Koalisyoncu İttifak Pazarlığı ve Geçiş Hükümeti Söylemi

Koalisyoncu İttifak Pazarlığı ve Geçiş Hükümeti Söylemi

Türkiye seçmeninin, yönetimde istikrarı önemsediğini biliyoruz. Sorunları kimin çözebileceğine yönelik bakış açısının sonuçlar üzerinde belirleyici olmaya devam ettiği de bir gerçek.

Devamı

AİHM'in bazı kararlarını ve Avrupa Konseyi'nin Türkiye'ye karşı bazı tutumlarını öteden beri taraflı bulan Türkiye, son zamanlarda AİHM'nin, tutuklu yargılaması devam eden Osman Kavala'nın salıverilmesini dair Aralık 2019'da aldığı kararı ile ilgili de memnun gözükmemektedir.

Türkiye ile AB arasındaki ikili ilişkilerin geleceğini değerlendiren Doç. Dr. Talha Köse, 'Avrupa önümüzdeki dönemde stratejik otonomi tartışmasını yapmaya devam edecektir. Şüphesiz AB içerisindeki bu tartışmaların Türkiye açısından da neticeleri olacaktır. Savunma konusunda otonom kapasite ve karar alma mekanizması oluşturmak isteyen bir Avrupa açısından Türkiye ile işbirliğinin daha da değerli hale gelmesi muhtemel.' ifadelerini kullandı.

Muhalefet cephesinde yürütülmeye çalışılan işbirliği görüntüsü, muhalefet içi sert rekabetle kilitleniyor. Önümüzdeki süreçte, hem parlamento seçimlerinde, hem de cumhurbaşkanı adayının kim olacağı meselesinde tartışma ve rekabet derinleşerek devam edecek.

Türkiye'nin 14- (28) Mayıs 2023 Genel Seçimleri birçok dış politika analisti tarafından 2023'ün en önemli seçimi olarak tanımlanmıştı. Başta Batı'dan olmak üzere dünyanın birçok köşesinden uzmanlar, basın mensupları, siyasetçiler ve kamuoyları Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı ve AK Parti'nin zaferi ile sonuçlanan seçimleri yakından takip ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesi Avrupa'da ve birçok Batı ülkesinde beklenmedik bir gelişme olarak yorumlandı. Bu durum Türkiye'de olduğu gibi Batı'da da karar alıcı ve kamuoylarının "uzman" ve "anketçiler" tarafından yanlı bilgilendirilmiş/yönlendirilmiş olmalarının bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu sürpriz olarak algılayan yerli ve yabancı çevreler Erdoğan'ın ikinci turda kazanacağına kanaat getirdiler. Sonuç olarak Erdoğan'ın seçimi kazandığının anlaşıldığı saatlerden itibaren hızlı bir tebrik dalgasına şahit olduk. Dünya liderleri hızlı bir şekilde Erdoğan'ın zaferini kabul ettiler ve yeni dönemde Türkiye ile çalışma isteklerini dile getirdiler.

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri: İki Tur, Adaylar ve Farklar

28 Mayıs'ta yapılan ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte 2023 seçim süreci artık tamamen sonuçlandı. Seçim sürecinde ve sonrasında birçok başlık ve konu ön plana çıkarken bu seçimlere has birçok pratik dikkat çekiciydi. Bu doğrultuda mevcut cumhurbaşkanlığı seçim sistemi, her ne kadar 2014 yılından beri geçerli olsa da 2023 seçimleri, iki turlu bir seçim deneyimlenmesi açısından bir ilki teşkil etti. Dolayısıyla özellikle ilk kez tecrübe edilen bu pratik, detaylıca değerlendirilebilecek birçok konuyu ortaya çıkardı.

Devamı
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri İki Tur Adaylar ve Farklar
AK Parti Adaylar ve Öne Çıkan Başlıklar

AK Parti, Adaylar ve Öne Çıkan Başlıklar

31 Mart'ta gerçekleştirilecek 2024 Mahalli İdareler Genel Seçimleri için aday belirleme süreçlerinde sona yaklaşılıyor. Siyasal partiler büyük oranda adaylarını açıklamış durumda. Yüksek Seçim Kurulu'nun ilan ettiği seçim takvimi 1 Ocak itibariyle işlemeye başlamıştı. Temayül yoklamaları, kamuoyu araştırmaları ve parti içi görüşmelerin akabinde AK Parti de adaylarını açıklamaya devam ediyor. Bu kapsamda 7 Ocak'ta İstanbul'da düzenlenen aday tanıtım toplantısında 11'i büyükşehir olmak üzere toplam 26 ilde AK Parti'nin adayları açıklanmıştı.

Devamı

31 Mart yerel seçimlerinin en belirgin özelliklerinden birisi bazı kritik partilerin üçüncü yol arayışı oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün TBMM'de Kürt sorununu 2005'te sahiplendiğinden bu yana yaptığı reform ve icraatlar ile çözdüğünü yineledi.

Siyasi hayatımızın belki de en uzun seçim dönemine girdik.

Avrupa'da HDP'nin sicilinden çok daha hafifine sahip oldukları halde kapatılan siyasi partilerden haberdarız. Türkiye'nin de terör propagandasına seyirci kalması düşünülemez. Ancak parti kapatmaların Türkiye'de terör sorununu çözmediğini, aksine PKK'nın eline propaganda kozu verdiği düşünülebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “değişim dinamik bir süreçtir. Biz reform gündeminden hiç kopmadık” sözleri ile başlayan yeni reform dalgasını etkisizleştirmeye çalışanlar çok. Bu süreci, zehirlemeye, tartışmalara boğmaya ve mecrasından saptırmaya yeltenenler özel bir gayret gösteriyor.

CHP ve onu destekleyen kesimler de HDP’yi normalleştirmek için bu tartışmanın sözcülüğünü yapacaklardır. Ama kesin olan şudur: HDP, PKK’yı bir terör örgütü olarak görmediği müddetçe Türkiyelileşemez. Ancak bir pazarlama tekniği olarak bu ifadeyi kullanır.

HDP gibi PKK'nın doğrudan siyasi uzantısı olan ve siyasi hedefini hepimizin çok net bildiği bir yapının Türkiyelileşme gibi bir meseleye gerçekten yanaşmayacağı çok açık. Örgüt izin vermediği müddetçe HDP'liler bu konuyu tartışmaya dahi açamaz.

Tüm bu açılardan muhalefet, HDP’lilerin tutuklanması ve ceza almasındansa kapatılmasının kendileri açısından daha az maliyetli olduğunu düşünmektedirler. Hem, HDP’nin kapatılması durumunda, tabanından blok olarak oy alacaklarını varsaymaktadırlar. Meselenin kısaca izahı budur.

1990’lardan bugüne kurdukları, HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve HDP gibi partiler hiçbir zaman terörle arasına mesafe koymadı. Bu partilerin hepsi istisnasız, terör örgütüne 'legal alanda' destek veren yapılardı. Bu partiler aynı zamanda, yine kendi jargonlarıyla, 'PKK’nın kitle bağlantısını kuran', PKK’ya eleman devşirmek için zemin olarak kullanılan, PKK’ya katılacaklara 'politik bilinç' sağlayan aparatlardı.

Oldukça kabarık bir iddianameyle yargılanan Demirtaş kimi davalardan hüküm giydi, kimilerinden halen yargılanıyor. Ancak HDP'nin oyunu yüzde 13'lere çıkaran lider olarak Demirtaş'ın siyaset sahnesinden çekilmemesi bir sürpriz olmadı.

Türk halkını ayırarak Erdoğan'a saldırmaları hiçbir şeyi örtmüyor. Zira Erdoğan, iç ve dış saldırılara karşı koyan ve 15 Temmuz direnişini sergileyen bir lider. Bu iki varoluşsal meseleyi birleştirenlere karşı duran güçlü bir devlet adamı.

Bu sefer Kılıçdaroğlu ittifak partnerlerini de aynı yola zorlamanın peşinde. Bir önceki seçimde Abdullah Gül'ü çatı aday yapmak isterken Meral Akşener'in ve Selahattin Demirtaş'ın adaylıklarını engellemeyi becerememişti. Şimdi de benzer bir hesabın peşinde. Muhalefet kanadında bir kural oluşturmaya çalışıyor. Zemin hazırlıyor. Başta Meral Akşener olmak üzere diğer parti liderlerinin önünü kesiyor.