Türkiye’nin Savunması ve Seferberlik Sistemi

Son dönem çatışmalarında devletlerin, terörist yapılar ve diğer devlet dışı aktörlerin, hibrit ve vekil unsurların bir arada ve aklı zorlayan yöntemleri tercih ettiği görülüyor. Dost ile düşman veya müttefik ile tehdit artık iç içe girmiş halde. Çevre kirliliği, iklim değişikliği, toplumsal sorunlar gibi ortaya çıkan yeni kaygı alanları da bahse konu "muammaların" derinliğini artırıyor. Böyle bir resim, doğal olarak, devletleri diken üstünde tutup karmaşık karşı tedbirler geliştirmeye itiyor.

Devamı
Türkiye nin Savunması ve Seferberlik Sistemi
Ateşkesi Uzatmak ve Gazze de Ertesi Gün

Ateşkesi Uzatmak ve Gazze’de Ertesi Gün

Gazze'deki dört günlük geçici ateşkesin süresi bugün doluyordu. Yeni bir-iki ya da dört günlük ateşkesin müzakeresi yapılıyordu. Bu yazı yazılırken Katar'dan "iki gün daha uzatma" haberi geldi. Dört günlük dönemde Gazze'ye ulaştırılan insani yardım yetersiz kaldı. Ancak yine de her gün Filistinli çocukların, kadınların öldürülmesi yerine geçtiğimiz dört gün boyunca İsrail hapishanelerinden kurtulan Filistinlilerin özgürlük sevincini görmek dünya kamuoyunu bir nebze rahatlattı. Bununla birlikte, İsrail'in katliamlarına uluslararası toplumun verdiği tepkinin dinmemesi gerekiyor. Rehine takası gösterdi ki aslında 7 Ekim öncesinde de İsrail, Filistinlilere karşı ağır insan hakları ihlalleri uygulamaktaydı. İki devletli çözüm konuşulmaya devam edilmeli ve kalıcı ateşkes için İsrail üzerinde baskı kurulmalı. Batı kamuoylarından sonra İspanya ve Belçika gibi ülkelerden gelen olumlu tepkilerin sürdürülmesi gerekiyor.

Devamı

İsrail ve Hamas arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Mısır ve Katar arabuluculuğuyla başlayan esir takası devam ediyor. Halihazırda takas edilen esirlerin hasta, kadın ve çocukları kapsadığı biliniyor. Ancak "ara verme" uzadıkça tarafların esir isimleri üzerine anlaşması gittikçe zorlaşacak. Diğer bir ifadeyle tüm esirlerin takası ile ilgili "son nokta" mutlaka bir an kendini gösterecek. "Ara verme" ifadesiyle kalıcı bir sessizliğin kastedilmediği, çatışmaların kaldığı yerden devam edeceği zaten işaret edilmişti. Peki, bu aranın ardından Gazze'yi ne bekliyor? Bu soruya cevap vermek adına öncelikle tarafların niyetlerini ve gündemlerini objektif bir şekilde ortaya koymakta fayda var.

21. yüzyıl teknolojik dönüşümle ilerliyor. Ülkeler teknolojik altyapılarını kuvvetlendirmek için rekabet ediyorlar. Yapılan çalışmaların rakip ülkelerden korunması için tedbirler alınıyor. Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) alanı mevcut rekabetin temelini oluşturuyor. ABD ve Çin kendi aralarında teknolojik yarışı hızlandırırken dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreç giderek güçleniyor.

Dünyanın en zengin iş insanı Elon Musk, sahibi olduğu X’te (Twitter) antisemitik bir paylaşımı beğenince, aleyhinde yeni bir kampanya başladı. Media Matters adlı kuruluşun platformda antisemitik içeriğin yaygınlığı konusunda yayınladığı bir rapor, X’e reklam veren büyük Amerikan firmalarının platformdan reklamlarını çekişini tetikledi. Büyük ticari zarara uğramaya başlayan Musk, İsrail’e giderek antisemitik olmadığını göstermeye çalışır bir havadaydı. Elbette antisemitik olmadığını göstermenin yolunu İsrail’i ziyarette görmesi kendi içinde sorunlu bir yaklaşım. Anti-Semitizm’in tarihi İsrail’in tarihinden çok daha eski ve İsrail Başbakanı Netanyahu gibi liderlerin anti-Semitizm’le İsrail’in politikalarını eleştirmeyi bir tutmayı sağlamaya çalışan uzun bir geçmişi var. Musk’ın sadece ticari kaygılarla gitmiş olması da savunulabilir ancak sahibi olduğu firmaların büyük değer kayıplarına bizzat imza atmış biri olması bunun en büyük motivasyonu olmadığına işaret ediyor. Musk, ticari kayıplarını bir şekilde telafi edebileceğini ancak anti-Semitik damgasının çok daha kalıcı sonuçları olduğunu düşünüyor anlaşılan.

“AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Durumu” başlıklı raporda öne çıkan ifadeler nelerdir? Söz konusu raporda vurgulanan zorluklar ve fırsatlar nelerdir? Türkiye-AB ilişkilerindeki mevcut durumu etkileyen faktörler nelerdir? Raporda belirtilen ekonomik ve ticari ilişkilerdeki gelişmeler nelerdir? Türkiye ile AB arasındaki ticarette hangi trendleri gözlemliyorsunuz? Türkiye-AB ilişkilerindeki en büyük politika öncelikleriniz ve raporda belirtilen konulara yönelik çözüm önerileriniz nelerdir? Siyasi, ekonomik ve ticari alanlarda iş birliğini güçlendirmek adına Türkiye ve AB’nin atması gereken adımlar nelerdir?

Kriter'in Aralık Sayısı Çıktı: İnsanlık Vuruldu | Filistin Ayakta Kalacak

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 85. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı
Kriter'in Aralık Sayısı Çıktı İnsanlık Vuruldu Filistin Ayakta Kalacak
Gazze de Kim Ne Kaybetti

Gazze’de Kim Ne Kaybetti?

Gazze'de savaşa verilen aranın ardından İsrail, yeni bir ateşkes uygulamayacağını ilan ederek katliamlarına yeniden başladı. Dün itibarıyla İsrail'in ateşkes sonrası başlattığı hava bombardımanında 50'den fazla sivil hayatını kaybetti. Böylelikle İsrail, Gazze'nin kuzeyiyle sınırlı kalmayacağını ve savaşı Gazze'nin tamamına yayacağını göstermiş oldu. Bu saatten sonra savaşın sonunu kestirmek oldukça zor. Ancak İsrail, Gazze'de askeri zaferle çıksa bile, savaşın kaybedeni olacak.

Devamı

NATO Dışişleri Bakanları bu hafta Brüksel'de bir araya gelerek ittifakın öncelikleri ve hedefleri doğrultusunda ne tür adımların atılması gerektiğini ve daha önce alınan kararların uygulamadaki etkinliğini görüştü. Toplantının ana gündemi ittifakın savunma durumu, Ukrayna'ya yapılan yardımların geleceği, Balkanlar'daki istikrar ve İsveç'in üyelik başvurusu olarak ifade edilebilir. Bu anlamda yıl içinde gerçekleştirilen Vilnius Zirvesi'nde alınan kararlar doğrultusunda Ukrayna ile olan ilişkilerin derinleştiği görülürken, Balkanlar'da geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan gerginliklerin de ittifakın kararlılığı bakımından bir test niteliğinde olduğu anlaşılıyor.

Daha önceki komite toplantılarında 87 anlaşma imzalanırken 6 Bakanın katıldığı son ziyarette ikili ilişkileri daha ileriye taşıyacak yeni anlaşmalar imzalandı.

İsrail’in Gazze operasyonlarına karşı protesto hareketleri, Amerika’da ifade özgürlüğünün sınırlarının yeniden sorgulanmasına yol açtı. İsrail yanlısı grupların İsrail eleştirilerini antisemitizmle bir tutma çabaları örgütlü ve sistematik bir hal aldı. Medya organlarına verilen ilanlar ve Kongre’deki lobi faaliyetleri üzerinden yürütülen bu kampanyanın ana mesajı şuydu: Filistinli sivilleri savunmak adına yollara dökülen kalabalıklar, antisemitizmin yükselmesine sebep oluyor. Bununla birlikte dünyanın önde gelen üniversitelerinin Filistin’i destekleyen gruplara sansür uygulamaları, antisemitizm damgası yeme korkusu ve etkili bağışçıların desteğini çekme tehditlerinin akademik hürriyetin sınırlarını belirleyebildiğini gösterdi. Filistin yanlısı tavırları yüzünden işinden olan veya dışlanan ünlü ismin tecrübesi de antisemitizm travmasının örgütlü siyasi güçler tarafından nasıl etkin bir silah olarak kullanılabildiğini gösteriyor. Bunun Amerika’nın en gurur duyduğu demokratik değerlerinden biri olan ifade özgürlüğüne darbe vuracağını söylemek abartı olmayacaktır.

"Birlikte Gelişmek: Sorumluluklar, Eylemler ve Çözümler" temasıyla gerçekleştirilen "TRT World Forum 2023'te, "Türkiye Yüzyılı Vizyonu: Sistem Kurucu Bir Aktör Olarak Türkiye" başlıklı panel düzenlendi.

Kssam Tugaylarıyla birlikte Gazze'de mukim diğer direniş yapılarının 7 Ekim'de İsrail'e yönelik başlattıkları yıldırım harekatının üzerinden iki ay geçti. Aksa Tufanı olarak adlandırılan bu hamle, içerisinde yeni askeri doktrinler barındırırken, drone ve paramotorların kullanımı gibi yeni teknik imkanlarla da İsrail ordusunda büyük bir şok etkisi yaratmıştı. İsrail ordusuna ait Gazze etrafında konuşlu askeri üsler Filistinliler tarafından ele geçirilmiş, bölgedeki işgal/yerleşim alanları da kontrol altına alınmıştı.

Dünyada da Türkiye’de de birçok gündem var; bunların hepsi de önemli, ancak bazıları var ki daha önemli ve biri var ki en önemlisi. Dünya ve Türkiye için en önemli gündem, aslında insanlık adına en önemli gündem, Filistin’deki siyonist işgal rejiminin şeytanî hamleleri. Bu hamleleri ve Filistinlilere ve insanlığa verdiği zararları iyi anlamak gerekiyor.

Netanyahu Gazze konusundaki Beyaz Saray’ın telkinlerini dinlememekle birlikte Amerikan yardımına teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Amerika’nın koruması olmaksızın uluslararası baskılara dayanamayacağının farkında olan Netanyahu, koalisyon ortaklarına Washington’la ilişkiyi götürebilecek tek aktörün kendisi olduğu mesajını vermeye çalışıyor. Biden yönetimi ise İsrail’in politikalarında sınırlı değişiklikler talep etmesine karşın kayıtsız destek politikasına devam etmekte ısrar ediyor. Bunu en son BM oylamasında görüldüğü üzere yalnız kalmak pahasına yapması da Amerika’nın ‘kurallara dayalı uluslararası sistem’ ilkesinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Washington bir yandan da İsrail’in ‘orantılı cevap’ kavramını anlamsızlaştıran saldırılarına ve fosfor bombası kullanarak savaş suçu işlemesine rağmen silah vermeye devam ediyor. Kısacası Netanyahu’nun Biden’a teşekkür etmesi için çok sebep var ve bu dinamiklerin kısa sürede değişmesini beklememizi gerektirecek bir işaret yok.

5 Aralık'ta ABD tarihinde eşi ve benzerine ancak McCarthy döneminde rastlanacak türden bir gelişme yaşandı. Ülkenin en önemli üniversitelerinden Harvard, Pennsylvania ve MIT'nin rektörleri, üniversite kampüslerinde yayıldığı iddia edilen anti-semitizm dalgası sebebiyle ABD Temsilciler Meclisinde sorgulandı. Pennsylvania Üniversitesi Rektörü Elizabeth Magill, baskılara dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı. Harvard Üniversitesi Yönetim Kurulu üyeleri ise yaptıkları toplantı sonrasında Rektör Claudine Gay'e desteklerinin tam olduğunu ifade etti. ABD Başkanı Joe Biden ise, akademik özgürlüğü odağına alan ve kurucu ABD değerlerinin sorgulanmasına yol açan bu tartışmanın dışında kalmayı tercih ediyor. Zira tartışma, ABD'nin yaslandığı değerler sisteminin sorgulanması sonucunu doğuracak bir potansiyeli ihtiva ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle dün Budapeşte'deydik. Bu ziyaret Erdoğan'ın 2023'te Macaristan'a ikinci ziyareti. Önceki ziyaret 20 Ağustos'ta Macaristan'ın kuruluş günü kutlamalarına katılım için yapılmıştı. Yine, Macar Cumhurbaşkanı Novak ve Başbakan Orban da bu yıl Türkiye'yi ziyaret etmişlerdi. Dünkü ziyaret 18 Aralık 1923'te Türkiye ile Macaristan arasında imzalanan Dostluk Anlaşması'nın yüzüncü yılına denk geldi. Ziyarette Erdoğan'ın Novak ve Orban ile ikili görüşmelerinin yanı sıra 8 bakanın katılımı ile 6. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konsey toplantısı gerçekleştirildi. 2024 Türk-Macar Kültür Yılı'nın açılışı yapıldı. Macar tarafı at, Türk tarafı Togg hediyesi sundu. 2013'teki ilk YSDK Toplantısı'ndan itibaren Ankara ile Budapeşte arasında birçok konuda güçlü bir işbirliği perspektifi öne çıktı. İkili ilişkiler "geliştirilmiş stratejik ortaklık" aşamasına vardı.

Erdoğan: ABD’nin sorumluluğu İsrail’i bu canilikten vazgeçirmek, Gazze’deki bu katliamı durdurmaktır. Fakat ABD bugüne kadar İsrail’i durdurmak şöyle dursun adeta teşvik etti. ABD’den cesaret ve güç alan İsrail ise ne uluslararası hukuk tanıdı ne de insan hakları

Biden yönetimi İsrail’in operasyonlarının sivillere maliyetinden rahatsızlığını bir süredir daha yüksek sesle dile getiriyor. Operasyonların Hamas liderliğini hedef alan daha sınırlı ve sabırlı bir operasyon şekilde ilerlemesi gerektiği mesajını veren Washington bir yandan da İsrail’in Hamas sonrası senaryolar hakkında bir plan ortaya koymasını istiyor. Biden’ın Filistin Yönetimi’nin Gazze’de yönetimi ele almasını tercih ettiği biliniyor ancak Netanyahu’nun buna karşı çıktığı da basına yansımıştı. Bu tür detaylarına ortalığa dökülmesi Washington’la Tel Aviv arasında üstü örtülü bir rahatsızlık olduğunu ortaya koyuyor ancak Biden yönetiminin İsrail’e ciddi bir baskı yapmaya hala hazır olmadığı açık.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi İsmail Sarı ve Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Akademi Direktörü Ferhat Pirinççi, ABD yönetiminin kurulduğunu açıkladığı çok uluslu misyona ilişkin değerlendirmede bulundu.

Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya'da da yıllardan beri İslam düşmanlığı, kurumsal ayrımcılık, nefret söylemleri, camilerin kundaklanması, Müslümanlara yönelik hakaret, şiddet ve cinayetlerin artması siyasi ve sosyal bir sorundu. 7 Ekim'in ardından ise Almanya'da bu sebeplerden dolayı hâlihazırda tedirgin bir ruh haliyle hayatlarını idame ettiren Müslümanlarda korku cumhuriyetinde yaşadıkları hissiyatı gün geçtikçe güçlenmeye başladı. Filistin'deki savaşın alevlenmesiyle Almanya'da Müslümanlara ve İslami cemaatlere yönelik siyasi baskılar giderek artmaya başladı. Dolayısıyla Müslümanlar açısından 7 Ekim zorlu bir milat anlamı kazandı.