Hayat Tarzı Kavgası

Türkiye farklı kimlik gruplarının hayat tarzı taleplerini aynı anda karşılayabilen bir sosyoekonomik düzeydedir.

Devamı
Hayat Tarzı Kavgası
Kimlik Siyaseti mi Milli Kimlik Tartışması mı

Kimlik Siyaseti mi Milli Kimlik Tartışması mı?

Evet bir kimlik siyasetine tanık olacağız ancak bu 'milli çıkarları' koruyan kapsayıcı bir milli kimlik tartışması olmaya aday.

Devamı

Kılıçdaroğlu, FETÖ için kullanılan tabirleri kendince Erdoğan'ın etrafı için sarf ederek bir korku ve intikam iklimi oluşturmaya çalışıyor...

6’lı masadaki genel başkanlar, ortak cumhurbaşkanı adayını müzakereyi ileriye bırakırken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aday olmadığını söyleyemeyeceği bir noktaya gelmek üzere.

Elbette sorumluluk sıralaması İsrail zulmünü durdurmaz, acılarımıza da derman olmaz. Ancak meseleye doğru açıdan bakmayı ve gereksiz savrulmaları engeller.

Kanal İstanbul'un Montrö Sözleşmesi'nin getirdiği kazanımları ortadan kaldıracağı yorumu, emekli amirallerin bildirisinin ana korkusuydu.

AK Parti Nasıl Bir Reform Yapmalı?

Türkiye'nin son yıllarda demokratikleşme ve kapasite artırımı konularında kat ettiği mesafe ülkeyi özgürleştirdi ve rasyonel ufkunu genişletti.

Devamı
AK Parti Nasıl Bir Reform Yapmalı
Başörtüsü Büşra Kayıkçı ve Bitmeyen Kavga

Başörtüsü, Büşra Kayıkçı ve Bitmeyen Kavga

Devletin kadınların başörtüsü ile uğraşmayı bırakması, ‘kavgayı' sonlandırmıyor ve bu mücadele tam bir zaferle sonlandırıldı zannedenler, yanılıyor. Evet, bugün de bir “başörtüsü kavgası” devam ediyor ve aslında bu kavga dindar başörtülü kadınlar tarafından yürütülmüyor. Başörtülü kadınlara karşı açılmış bu kavganın sahibi: Seküler yobazlar ve dindar bağnazlar.

Devamı

Son haftalarda kadınlar ve gençler üzerinden yapılan toplumsal değişim tartışmaları iç gündemi meşgul ediyor. Odakta daha ziyade "muhafazakarlığın dönüşümünün" yer aldığı bu tartışmalar herkesin kendi yarasından konuştuğu duygusal ve tepkisel bir zeminde yürüyor.

Başörtüsünün kamusal alanda kullanımına yönelik tartışmalar gündelik hayatta bazı kişilerin başörtülülere sözlü tacizi ve eski bir CHP milletvekilinin başörtülülerin hakim olamayacağı yönündeki açıklamalarıyla yeniden alevlendi.

Tunus Nahda Hareketi lideri Gannuşi, "Özgürlük ne olursa olsun, hangi boyuta ulaşırsa ulaşsın İslam'a zarar verebilecek bir şey değildir. İslam demokrasi ve halk karşıtı değildir. İslam ile demokrasinin ikiz olduğuna inanıyoruz." dedi.

31 Mart yerel seçimlerine dair en esaslı tartışmalardan birisi hiç kuşkusuz bu seçimlerin genel seçim özelliği gösterip göstermediği. İlk bakışta yerel seçim-ler “ülkeyi kim yönetecek” ya da “iktidara kim ve ne kadar sahip olacak” gibi genel siyasetin merkezi sorularına doğrudan bir cevap sunmaz.

Geçen hafta İç İşleri Bakanı Horst Seehofer başkanlığında toplanan Alman İslam Konferansı, katılımcıları, tartışılan konular ve açık büfede yer alan domuz eti ikramıyla pek çok tartışmaya yol açtı.

Türkiye’nin Batı karşısındaki hiyerarşiyi reddeden arayışına yönelik tepki, kuşkusuz en açık şekilde medya bağlamında görünür olmaktadır.

AK Parti'yi Türk siyasi hayatında farklılaştıran unsur sol siyasetin burun kıvırdığı ve sağ siyasetin bir türlü hayata geçiremediği demokratik siyaseti sahiplenmesi ve hayata geçirmesidir.

Muhalefet ne küreselci ne de yerelci bir perspektif üzerinden millete dört başı mamur bir siyaset sunamadan seçimlere gitmektedir. Erdoğan karşıtlığına indirgenmiş, medya yoluyla köpürtülen seçim kampanyalarıyla ancak kendi seçmen kitlesini tahkim etmeye yetecek, iktidarı hedeflemekten uzak bir yaklaşım sergilemektedirler. Böylece, muhalefeti oluşturan partiler, iktidar olmaya değil, karşıtlarının iktidar olmasını engellemeye odaklanmış görüntülerini devam ettirmektedir.

Türkiye’de siyaset temel olarak hangi çatışma hattı tarafından belirlenmektedir? Bu sorunun kritik derecede önemli olmasının sebebi, bu soruya verilen cevabın seçimin kazananını belirleyecek olması, daha da ileri boyutta ise tarihi bir asrı aşan, ulusal ve uluslararası boyutlarıyla ülkedeki iktidar ilişkilerini yeniden düzenleyecek olmasıdır.

Dört benzemezin aralarındaki çıkar birlikteliğinin merkezinde Erdoğan karşıtlığı olduğu kesin. Fakat bu bir vaat değil. Bir program değil. Öfke üzerine kurgulanmış bir senaryo. Yıkımı öneriyor. Birlikte neyi yapacaklarına dair tek bir ortak önerileri yok. Mesela FETÖ ile nasıl mücadele edilecek ve bu mücadele esnasında Batılı ülkeler mevcut tutumlarında ısrar ederlerse ne yapacakları konusunda bir öneri yok.

Seçmenlerin önlerine konan ittifakların sadece seçime gidilen süreçle ya da seçimi kazanmakla sınırlı olmadığının altını çizmek gerekir. Kurulacak ittifaklar, nasıl bir yönetim tarzı ve siyasi düzen ortaya koyacaklarıyla yani seçimden ziyade seçimden sonrasıyla ilgilidir.

Değişim böyle böyle olur. Önce halktan talep gelir. Taban fokur fokur kaynamaya başlar. Rahatsızlığını çeşitli vesilelerle dile getirir...