Ermenistan’ın Savaş Suçları

Ermenistan, Birinci Karabağ Savaşı sırasında çok sayıda savaş suçu işlemesine rağmen uluslararası kamuoyu tarafından hiçbir zaman gerçek manada sorgulanmadı. 27 Eylül günü başlayan ve dördüncü haftasında giren İkinci Karabağ Savaşı'nda da savaş suçları işlemeye devam etmektedir. Bir anlamda Ermenistan Hükümeti otuz yıl önce kaldığı yerden devam etmektedir.

Devamı
Ermenistan ın Savaş Suçları
Perspektif 2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Ardından

Perspektif: 2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Ardından

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu nasıl değerlendirilmeli? Seçimin siyasi sonuçları neler olabilir? Kıbrıs müzakerelerinin geleceği hakkında neler beklenebilir?

Devamı

Ermenistan'ın Savaş Suçları

Bu analizde 27 Eylül 2020’den bugüne Ermenistan’ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarında gerçekleştirdiği uluslararası insancıl hukuk kuralı ihlalleri ele alınmaktadır.

Eylem kapasitesini her geçen gün daha fazla yitiren PKK’nın düşük maliyetli, kolay icra edilebilen çevre terörizmi yöntemlerini daha fazla benimseyeceği ve bunu propaganda malzemesi olarak kullanmak isteyeceği ortada

Yüzer LNG Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Terminalleri (FSRU)

NSU hakkında Türkiye’deki ilk kitap çalışması olma özelliği taşıyan ve SETA tarafından yayınlanacak bu eserde NSU örgütü, ideolojisi, Örgütün diğer aşırı sağ örgütlerle bağlantıları, dava süreci, NSU’nun Türk diasporası üzerindeki etkileri ve uluslararası kamuoyunda davaya yönelik tepkileri gibi konular mercek altına alınacaktır. Bu dava üzerinden Almanya’da ırkçılık ve kurumsal ırkçılık sorununu analiz etmeyi ve bu konuda farkındalık oluşturmayı hedeflemektedir.

Ermenistan’da 2018’de gerçekleştirdiği renkli devrimle koltuğa oturan ve kısa sürede uluslararası medyanın odağı haline gelen Nikol Paşinyan’ın Dağlık Karabağ çatışmalarında yaşanan kayıplar neticesinde iç ve dış kamuoyunda imajı ciddi yara aldı.

Ferhat Pirinççi: 'Türkiye'nin bulunduğu jeopolitik ortamın önümüzdeki on yıllık dönem içinde kapsamlı dönüşüm ve kırılmalar yaşama ihtimali çok yüksek. Her türlü ihtimale hazırlıklı olması gereken Türkiye hareket kabiliyeti yüksek ve esnek bir dış ve güvenlik siyaseti yöntemi benimsemek zorunda.'

Bu analiz Türkiye’nin ‘insansız hava araçları’ (İHA) stratejisini savunma sanayii, askeri ve jeopolitik boyutlarıyla tarihsel bir bağlama oturtarak incelemektedir.

Bu raporda kamuoyunda Üçüncü Yargı Paketi olarak bilinen 28 Temmuz 2020 tarihli 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile getirilen değişiklikler ele alınmaktadır.

YSK tarafından açıklanan sonuçlarına bakıldığında tahmin edilenlere yakın şekilde UBP adayı Ersin Tatar yüzde 32,34, bağımsız aday Mustafa Akıncı 29,84, CTP adayı Tufan Erhürman 21,67, bağımsız aday Kudret Özersay 5,74, YDP adayı Erhan Arıklı 5,36 ve bağımsız aday Serdar Denktaş 4,20 oy almıştır. Kalan yüzde 0,85 oy oranı ise diğer beş aday arasında paylaşılmıştır.

Kapalı Maraş’ın yeniden açılması evvela adadaki çözümsüzlüğe ve Rum-Yunan tarafının Doğu Akdeniz’deki tek taraflı kazanç sağlamaya yönelik girişimlerine somut bir tepki olarak değerlendirilmelidir.

Teröre sesini çıkartmayanlar bu ülkenin değil terörün çocukları oldular. Hatay'daki yangınları çıkartan 'ateşin çocukları'na dönüştüler.

Terör dünyanın her yerinde olabilir. Son derece kıyıcı da olabilir. Ama kendince bir hedefi ve özellikle tercih ettiği yöntemleri olur. Ama bu PKK'nın ne bir amacı kaldı ne de yöntem ayırt ediyor. Her fırsatta öldürmek için yaşadığını gösteriyor.

Haute École Francisco Ferrer yüksekokulunda (üniversite) okuyan bir grup Müslüman kadın uygulanan başörtüsü yasağı sebebiyle Anayasa Mahkemesine başvurarak hak arayışına girmişti. Haziran 2020’de Belçika Anayasa Mahkemesi Tarafsızlık Yasası çerçevesinde aldığı kararla yükseköğretimde dini sembollerin yasaklanmasını meşrulaştırdı. Bu karar en çok başörtülü üniversite öğrencilerini etkileyecek. Kararı Temmuz 2020’de Brüksel’de binlerce öğrenci bir araya gelerek protesto etti.

Türkiye'de de selefilerin varlığı, etkinliği ve yaygın olup olmadığı tartışılmaktadır. Bir zihniyet olarak yani dini anlama ve yaşama biçimi olarak selefiliğin tüm İslam dünyasında olduğu gibi Türkiye'de de var olduğu inkar edilemez. Ancak bunun sınırlı olduğu ve yaygınlaşma imkanı bulamadığı da bir vakıadır.