Türkiye’nin Suriyeli Çocukları ve Eğitim Meselesi

Suriye krizinden ve onun toplumsal sonuçlarından en çok etkilenen kesim şüphesiz çocuklardır. Bu sonuçların telafisi en zor olanı ise çocukların uzun süre eğitim dışı kalmalarıdır.

Devamı
Türkiye nin Suriyeli Çocukları ve Eğitim Meselesi
Türkiye ve İsrail Normalleşebilir mi

Türkiye ve İsrail Normalleşebilir mi?

Filistin her şeyin merkezinde duruyor fakat Filistin dışında sorunlar da oldukça çok.

Devamı

Ülkelerindeki çatışmalardan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyeli mülteciler için çok odaklı entegrasyon politikaları uygulayan Türkiye, mültecilerin eğitim hayatının kesintiye uğramaması için de yoğun çaba sarf ediyor.

Devlete güveniyor musunuz? Ya iş dünyasına? Peki, STK'lar kulağa daha güvenilir geliyor mu? Tabii bir de medya var… Topluma derinden nüfuz eden bu 4 yapı, işlerini sizce ne kadar düzgün yapıyor?

Esed rejiminin Rusya’nın desteğiyle Bayırbucak’a saldırmasının ve bir Rus savaş uçağının sınır ihlali nedeniyle Türkiye tarafından düşürülmesinin ardından bölgedeki son durumla ilgili soruları SETA’dan Can Acun ve Bilgehan Öztürk cevapladı.

Türkiye’de İsrail’e ilişkin meseleler gündemin aceleciliğine kurban ediliyor ve konunun arka planı çoklukla es geçiliyor. Bu bakımdan “İsrail’i Anlama Kılavuzu” İsrail’in genel siyasi yapısını anlamaya dönük bütünlüklü bir İsrail çalışması niteliğinde.

Mursi'nin Son Kararları ve Tepkiler

Mısır Cumhurbaşkanlığı Resmi sözcüsü Yasir Ali tarafından dün kamuoyuna duyurulmuş olan Anayasa Beyannamesi ülkede tartışmalara ve tepkilere neden oldu.

Devamı

Mursi'nin 5 Vaadi İçin Geri Sayım Başladı

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, onlarca sorunla kaşıya bırakılmış olan ülkede yakıt, trafik, temizlik, ekmek ve güvenlik konularında, 100 gün içerisinde acil çözüm arayışına gireceğini söylemiş ve bu problemlerin halli vaadinde bulunmuştu.

Devamı

Yeni Libya’nın şekillenmesinde önemli kilometre taşlarından biri olan 7 Temmuz seçimlerinde Libya halkı sağduyu ile hareket ederek üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.

Uluslararası Antalya Üniversitesi ve SETA işbirliğinde Yeni Anayasa hakkında önemli bir sempozyum düzenlendi.

Eğitim sistemini düzenleyen aktörün, asker ya da yargı yerine seçilmiş bir sivil irade olması, sistemin bundan sonra toplumsal talepler ekseninde yeniden yapılandırılması için bir başlangıçtır.

28 Şubat, ruhunu primitif batılılaşma sürecinden, adaletini tek parti döneminden, vesayetini 27 Mayıs'tan, zulmünü ise 12 Eylül'den alan kendi kendine kolonyalizm sürecidir.

Bugün artık toplumun büyük bir kesimi, bu Anayasa'yla devletin ve toplumun yol alamayacağını düşünüyor; bundan ötürü de, bir "anayasa değişikliği" değil, "yeni bir anayasa" talep ediyor.

Seçim öncesi Tunus'taki en bariz siyasi tablo,ülkenin siyasi bölünmüşlüğüydü.Bu tablo,onlarca parti listesinin yer aldığı oy pusulalarına da yansıdı.

Kürt meselesi uzun zamandır dil meselesine indirgenmiş ve anadilde eğitim konusu yaygın biçimde tartışılırken böyle bir talihsiz ifade, tarih dışı olmaktan öteye geçemeyecektir.

Başbakan’ın yeni dönemde tarih yapan, öncü bir rol üstlenip toplumu üçüncü değişim projesine ikna etmesi gerekiyor. Türkiye siyasetinin en buhranlı dönemlerinden birinde kurulan ve toplumun değişim talebini siyasi bir projeye dönüştüren Adalet ve Kalkınma Partisi, girdiği dört seçimden birinci çıkarak kalıcı bir parti olup olmayacağı tartışmalarına net bir cevap verdi. Düzenin yeniden yapılandırılması arzusunu doğru okuyan AK Parti, geçen sekiz yılda önce kendi tabanını, sonra ülkeyi önemli ölçüde değiştirdi/dönüştürdü. Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP gibi bir dönem partisi olacağı öngörülerini boşa çıkartarak Türkiye’nin ‘kadim partisi’ olma yolunda köklü adımlar attı. Bazı entelektüeller tarafından kuruluş sürecinde ‘bir konjonktür’ partisi olarak tarif edilen Adalet ve Kalkınma Partisi, bu öngörüleri boşa çıkartarak Türkiye’nin ‘büyük partisi’ olma yolunda epey mesafe aldı. Partinin güçlü liderliği, kurumsallaşma yolunda dezavantaj olarak görülse de Erdoğan, bu dezavantajı avantaja dönüştürerek partisinin sahih ve kalıcı bir toplumsal harekete dönüşmesini sağladı ve bu dönemde ciddi bir AK Partililik kimliği inşa etti. Erdoğan ismi üzerine inşa edilen AK Partililik kimliği her seçimde daha da pekişti ve siyasal bir hüviyet kazandı.

Referandum süreci Türkiye’deki siyasi yapıyı kökünden sarsacak dinamikleri harekete geçirdi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu' nun Afganistan ziyareti bu ülkeyi yeniden gündemimize getirdi. Amerika ve uluslararası koalisyon geçtiğimiz 8 yılda Afganistan'da vaat ettiklerini yerine getiremedi. Uluslararası medya, Afgan medyası, Afgan sokağı kıyasıya nerede yanlış yapıldığını tartışıyor.  

SİYASAL sistemin normal işlediği dönemlerde, ordunun siyasetle ilişkisi, siyaset-üstü kalmak ve siyasal eğilimler arasında tarafsızlığını korumak ilkesine göre biçimlenir. Bu nedenle TSK’nın kurumsal geleneği, komuta kademesinin gündelik siyasete müdahil olma meşruiyetini ara rejim süresi ile sınırlandırmıştır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti üst yönetiminin ilk dönem iktidarları süresince iletişim kurmakta en fazla zorlandığı kitle Alevi toplumuydu.

Kaba Güce Karşı İnce Güç “İnce güç” kavramını ilk olarak 1980’li yıllarda kullanan Harvard’ın Kennedy Hükümet Fakültesi dekanı Joseph Nye, uluslararası ilişkilerde ekonomik ve askeri yığınak yapmanın ötesinde farklı güç biçimleri bulunduğu düşüncesinden hareket ediyor. İstediğiniz bir şeyi elde etmenin üç temel yolu var: Karşınızdakini kaba kuvvetinizle tehdit etmek ve gerekirse savaşmak; karşınızdakini çeşitli biçimlerde satın almak; ve “ince güç” kullanarak ikna etmek. Nye’a göre ince güç, “istediğiniz bir şeyi, kaba güç kullanarak değil, başkalarının sizin hedeflerinizi kabul etmesini sağlayarak elde etmeniz”dir. Bu, karşı tarafı inandırıcı argümanlar ve rasyonel politikalarla ikna ederek mümkündür. Burada inandırıcılık ve ikna kaabiliyeti temel güç unsurlarıdır. “İnce güç” tabirini, Amerikanın dış politika alternatiflerini anlamak ve anlatmak için kullanan Nye, Amerika’nın inandırıcılık, ikna kaabiliyeti ve cazibesini kaybettiğini, bunun maliyetinin ise hiç bir ekonomik göstergeyle ölçülemeyeceğini düşünüyor. Ona göre Amerika’nın soğuk savaş dönemindeki başarısını devam ettirebilmesi, Afganistan ve Irak gibi yeni ülkeler işgal etmesine değil, kaybettiği ince gücünü yeniden kazanmasına bağlı. Amerikan karşıtlığının küresel bir olgu haline geldiği bir dünyada Amerika’nın tercih edilen ve güvenilen bir siyasi güç olması artık mümkün değil. Amerikanın ince gücü, önemini her gün yitiriyor.