Başvuru Çağrısı: Avrupa İslamofobi Raporu

Her yıl yayınlanacak olan Avrupa İslamofobi Raporu'nun amacı Avrupa'daki İslamofobyanın yayılma trendini ülke bazında analiz etmek ve belgelemektir.

Devamı
Başvuru Çağrısı Avrupa İslamofobi Raporu
Yeniyi Vaat Etmenin Gücü

Yeniyi Vaat Etmenin Gücü

"Tarihi dönüşüm" için Başbakan Ahmet Davutoğlu bizzat kaleme aldığı "Yeni Türkiye Sözleşmesi 2023" belgesini de kamuoyu ile paylaştı. Bu belge de Yeni Türkiye'nin kodlarını medeniyet söylemi ile sarmaladığı "insan onuru" kavramı üzerine temellendirmek istiyor.

Devamı

Kosovalıların AB ülkelerine akın etmesinin sebepleri arasında ekonomik sorunlar ilk sırada. Kosova'da işsizlik oranı yüzde 40'ı aştı. Kosovalıların ülkelerinin geleceğinden umutsuzluğa kapılmalarına yol açan bir diğer unsur da siyasal istikrarsızlık.

Küresel sistem giriftleştikçe, sistemle uyumlu davranmayan aktörler çok farklı zorlayıcı araçlarla karşılaşmakta. Bu araçlarla başa çıkmanın yolu ne tamamıyla sistemin dışına çıkmak ne de sistemin salık verdiği adımları atmaktır.

Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun teşrif edeceği konferansta, Balkanlar, Kafkasya ve Çin'den katılımcılarla İpek Yolu'nda ticaret, lojistik, kültür ve siyaset alanlarında işbirliği imkânları tartışılacak.

Rapor, Kosova'daki güncel siyasetin ülkemizde daha iyi anlaşılmasına ve bu ülkeye ilişkin bundan sonra yürütülecek çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Rapor: Sırbistan Siyasetini Anlama Kılavuzu

Rapor, Sırbistan'daki güncel siyasetin ülkemizde daha iyi anlaşılmasına ve bu ülkeye ilişkin bundan sonra yürütülecek çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Devamı
Rapor Sırbistan Siyasetini Anlama Kılavuzu
Rapor Karadağ Siyasetini Anlama Kılavuzu

Rapor: Karadağ Siyasetini Anlama Kılavuzu

Rapor, Balkanların nüfus bakımından en küçük ülkesi olan Karadağ'ın ülkemizde daha iyi tanınmasını ve bundan sonra yürütülecek çalışmalara katkı sağlamayı amaçlıyor.

Devamı

2008'de bağımsızlığını ilan eden ve Avrupa'nın en genç ülkesi olan Kosova'da 9 Haziran'da yapılan parlamento seçimleri heyecan verici bir ortamda geçti.

Türkiye - Rusya ilişkilerinin Kırım meselesinden dolayı gerilebileceği öngörülebilir. Ancak ciddi bir kriz beklenmemektedir.

Başbakan Erdoğan'ın Kosova ziyareti, Kosova'da 3 Kasım tarihinde gerçekleşecek kritik yerel seçimlerin hemen öncesine denk gelmesi ayrı bir önem taşıyor.

Hırvatistan bugün itibariyle resmen Avrupa Birliği'nin 28'inci üyesi oldu. Üyeliğin gerek ülkede gerekse Balkanlar'da birtakım siyasi ve ekonomik gelişme ve değişimlere zemin hazırlaması bekleniyor.

Seçimlerin kesin sonucu henüz açıklanmamış olmakla beraber Demokrat Parti (PD) liderliğindeki “İş, Refah ve Bütünleşme İttifakı”na çıkan oyların yüzde 40 civarında kalmış olması ülkede iki dönemdir devam eden Demokrat Parti iktidarının sona ereceği anlamına geliyor.

Yaklaşık iki haftadır devam eden ve tüm dünyanın gündemini meşgul eden Gezi Parkı olayları, Balkan medyasında da geniş bir şekilde yer aldı. Ana akım Balkan medyasının Gezi Parkı'na ilişkin gelişmelerle alakalı kullandığı dil, ilginç bir şekilde Avrupa ve ABD medyasının kullandığı dille paralellik gösterdi. Türkiye'deki gelişmeleri abartarak yansıtan Batı medyasının izinden giden Balkan medyası, Türkiye'de ortaya çıkan toplumsal tepkilerin nedenlerini irdelemek yerine, doğrudan ülkenin demokrasi sorunu yaşadığını yansıtarak Erdoğan'a karşı kampanyaya dönüştürdü. Ancak Türkiye'nin son dönemlerde Balkan ülkeleri ile resmi ilişkilerde yaşadığı olumlu havanın toplumsal düzeyde de hissedilmesi, Gezi Parkı üzerinden yapılan medya kampanyasının etkisini sınırlı kıldı. Dolayısıyla Gezi Parkı'ndaki göstericilere medya dışında verilen toplumsal destek, az sayıdaki solcu ve sosyalist grupların eliyle yapılarak marjinal seviyede kaldı. Balkan medyasının Batı'daki ana akım medya gözlüğünü takarak Gezi Parkı'nı okuması ve kullandığı retorik genel olarak üç noktaya vurgu yaptı.

Türkiye'de yayımlanan yerli dizilerin Balkanlar'a yayılması, diğer yabancı dizilerin yerini alması, hatta izlenme rekorları kırması sadece birkaç yıl önce kimsenin tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi. Zira bu durum iki coğrafyada da ciddi zihni önyargıların kırılması anlamına gelen bir sonuca işaret etmekteydi. Tarihe açılan yüz yıllık bir parantez sebebiyle ne Türkiye insanı Balkanlar'daki kültürel miras ile gerektiği ölçüde temas kurmuş, ne de milliyetçi tarih yazımının Balkan toplumlarına ördüğü Osmanlı önyargıları sebebiyle bölgede Türkiye'ye sağlıklı bir gözle bakılmıştı. Son yıllarda Türkiye'de yaşanan iç politik değişimler dış politikaya da yansıyınca ilk etapta Balkanlarla resmi ilişkiler pozitif yönde bir ivme kazandı ve ardından bunun toplumsal yansımaları da gözle görülür hale gelmeye başladı. Siyasi ilişkilerdeki bu iyileşmenin toplumsallaşmasını sağlayacak ve bölge halkının Türkiye'ye bakışını değiştirecek birçok tarihsel ve kültürel unsur zaten bulunmaktaydı. Ancak Türkiye ve Balkan insanının unutturulmuş ortak yönlerini daha görünür kılacak ve diri bir şekilde insanların takdirlerine sunacak bir araç olmalıydı. Türk dizilerinin Balkan insanının evlerine konuk olması kısmen de olsa bu ihtiyaca hizmet etmeyi vaat ediyor.

Yaklaşık 8 ay süren görüşmelerin sonunda Sırbistan ile Kosova, nihayet Cuma günü Brüksel'de anlaşmaya vardı. Görüşmeler AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın ısrarlı arabuluculuğunda yürütülürken, müzakerelerin ancak onuncu turunda mutabakata varıldı. Kosova Başbakanı Haşim Taçi ve Sırbistan Başbakanı Ivica Daçiç anlaşmayı şimdilik prensipte imzalarken, iki ülke liderinin Brüksel dönüşü yaptıkları açıklamalarsa anlaşmanın bir mecburiyet ürünü olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Son görüşmeden önce Sırbistan ve Kosova'nın NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'den garantörlük talep etmesi iki tarafın da karşılıklı güven hususundaki çekincelerine işaret ediyordu. NATO'nun anlaşmanın uygulanmasına garantör olacağını taahhüt etmesi bir anlamda Ashton'ın elini güçlendirdi ve Sırbistan ile Kosova liderleri en sonunda resmi bir belgeye imza atmaya ikna oldu.

Devlet ya da sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyon eksikliğimiz, Kosova'nın bağımsızlığının 5. yıldönümünde Balkan politikamıza bir kez daha bakmayı zorunlu hale getiriyor.

Mladiç'in ülkesini koruduğunu savunan ve onu kahraman gören binlerce Sırp yakalanma haberlerinin ardından sokağa döküldü.

Bölgedeki huzursuzlukların son bulması için bölge halklarını birbirine bağlayan tarihi, kültürel ve ekonomik bağların güçlü bir şekilde yeniden tesisi gerekiyor.

Batı Balkanlar’ın siyaset yapıcıları artık daha açık bir şekilde idrak ediyorlar ki, AB üyeliği ne kendilerinin umdukları ne de halklarına vadettikleri kadar hızlı olacak.