Türkiye'nin Siyaset Zeminini Hedefe Alan Medya

İsmail Çağlar, Ankara saldırısı özelinde bazı medya organlarının terör olayları karşısında izlediği yayın politikasına ilişkin konuştu.

Devamı
Türkiye'nin Siyaset Zeminini Hedefe Alan Medya
Siz Ancak Çam Devirirsiniz

Siz Ancak Çam Devirirsiniz

"Türkiye boyundan büyük işlere kalkıştı" diyen şer ittifakının, bugünkü dayanağı katliamlar ve terör eylemleri. Yeni bir seçime doğru giderken bu kanlı girişimler üzerinden siyasi rant devşireceklerini düşünüyorlar.

Devamı

Suriye iç savaşı bitirilmedikçe Türkiye terör sorunundan kurtulamaz. Bu savaşın bizi bugün bu ölçüde etkilemesi de temelde AK Parti'nin Suriye'deki spesifik politika tercihleri ile ilgili değil.

Selahattin Demirtaş bu onarıcı liderlik tarzını benimsemek yerine, 10. dakikada failin devlet olduğunu söyledi.

Vandallığın ve ahlaksızlığın siyaset zemini haline geldiği bir ortamda maalesef patlayan bombalar, akan kan ve gözyaşları da siyasallaşmıştır.

1 Kasım'da ise sadece bir tek şeye karar vereceğiz. AK Parti tek başına iktidar olacak mı, olmayacak mı?

Paralel Devletin Aktivistleri

Bir yanda Ahmet Davutoğlu konuşuyor. Diğer yanda Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve Bahçeli. Davutoğlu'nun konuşmalarının odağında partisinin tek başına iktidar olması durumunda yerine getireceği taahhütler var.

Devamı
Paralel Devletin Aktivistleri
1 Kasım Sonrasının Kritik Gündemi

1 Kasım Sonrasının Kritik Gündemi

Seçimlere iki gün kala hepimiz sandıkların muhtemel sonucuna odaklandık. Tek başına AK Parti iktidarı mı yoksa koalisyon mu?

Devamı

Ufuk Ulutaş: “Bu dönem Demirtaş’ın esprilerini dinlememiz gereken bir dönem değildi ama Demirtaş 7 Haziran’da ne yaptıysa 1 Kasım’da da benzer bir söylem içerisine girdi; benzer bir tavır içerisine girdi. Türkiye’de olan olayları hiç dikkate almadı.”

Fahrettin Altun geçtiğimiz günlerde Amerika'nın başkenti Washington'da düzenlenen konuşmacıları arasında Selahattin Demirtaş, Koray Çalışkan gibi isimlerin de bulunduğu panel özelinde, “Türkiye’yi dışarı şikâyet hastalığı”nı yorumladı.

“DehÅŸet dengesi” kavramı, geçmiÅŸte ABD ile SSCB arasındaki silahlanma yarışını ifade etmek için kullanılan bir sözcük. DehÅŸet dengesi, terimi iki bloklu dünyada taraflardan birinin nükleer silaha baÅŸvurması halinde, diÄŸerinin de karşılık vereceÄŸi ve dünyanın yok olacağı tezine dayanıyordu. Nükleer rekabet, soÄŸuk savaşı sürdürülemez ve yönetilemez hale getirmiÅŸti. Bu tablo paradoksal biçimde bir yandan savaÅŸ seçeneÄŸinin güçlenmesine diÄŸer taraftan ise barış çabalarının artmasına yol açıyordu. Türkiye’nin Kürt meselesi karşısındaki tavrı da “dehÅŸet dengesi” kavramındaki duruma benziyor. Meselenin geldiÄŸi hassas nokta, bir yandan barış ve çözüm umutlarını güçlendirirken, diÄŸer yandan düÅŸük yoÄŸunluklu savaşın sürmesine yol açıyor. Son günlerde BDP, DTK, Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle süren yoÄŸun görüÅŸme trafiÄŸi çözüm umutlarını yeniden güçlendirdi. Devletin çatışma yerine müzakereyi seçmesi, Ankara’da yaÅŸanan önemli bir deÄŸiÅŸime iÅŸaret ediyor. Bu görüÅŸmelerden neyin çıkıp neyin çıkmayacağını önümüzdeki günlerde göreceÄŸiz. Ancak 1993 inisiyatifinden sonra ilk defa sorun karşısında mutabakat saÄŸlanmış görünüyor. Anlaşıldığı kadarıyla referandum sonuçlarının saÄŸladığı özgüvenle hükümet, devleti de yanına alıp amaçsız taktik manevralardan vazgeçerek doÄŸrudan meselenin üzerine gidiyor. Hükümetin beklentileri doÄŸru biçimde yönetmesi durumunda baÅŸarı saÄŸlamaması için herhangi bir neden yok.

BDP kongresini en iyi özetleyen cümle aslında Ä°smet Özel'in "Ä°nsanlar hangi dünyaya kulak kesilmiÅŸse,diÄŸerine sağır" ifadesinde gizli.

Üniversiteler şayet toplum tarafından kendilerine bağışlanan özel pozisyonlarını sürdürmek istiyorlarsa, hakikat arayışında toplumun gerisinde değil, ilerisinde olmalıdırlar.

AK Parti hem Türk hem de Kürt kamuoyunu yöneterek bu meseleyi en azından çözme niyetine sahip olduğunu ortaya koyuyor. PKK'nın silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarması hem süreci akamete uğratabilecek yol kazalarının azalmasına hem de AK Parti'nin çözüm niyetini kararlı politikalarla tahkim edebilmesine ortam sağlayacak.

Türkiye,15 Aralık'tan bu yana, BDP'nin yarattığı gündemi tartışıyor. Bu gündem, birbirinden bağımsız iki ana başlıktan oluşuyor. Birincisi, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın 15 Aralık'ta, devletin yasal ve anayasal adımlarını beklemeden BDP'nin Kürtlerin yaşadığı tüm bölgelerde yaşamın tüm alanlarında iki dilli hayatı hâkim kılacağına dair yaptığı açıklamadır. İkincisi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK)'nin 18-19 Aralık'ta gerçekleştirdiği "Demokratik Özerklik Çalıştay"ı sonrasında kamuoyuna ilan ettiği "Demokratik Özerk Kürdistan İnşası" taslağıdır. Her iki gündem maddesinin içerdiği insani ve meşru talepler, BDP ve DTK tarafından, kamuoyunu kışkırtacak, meydan okuma algısı oluşturacak bir tarzla gündeme sokulmuştur. İki dilli yaşam talebi, TBMM kürsüsünde Kürtçe konuşularak; özerklik tartışmaları da öz savunma gücü, ayrı resmi dil ve ayrı bayrak gibi talepler üzerinden sağlıklı ve serinkanlı biçimde tartışılamaz hale getirilmiştir.

Bir bakıma tarihin akışına yetişememe gibi bir problemle karşı karşıya kalan Türkiye toplumu, görece durgun geçen zaman dilimlerinde yaşanan gelişmelerin sağlamasını ve değerlendirmesini şimdilerde yapıyor.

Türkiye'de yayımlanan yerli dizilerin Balkanlar'a yayılması, diğer yabancı dizilerin yerini alması, hatta izlenme rekorları kırması sadece birkaç yıl önce kimsenin tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi. Zira bu durum iki coğrafyada da ciddi zihni önyargıların kırılması anlamına gelen bir sonuca işaret etmekteydi. Tarihe açılan yüz yıllık bir parantez sebebiyle ne Türkiye insanı Balkanlar'daki kültürel miras ile gerektiği ölçüde temas kurmuş, ne de milliyetçi tarih yazımının Balkan toplumlarına ördüğü Osmanlı önyargıları sebebiyle bölgede Türkiye'ye sağlıklı bir gözle bakılmıştı. Son yıllarda Türkiye'de yaşanan iç politik değişimler dış politikaya da yansıyınca ilk etapta Balkanlarla resmi ilişkiler pozitif yönde bir ivme kazandı ve ardından bunun toplumsal yansımaları da gözle görülür hale gelmeye başladı. Siyasi ilişkilerdeki bu iyileşmenin toplumsallaşmasını sağlayacak ve bölge halkının Türkiye'ye bakışını değiştirecek birçok tarihsel ve kültürel unsur zaten bulunmaktaydı. Ancak Türkiye ve Balkan insanının unutturulmuş ortak yönlerini daha görünür kılacak ve diri bir şekilde insanların takdirlerine sunacak bir araç olmalıydı. Türk dizilerinin Balkan insanının evlerine konuk olması kısmen de olsa bu ihtiyaca hizmet etmeyi vaat ediyor.

Ensaroğlu: '99 kabusu' tekrar yaşanır mı diye korkuluyordu ama çekilme sorunsuz şekilde başlayınca halkın gerçekten rahatladığını gördük.

SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, hem Başbakan Erdoğan hem de BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile yaptığı görüşmenin ardından, çözüm süreci ile ilgili herhangi bir karamsar havanın oluşmadığı değerlendirmesinde bulundu.

SETA Başkanı Taha Özhan, Diyarbakır'da hafta sonu Başbakan Erdoğan'ın gerçekleştirdiği mitingin Türkiye için yüzyıllık ezberlerinden kurtulma fırsatı sunduğu değerlendirmesinde bulundu.