Trump'ın Kudüs Kararı Radikalizmin Önünü Açıyor

Trump’un bu kararının radikalizmin önünü açacağına değinen Altun , İslam ülkelerinin bir araya gelerek bu meseleye ABD ve Batı ülkelerinin dayatmalarının ötesinde kendi akılları ve çıkarları çerçevesinde bakması gerektiğine değindi:

Devamı
Trump'ın Kudüs Kararı Radikalizmin Önünü Açıyor
Kudüs Meselemiz

Kudüs Meselemiz

ABD yönetimi uzun süredir bir akıl tutulması içerisinde...

Devamı

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs hakkında uluslararası kamuoyundan gelmesi beklenen tepkiler hakkında değerlendirmede bulundu.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, ABD’nin yakın dönemde yaşayacağı siyasi sorunlar hakkında değerlendirmede bulundu.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, Kudüs meselesine Müslüman toplumların vereceği tepki hakkında değerlendirmede bulundu.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması hakkında değerlendirmede bulundu.

İsrail’in Ortadoğu Politikası

SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın, son gelişmelerle İsrail’in bölgede izleyeceği politikalar hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı
İsrail in Ortadoğu Politikası
Kudüs Kararının Ardından ABD Bölgede Yalnızlaşır mı

Kudüs Kararının Ardından ABD Bölgede Yalnızlaşır mı?

SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar ABD’nin Kudüs hakkında aldığı kararın ardından Ortadoğu’da alacağı pozisyon hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, TV 24 ekranlarında yayınlanan Gece Raporu programında ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkent ilan etmesi ile Kudüs'ün statüsünün değişmediğine değindi ve Trump'ın provokatif adımlarını değerlendirdi:

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacağını açıkladığı karara dünyadan tepki yağıyor. Peki Trump'ın aldığı bu skandal karar sonrası ne olacak? ABD'nin bu skandal kararını başka ülke veya ülkeler destekler mi? SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, A Haber canlı yayınında değerlendirdi:

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs meselesinde Türkiye’nin tepkisi hakkında değerlendirmede bulundu.

İçinden geçtiğimiz dönem kaygan bir zeminde kısa vadeli ittifakların herkesle kurulabileceği bir dönem. Herkesin değişik müttefiklere ihtiyacı var. Ama Kudüs'ü başkent yapma gibi stratejik değeri çok zayıf sembolik bir eyleme karlkışırsanız yok yere güvenliğinizi tehdit altına atarsınız..

Elçiliği Kudüs'e taşıma kararı İsrail'in çıkarına gibi görülüyor. Trump yönetiminin bugünkü dağınık halinde Washington'daki İsrail lobisi tarihi anın geldiğini düşünüyor olabilir.

Filistin ve özelde Kudüs bütün Müslümanların üzerinde hassasiyetle titrediği bir meselesiydi, sonra Arapların meselesi haline döndü, sonra Filistin yönetiminin bir sorunu haline geldi.

Bütün Avrupa’da etkisini artıran İslamofobik partiler ve siyasetçilerin söylemleri tüm Avrupa kurumlarını ve bu arada yargı organlarını da etkisi altına almaktadır.

Mavi Marmara saldırısının İsrail kamuoyundaki patolojik algısı da İsrail’in değişime olan ihtiyacını ortaya koymaktadır.

KIRK yıllık Davos toplantılarının bir gün gerçek bir tartışmaya yol açacağı kimin aklına gelirdi? Türkiye gibi ülkelerin devlet başkanlarının lütfen davet edildiği bu tür toplantılarda merkez güçler gücünü gösterir, uydu güçler merkezden aldıkları ışığı yansıtır.

İSRAİL, yeni ABD Başkanı Obama yemin etmeden evvel, görevi devretmek üzere olan Bush’un da inisiyatif alamayacağı bir dönemde Gazze katliamını başlattı. Obama taç giymezden bir gün önce de Gazze saldırılarına tek taraflı ateşkes ile son verdi. Tek

Garton Ash’in, 27 Temmuz 2006 tarihli The Guardian’da yayımlanan yazısı “Avrupalılar olarak Orta Doğu’daki çatışmayı bizim yarattığımızı asla unutmamamız gerekir” başlığını taşıyordu. Ash’e göre, kökenleri tarihin derinliklerine uzanan Yahudi düşmanlığı Orta Doğu’yu kana bulayan, son Lübnan örneğinde görüldüğü gibi sivillerin hayatlarını kaybetmelerine ve yurtlarından ayrılmak zorunda kalmalarına yol açan başlıca nedenlerden biri. Avrupa tarihine bakıldığında sistematik bir Yahudi düşmanlığının olduğu ve bu kıtada istenmeyen Yahudilerin zamanla kendi devletlerini kurmayı amaçlayan siyasi siyonizm bilincini geliştirdikleri ve Avrupa’nın da yardımıyla nihayet 1948 yılında bağımsız bir devlet İsrail kurduklarını görüyoruz.