Türkiye'de ekonominin tekrar ivme kazanması, ekonomideki başarı hikâyesinin sürdürülmesi ve yolunda kesintisiz ilerlemesi için birinci öncelik tabi ki siyasi istikrardır.

1990'lı yıllarda Refah Partili siyasetçilere reva görülen muamele ile bugün HDP'li siyasetçilere sağlanan konforun kıyası kabil değil. Gelin görün ki bu zırvaya da birilerinin "bu zırvadır" demesi gerekiyor.

Türkiye Suruç saldırısının ardından DAEŞ'e karşı koalisyonda daha aktif rol alma kararı aldı. Türkiye ve Amerika İncirlik'in Amerikan hava kuvvetleri tarafından kullanılması ve kuzey Suriye'de DAEŞ'den arındırılmış bir bölge oluşturulması konularında anlaşmaya vardı.

Bugünlerde herkesin merakla cevabını aradığı soru “yeni seçimde sonuçlar değişir mi?” sorusu. 5 ay gerçekten de seçim için kısa bir zaman. İlk anda “bu kadar kısa zamanda ne değişir?” tepkisi oluşuyor.

Fahrettin Altun: “Cumhuriyet Halk Partisi sosyo-ekonomik sorun alanlarını çözen bir proje siyasetini değil; doğrudan kimlikçi siyaseti tercih etti.”

Burhanettin Duran, 7 Haziran genel seçimleri sonrası muhalefet partilerin tutumlarını ve koalisyon kurulamamasının nedenlerini yorumladı.

“Cumhurbaşkanı vesayeti” iddiası muhalefetin Türk siyasi hayatına kazandırdığı bir oksimoron olarak tarihteki yerini alacaktır.

Nebi Miş, koalisyon kurulduktan sonra devam eden süreçte aktörler arasında çıkacak bir krizin siyasi maliyetinin, erken seçimin maliyetinden daha fazla olacağını vurguladı.

Kamu güvenliğinden taviz verilmeden, süreç demokratikleşme bağlamında devam edecektir.