Geleceği Oylamaya Giderken

AK Parti'nin ve onun kurumsal yönelimi ile özdeşleşen Türkiye'nin önümüzdeki yıllardaki kaderini önümüzdeki günlerde kararsızları ikna ve seçime katılımı sağlama yönünde gösterilecek performans belirleyecek.

Devamı
Geleceği Oylamaya Giderken
Siyasal İletişim Kampanyaları Ne Kadar Etkili

Siyasal İletişim Kampanyaları Ne Kadar Etkili?

İsmail Çağlar, siyasal iletişim kampanyalarının tek başına sandığı değiştirmeye yetmeyeceğine dikkat çekti.

Devamı

Siyasal iletişim tarihine bakıldığında ‘korku' üreterek oy alabilmek mümkün olmakla birlikte seçim kazanmak veya HDP için bakıldığında barajı aşabilmenin zor bir ihtimal olduğu görülür.

Siyasal iletişim kampanyası rasyonel gerçeklerden, toplumun kültürel genlerinden ve hedef kitlenin taleplerinden kopmadığı ölçüde başarı şansı yüksektir.

CHP'nin reklamında öne çıkan mesaja bakılırsa hem kararsızlara seslenildiği hem de kendi seçmen kitlesinde safları sıklaştıracak şekilde içerik üretildiği görülüyor.

Yeni Türkiye Sözleşmesi'nin önemli vurgularından biri birey, millet ve devlet arasında öncelik ilişkisi kurması. Metin ısrarlı bir şekilde “insan onuru” üzerine vurgu yapıyor. Devletin asli görevinin vatandaşının onurunu korumak olarak tanımlanıyor.

Sosyolojinin ve Siyasetin Doğal Seyri Başkanlığa Çıkıyor

İsmail Çağlar: “Türkiye'de adı konulmamış bir başkanlık sisteminin provası yaşanıyor aslında.”

Devamı
Sosyolojinin ve Siyasetin Doğal Seyri Başkanlığa Çıkıyor
Milletvekili Adaylık Sürecini Etkileyen Faktörler

Milletvekili Adaylık Sürecini Etkileyen Faktörler

Seçime girecek tüm partilerde aday adayları arasından kimin milletvekili adayı olarak gösterileceğine dair beklenti belirli bir heyecan oluşturmuş durumda. Her partinin kendi içinde ve kendi seçim bölgesinde kendisine göre beklentileri var.

Devamı

Siyasal kültürü ıskalayan kendi tabanının taleplerine sırt çeviren ve kararsızları ikna edecek kapsayıcı mesaj üretemeyen partilerin kriz yaşama ihtimalleri yüksek.

Siyasetçileri bir kereliğine sinemaya gönderelim. Seyirci koltuğuna en azından orada otursunlar. Ve sahneye oradan baksınlar.

Siyasal iletişim araştırmalarının, siyasal partilerin ve iletişim şirketlerinin döne döne üzerinde durduğu “seçim kampanyaları”nın gerçek anlamda bir siyasal karşılığı var mı?

AK Parti karşıtı siyasi söylem seçimlerden epey bir zaman önce yoğun bir biçimde neden tedavüle sokuldu?

Siyasal yöntem olarak Erdoğan'ın kurucu siyasetinin temelinde, Erbakan'ın izlemiş olduğu “naif” siyasetin ötesinde, kendi değerlerine yönelik saldırılar karşısında daha etkili, ancak geniş toplumsal kesimleri bu mücadeleye ortak eden bir siyaset vardır.

SETA analisti Burhanettin Duran, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının, söylem düzeyindeki çelişkiler nedeniyle sıkıntılı geçtiğini belirtti.

Hemen herkes Erdoğan'ın birinci turda seçilmesine kesin gözüyle bakıyor. Türkiye siyasal alanı bunu dillendirebilenler ve dillendiremeyenler olarak ikiye ayrılıyor.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kendisini seçmene doğru bir aday olarak gösterecek iletişim stratejilerine ağırlık verdiğine, Tayyip Erdoğan'ın ise bir siyasal stratejisi olduğuna dikkat çekti.

“Ekmek için Ekmeleddin” sloganı ve onun içine sıkıştırılmış “sevimli Ekmek” hikayesi siyasal iletişime giriş kitaplarında örneklerine sıkça rastlayacağımız türden bir kampanya aracı.

İlk turu 10 Ağustos'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri bağlamında yeni cumhurbaşkanlığı seçim sistemi, siyasi partilerin bu seçime yönelik stratejileri ve seçimlerde yarışan adaylara yönelik SETA uzmanlarının yorum ve analizlerini bir arada sunuyoruz…

Kamuoyunda ‘17 Aralık operasyonu' olarak adlandırılan olay 17 Aralık günü gerçekleştirilen adli-polisiye hikâyeden çok daha öte bir anlam taşıyor. 25 Aralık girişimi, TIR operasyonları, İHH soruşturması, Öcalan'ın 1999 yılındaki sorgulanmasından sızdırılan gizli montajlanmış görüntüler, Başbakan'ın yakınlarının ve çalışma arkadaşlarının sızdırılan telefon görüşmeleri bir paket olarak büyük bir operasyonun yapı taşlarını oluşturuyor. AK Parti hükümetinin dış politika duruşu ve Çözüm Süreci de bu paketin içinde hedefe konan başlıklar olarak göze çarpıyor. Çözüm Süreci yaşanan onca şeye rağmen geçtiğimiz yıla damgasını vuran en önemli gelişme olarak tarihteki yerini çoktan aldı. Tarihsel bağlamında Kürt meselesinin altın yılı olarak adlandırabileceğimiz süreçte BDP'nin azımsanmayacak katkıları oldu. Bu bilgiler ışığında, BDP'nin 17 Aralık tutumunu ve bu tutumun Çözüm Sürecine yansımasını bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor. 17 Aralık'ın genel anlamıyla Kürt meselesine özelde ise Çözüm Sürecine bakan yönünü kestirmek zor değil: ‘Çözüm Sürecinin sona ermesi ve PKK'nın silahlı mücadeleye tekrar başlaması'. 17 Aralık operasyonlarının resmi bülteni olarak işlev gören Bugün gazetesinin önce Demirtaş'ın özerklik açıklamasını sonra da PKK'nın yaptırdığı ‘şehitlik' haberlerini manşetten görmesi ve sızdırılan video kayıtları ile Öcalan'ın itibarsızlaştırılmasına yönelik girişimler bu kanıyı güçlendiriyor. Peki bu plan ne ölçüde mümkün olur?

SETA ve Pollmark'ın beraber gerçekleştirdikleri "Türkiye'nin Kürt Sorunu Algısı" araştırmasında ortaya çıkan en önemli verilerden biri, ekonomik sorunlar parantezinde değerlendirilebilecek işsizlik ve geçim sıkıntısı bir yana bırakıldığında, toplumun Kürt meselesini, Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu olarak algıladığıdır. Araştırmaya göre, toplum, son 25 yılda sorunun karmaşık boyutlarını görmeyip teröre indirgeyen ve bu nedenle de, çözüm için güvenlik tedbirleriyle yetinen politikaların da başarısız olduğunu (%71,1) düşünmektedir. Aynı şekilde, toplumun büyük bir kesimi, TSK'nın PKK'yı etkisiz hale getirmesinin (%55,6) veya PKK'nın silah bırakmasının (%51,1) tek başına sorunu çözmeyeceği inancındadır. Bu kesim için, Kürt sorununun çözümü, Kürt sorununun PKK dışında kalan dinamikleriyle yüzleşmekten geçmektedir. Bu da siyaset kurumuna sorumluluk düştüğü anlamına gelir. Bu çerçevede, araştırmanın bütününe bakıldığında, Kürt meselesinin terör unsurundan bağımsız olarak toplum tarafından Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu olarak algılandığı ortaya çıkıyor. Bu durum, Türkiye'nin bir Kürt meselesi olduğunu inkâr etme siyasetinin sürdürülemeyeceğini ve toplumun siyasal iletişim dili doğru kurgulanmış bir çözüm iradesine destek vermeye hazır olduğunu gösteriyor.