İhsanoğlu Tercihi Oy Endeksli Bir Tercih

CHP ve MHP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için ‘çatı aday' olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu tercih etmesini değerlendiren SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, muhalefetin İhsanoğlu tercihinin oy endeksli olduğunun altını çizdi.

Devamı
İhsanoğlu Tercihi Oy Endeksli Bir Tercih
İhsanoğlu Son Derece Siyasi Bir Figür

İhsanoğlu Son Derece Siyasi Bir Figür

SETA İstanbul Genel Koordinatör Yardımcısı Fahrettin Altun, cumhurbaşkanı adaylığı gibi siyasi bir sürecin içerisinde bulunduğundan dolayı İhsanoğlu'nun son derece siyasi bir figür olduğunu belirterek, böyle bir figürü siyaset dışı olarak lanse etmenin kabul edilebilir olmadığının altını çizdi.

Devamı

Muhalefet ilk defa halkın direkt olarak seçeceği Cumhurbaşkanlığı için neden toplumsal karizması böylesine düşük ve siyasi temsil kabiliyeti zayıf birisini aday gösterdi?

Bugün Irak ve Suriye üzerinden dönüp dolaşıp geldiğimiz yer 1918 yılından başka bir yer değil. Osmanlı nerede bıraktıysa oradayız.

Bahçeli'nin liderliğiyle birlikte bir siyasetbilimcinin ifadesiyle, “başkalaşmadan değişme” çabası içerisine giren MHP, yeni bir evreye girdi ve bir “başkalaşım” süreci yaşamaya başladı.

Önümüzdeki günlerde, İhsanoğlu'na yönelik öfke ve CHP'nin tercihlerine yönelik şaşkınlığın yol açtığı eleştiri ve rahatsızlıklar azalacak, İhsanoğlu kampanyasının iletişim stratejisinde rol alan kalemler de, ilk haftaki tepkilerin kaygı ve tedirginlikten kaynaklanmadığını fark edecekler.

İhsanoğlu'nun Adaylığı Çok İronik

SETA analisti Taha Özhan, CHP ve MHP'nin ‘çatı aday' olarak üzerinde uzlaştığı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığını “çok ironik bir senaryo” sözleriyle değerlendirdi.

Devamı
İhsanoğlu'nun Adaylığı Çok İronik
Çatı Adayı ve Soğuk Kutuplaşma

Çatı Adayı ve Soğuk Kutuplaşma

CHP ve MHP, cumhurbaşkanlığı seçim propagandalarında yeni bir işbölümüne yönelecek gibi görünüyor. Ana strateji Erdoğan ve AK Parti karşıtlığına dayalı kutuplaştırıcı dili İhsanoğlu'nun adaylığı ile yeni bir evreye taşımak.

Devamı

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, CHP ve MHP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçimi için 'çatı aday' olarak Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu göstermesini değerlendirdi.

Irak'ta yaşananları ve Türkiye'nin durumunu anlamak için tarihi perspektife muhakkak ihtiyaç var. Ortadoğu'da olup da Irak'ta olmayan siyasi, sosyolojik ve ekonomik hiçbir unsur bulunmuyor.

SETA analisti Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Seçimi için CHP ve MHP tarafından 'çatı aday' olarak gösterilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) eski Başkanı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu isminin toplumda bir karşılığı olmadığı yorumları yapılsa da, İİT'daki performansından dolayı Batı'da karşılığının olduğuna dikkat çekti.

SETA analisti Fahrettin Altun, CHP ve MHP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçimi için 'çatı aday' olarak Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu göstermesini, "Türk sekülarizminin sembolik düşüşü" sözleriyle yorumladı.

Son dönemlerde, siyasi fırsatçılık ve hınç politikası, AK Parti karşıtı muhalefetin gramerini belirleyen başlıca iki unsura dönüşmüş durumda.

Muhalefetin CHP'li veya MHP'li olarak bilinmeyen bir ismi aday gösterme çabası seçimlerden bir kaçma stratejisi.

Gerçeklik ve sahiciliğin sınırlarını zorlayan maksimalist talepler ve romantik temalarla bezenmiş bu temsil, ideal düzenin nasıl olması gerektiğini göstermekten daha çok, mevcut düzenin ve iktidarın doğallığını ve meşruiyetini sarsmaya yönelik bir adımdır.

2007 seçimleri, 2010 referandumu ve 2011 seçimlerinden güçlenerek çıkan AK Parti, bu destek sayesinde sivil-asker ilişkilerinin mahiyetini değiştirdi ve Çözüm sürecini başlatabildi.

Erdoğan, Türkiye'nin en büyük çatı lideri olmaya devam edecek. Kemalizm sancısından kurtulmak için yapısal ve devrimci adımlar atmadıkları sürece Erdoğan ve AK Parti çatısı genişleyecek.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, 1 Haziran'da 14 merkezde tekrarlanan seçimlerin siyasal okumayı değiştirecek bir etkiyle sonuçlanmadığını belirtti.

Kürt siyasi hareketinin normalleşme barometrelerinden birisi de artık uzun yıllardır var olan günlük gazeteleridir. Türkiye'de en fazla gadre ve zulme uğramış olan bu gelenekteki gazetelerin, yaşadıklarının yanında, bugünlerde basının %70'ini aşan tirajını ellerinde bulunduranların ‘ifade özgürlüğü' sızlanmalarını şımarıklıktan başka hiçbir şeyle telif etmek mümkün olmaz. Hal bu iken mezkur geleneğe ait gazetelerin, yaşadığı acılar ve zulümler içerisinde olgunlaşması ve normalleşmesini beklemek de hakkımız. Kürt ulusalcı medyası derin bir anakronizm içerisinde. Diyarbakır'dan ziyade Kandil okuyucusuna hitap ediyor. 1992'de hayatta kalan çalışanları ve yazarlarıyla çıkmaya gayret eden Özgür Gündem'in genel havası, içeriği ve perspektifi büyük ölçüde bugün de devam ediyor. Bugün 1992'de hayal bile edilemeyen bir Türkiye var. ‘Bu Türkiye'nin elbette kat etmesi gereken daha çok yol var. Lakin 1992'nin çok uzağında olduğu da apaçık bir hakikat. Bu hakikatle yüzleşmenin aracı olmaya BDP talip olduğu oranda, kurucu siyasi bir aktöre dönüşme şansına sahip olacak. Aksi takdirde, medyaları gibi, 2014 senesinde, 1992'ye ait gazeteleri neredeyse tıpkı basım yapmaya devam edecekler.

12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasında "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak, o sorun, herkesten önce benim sorunumdur" diye seslenen Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atmıştı. Retorik düzeyde bile sorunu tartışmanın, isimlendirmenin imkânsız olduğu uzun yılların ardından, ilk kez bir başbakan sorunla bu denli açık bir şekilde yüzleşiyordu.

Türkiye, yüzyıllık siyasi tarihinde hiç olmadığı kadar, siyasete müdahil oluyor, siyasallaşıyor.