmanın ötesine geçemedi. Bu yaratılan ‘kazananlar enflasyonu'ndan kasıt tabii ki Demirtaş'ın aldığı oylar üzerinden yapılan güzellemeler. Demirtaş'ın aldığı oyların sosyolojik zemininin peşine düşmek HDP'nin geleceği hakkında çizilecek resmin daha da netleşmesini sağlayacağı gibi, seçim kampanyası boyunca nelerin doğru ve nelerin yanlış yapıldığının sağlıklı bir muhasebesi için de muazaam bir imkân sunacaktır.

2023 vizyonu kapsamında seçilmiş Cumhurbaşkanı ve yeni bir kabineyle yürütülecek politikaların başarılı olmasında ekonomi kurumlarının da sorumluluğu yüksektir.

12 Eylül (2010) referandumu ile 10 Ağustos (2014) Cumhurbaşkanlığı seçimleri arasındaki dört yıllık dönemin siyasal denklemi, “Yeni Türkiye'yi inşa” hedefi üzerinde yaşanan iktidar mücadelesiydi.

Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Kürt hareketinin geleneksel söyleminden epey farklılaşan bir söylemle ciddi bir oy artışı sağladı. Bu oy artışının hedeflendiği üzere, şimdilik Türk seçmenden öte batıda yaşayan Kürt seçmeni etkilediği görülüyor.

Bugün, Türkiye'de bir kesim, “entelektüelin yalnızlığı ve muhalifliği” üzerinden sözde “iktidar aydınları”na giydirme yarışında. Modern Türkiye'nin düşünce tarihi bu gel-gitlerle doludur.

Türkiye, küresel bir güç olmak adına derin ve sancılı bir süreçten geçiyor. Son yıllarda yaşanan sosyo-ekonomik dönüşüm sistem, kurum ve kişileri de değişmeye zorluyor. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri de bu süreçte belirleyici bir etken olacak. Bu doğrultuda, 'Değişime Mukavemet' ve 'Yeni Türkiye'nin oylanacağı seçimde üçüncü bir yol-dinamik olarak ortaya çıkan HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş bu değişimin neresinde yer almaktadır? Soruyu biraz daha daraltırsak, yüzde on bandına ulaştığı takdirde seçim zaferi ilan edecek olan Demirtaş'ın değişen Türkiye'de kendisine biçtiği rol nedir? Demirtaş'ın adaylığına yüklenen anlamı kısa ve uzun vade olarak ayırmak mümkün. Kısa vadeli hedefler, Kürt hareketinin Türkiyelileşme olarak da bilinen yeni siyaset arayışını ete kemiğe büründürme ve Erdoğan'ın ilk turda seçimi kazanmasını engelleme üzerinden bir güç devşirme olarak tasvir edilebilir. Uzun vadeli hedef ise Türkiye'deki kronik muhalefet açığını kapatmak için CHP dışında ya da CHP ile beraber alternatif yapıcı bir muhalefet oluşturmak.

Kamuoyunda ‘17 Aralık operasyonu' olarak adlandırılan olay 17 Aralık günü gerçekleştirilen adli-polisiye hikâyeden çok daha öte bir anlam taşıyor. 25 Aralık girişimi, TIR operasyonları, İHH soruşturması, Öcalan'ın 1999 yılındaki sorgulanmasından sızdırılan gizli montajlanmış görüntüler, Başbakan'ın yakınlarının ve çalışma arkadaşlarının sızdırılan telefon görüşmeleri bir paket olarak büyük bir operasyonun yapı taşlarını oluşturuyor. AK Parti hükümetinin dış politika duruşu ve Çözüm Süreci de bu paketin içinde hedefe konan başlıklar olarak göze çarpıyor. Çözüm Süreci yaşanan onca şeye rağmen geçtiğimiz yıla damgasını vuran en önemli gelişme olarak tarihteki yerini çoktan aldı. Tarihsel bağlamında Kürt meselesinin altın yılı olarak adlandırabileceğimiz süreçte BDP'nin azımsanmayacak katkıları oldu. Bu bilgiler ışığında, BDP'nin 17 Aralık tutumunu ve bu tutumun Çözüm Sürecine yansımasını bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor. 17 Aralık'ın genel anlamıyla Kürt meselesine özelde ise Çözüm Sürecine bakan yönünü kestirmek zor değil: ‘Çözüm Sürecinin sona ermesi ve PKK'nın silahlı mücadeleye tekrar başlaması'. 17 Aralık operasyonlarının resmi bülteni olarak işlev gören Bugün gazetesinin önce Demirtaş'ın özerklik açıklamasını sonra da PKK'nın yaptırdığı ‘şehitlik' haberlerini manşetten görmesi ve sızdırılan video kayıtları ile Öcalan'ın itibarsızlaştırılmasına yönelik girişimler bu kanıyı güçlendiriyor. Peki bu plan ne ölçüde mümkün olur?