SETA DC tarafından organize edilen "Türk-Amerikan İlişkilerinde Mevcut Zorluklar" panelinde iki ülkenin ilişkileri masaya yatırıldı.
Devamı
Senelerdir PKK’nın bölgeye sızma stratejisinin merkezi Afrin’di. Afrin-Amanos bağlantısı, örgütün Akdeniz bölgesi ve hatta ötesinde yaptığı operasyonlar açısından büyük önem arz ediyordu.
Devamı
Geldiğimiz noktada ABD, açık bir şekilde PKK’yı kendi stratejine vekalet edecek bir aktör olarak tayin etmiş görünüyor.
Trump yönetiminin Suriye'de birincil hedefi askeri üslerini koruyarak denklemde etkin olmayı sürdürmek.
Putin Suriye’den zaferle çekilmekten bahsediyor, ancak herkes Suriye meselesinin henüz sonuçlanmadığını görüyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, eski PYD/PKK sözcüsü Silo’nun açıklamalarını değerlendirdi.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş ABD’nin SDG gibi paravan örgütleri kullanma nedenleri hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
Önce DEAŞ’la mücadele adı altında hem kendilerinin hem de Türkiye’nin terörist olarak kabul ettiği PKK’yı eğittiler, donattılar. SDG tiyatrosunun sözcüsü Talal Silo’nun da teslim olduktan sonra söylediği gibi ABD, PKK’ya silah yardımı yapabilmek için SDG tiyatrosunu kurdu.
Devamı
Türkiye, Rusya ve İran önce Astana, ardından da Soçi’de bir araya gelerek pozisyonlarını birbirine yakınlaştırmaya çalıştılar. Bu şekilde Cenevre görüşmelerinde mümkün olduğunca ortak bir tavır içerisinde olmayı hedeflediler.
ABD Suriye’de PKK ile birlikte hareket etmeyi taktiksel bir ittifak olarak lanse etti şimdiye kadar.
Afrin’de Rusya’nın desteği olmadan PYD’nin Türkiye destekli ÖSO güçlerine karşı dayanmasının mümkün olmadığını herkes bildiğine göre, Moskova’nın bu örgüte yönelik desteği Ankara’da PKK’ya ve onun Akdeniz’e uzanan bir koridor açmasına destek olarak görülüyor. Bu da Türkiye-Rusya ilişkilerinin daha da yakınlaşmasını engelleyecektir.
Washington'ın Irak ve Suriye politikası sebebiyle Türkiye ile yaşadığı sorunlara çözüm bulmadan sadece S. Arabistan, İsrail ve Körfez ülkeleri sayesinde Şii militanlardan kurtulabileceğini sanması ilginç.
Türkiye, yeni Bağdat- Erbil denklemindeki müzakerelerin ve olası uzlaşmaların kilit ülkesi durumunda.
DEAŞ ile mücadelede "zafere" ihtiyaç duyan Trump yönetimi zaman geçtikçe kapsamlı bir Ortadoğu politikası oluşturamamanın çelişkilerini daha derinden yaşıyor.
DEAŞ ile mücadelede öne çıkan strateji hem Musul ve Rakka'nın düşürülmesi hem de Suriye- Irak bağlantısının koparılmasıydı. Bu hedefe yaklaşıldıkça rakip güçlerin Deyr ez Zor'u ele geçirme kavgası büyüyor.
Başkan Trump'ın, Obama bürokratlarının kendi dönemlerini aklamak için ürettikleri argümanlara değil, sahayı bilenlerin öngörülerine kulak vermesi gerekli.
El-Kaide’yi dünyanın başına bela eden “stratejik zeka”, PKK’yı da bölgenin başında daha büyük bir belaya dönüştürüyor.
CENTCOM’da “biz Rakka’yı alalım da sonrasını Beyaz Saray düşünsün” fikri hakim. Bu sığ düşünce de uzun vadeli stratejiyi, kısa vadeli saha kazanımlarına kurban ediyor.
ABD bir terörist grubu meşrulaştırma çabasından vazgeçmeli.
DEAŞ ise örgütün ideolojisini var eden siyasi, ekonomik ve dini şartlarla hakkıyla yüzleşilmeden farklı isim ve formlarda terör faaliyetleri, kaos yaratma girişimleri ve Haziran 2014’te Musul’un işgali ile birlikte ulaştığı güç zirvesine tekrar ulaşma çabalarını sürdürecektir.
ABD’nin PYD/ YPG’ye yaptığı yatırımın oluşturduğu maliyet Türkiye ile Rusya’nın yakınlaşmasına yol açtı. Bu anlamda 10 Ağustos’ta gerçekleşen Erdoğan Putin görüşmesi ve İran’la “Suriye’nin toprak bütünlüğü” üzerinden sıklaşan diyalog bu üç aktörün birbirine yaklaştığına işaret etmektedir.