Avrupa Güvenliği için Türkiye'nin Vazgeçilmezliği

Türkiye AB ilişkilerinde son haftalarda çok önemli gelişmeler yaşanmakta. Bu gelişmeler iki haftadır Rusya ile yaşanan jet krizinin gölgesinde kaldı.

Devamı
Avrupa Güvenliği için Türkiye'nin Vazgeçilmezliği
Rusya Neye quot Dur quot Dedi

Rusya Neye "Dur" Dedi?

Rusya’nın, Doğu Avrupa ve Ortadoğu’daki müttefiklerinin Batı ittifakına geçmesine karşı verdiği tepkilerin devam edeceğinin altını çizen Köse: “Rusya, artık İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi etrafında ilerleyen dünya düzeni sisteminin çok fazla dışına çıkmayın, dedi.”

Devamı

Mehmet Uğur Ekinci, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Zirvesi’nin sona ermesinin ardından zirvede alınan kararlar ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

İslam medeniyetindeki fay hatlarıyla oynanmaktadır. Ancak unutmamak lazım ki İslam medeniyeti içindeki fay hatlarının basit bir siyaset aracına dönüştürülmesi tüm alanlardaki krizleri derinleştirmektedir.

Türkiye'nin tavrının reksiyoner değil, proaktif olduğunu düşünmek gerekir.

Murat Yeşiltaş: “Batı, Ukrayna’da hangi hatayı yapıyorsa, şimdi Rusya’da Türkiye’nin dibinde benzer hataları yapıyor.”

Rusya Küresel Aktör Olma Yolunda Kriz Çıkarmaktan Geri Durmuyor

Fahrettin Altun: “Rusya küresel aktör olma yolunda kriz çıkarmaktan geri durmuyor, kendi etkinlik alanını; egemenlik alanını genişletmeye çalışıyor.”

Devamı
Rusya Küresel Aktör Olma Yolunda Kriz Çıkarmaktan Geri Durmuyor
ABD'nin Stratejik Öncelikleri ve Suriye

ABD'nin Stratejik Öncelikleri ve Suriye

ABD Başkanı Obama'nın dış politika konusunda son yıllardaki temel yaklaşımı, Ortadoğu'yu ABD'nin önceliği olmaktan çıkarmak ve Doğu Asya'daki ekonomik ve askeri ağırlığını daha fazla hissettirmek doğrultusunda şekilleniyor.

Devamı

Fahrettin Altun: “Türkiye, Batı ile ilişkilerini rasyonelleştirdi. Bir bağımlılık ilişkisi olmaktan çıkarttı ve eleştirel bir mesafeyle hareket etmeye başladı.”

Muhtemel bir koalisyon hükümeti durumunda AK Parti döneminde başlatılan çok boyutlu, dinamik ve inisiyatif alan dış politika anlayışı yerini düşük profilli, pasif ve reaktif bir dış politikaya terk edecektir.

Türkiye hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Bir devrim değil belki; ama büyük bir tezekkür! Maalesef bu tezekkür, tefekkür halinin sonucu değil. Ama tezekkürün neticesinde, tefekkür haline rücu edebilme umudu var. Sosyal muhayyilemiz her gün farklı siyasi açılımlar, dış politika gelişmeleri, adli kovuşturmalar veya son günlerde şahit olduğumuz üzere siyasi gaflar üzerinden hem zenginleşiyor hem de ezberlerinden kurtuluyor. İmparatorluğu kaybedişimizin üzerinden neredeyse bir asır geçmişken travmalarımızla yeni yeni yüzleşiyoruz. İsmini koymaya cesaret edemediğimiz için, her fail-i malum sorunumuzu fail-i meçhul addedip, etrafında dolaşıp, farklı isimler takıp, kimini kırk yıl kimini seksen yıl inkar veya tehir ettikten sonra onunla yüzleşiyoruz.

Başbakan Erdoğan'ın Yunan meslektaşı Papandreu'ya yazdığı mektup iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Erdoğan mektubunda iki ülke arasındaki sorunların samimiyetle ele alınması ve çözüm yönünde ortak irade geliştirilmesi teklifini sunuyor. Bu girişim, Türkiye'nin komşularla sıfır problem ve maksimum işbirliği hedefleriyle uyum içinde.

Türkiye ile ilgili yerli ve yabancı basın-yayın organları ve akademik yayınlarda, Türk dış politikasındaki eksen kayması tartışması ve Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kriz son zamanlarda en öne çıkan konular. Birbirinden ayrı gibi dursa da bu iki konunun birlikte ele alınması hem analitik hem siyasi hem de pratik bir zorunluluk. Tartışmanın asıl sebebi ise Türkiye’nin dış politikada artan ağırlığının nedeni ve mahiyetinin idrak edilememesi ve bu değişimden dolayı mağdur olduğunu düşünen imtiyazlı çevrelerin, durumu kendi lehlerine çevirmek için ülkenin en temel fay hattına oynayarak iç siyasete müdahil olma arzusu.

Dünya Bankası ile birlikte Bretton Woods küresel ekonomik yönetişim sisteminin iki sacayağından biri olarak kurulan Uluslararası Para Fonu (IMF), yarım asırdan uzunca bir süredir küresel finansal sistemin nabzını tutmaya devam ediyor.

HER yerde olduğu gibi Türkiye’de de sihirli bir hava estirdi ‘dijital başkan’ Barack Hüseyin Obama.

YUKARIDAKİ yazı başlığı uzun yıllar Türkiye’de bir yaftalama, kestirmeden analiz, tehdit ve sorumluluktan kurtulmaya kılıf olarak kullanıldı

Turuncu Dergisinin 28 Şubat Sürecinin yıldönümü dolayısıyla SETA Araştırmacısı Hatem Ete ile gerçekleştirdiği röportaj

TÜRKİYE son iki yılı, krizlerle malul, yoğun bir siyasal gündemle geçirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimi, askerî muhtıra, genel seçim, yeni anayasa tartışmaları, başörtüsü düzenlemesi, parti kapatma davaları, sınır ötesi askerî operasyonlar gibi kritik başlıkları, bürokrasi-siyasal irade arasındaki güç savaşının zeminini oluşturan unsurlar olarak geride bıraktık. Son günlerde, siyasal partiler geleneksel tutumları nedeniyle kendilerinden beklenmeyen açılımlarla siyaset üretmeye başladılar

Türkiye’de genel olarak siyasal faaliyetin, özelde de merkez-sağ siyasetin koordinatlarını belirleyen asıl unsur, 1961 Anayasası olmuştur.