Almanya'nın UAD Kararı: "Soykırım Karnesine" Yeni Bir Kara Leke

20. yüzyılda işlediği soykırımın kurbanı Yahudilere ve İsrail'e milyarlarca dolar tazminat ödeyen Almanya, aynı yüzyılda işlediği bir başka soykırım karşılığında Herero ve Nama halklarına tazminat ödemeye neden yanaşmıyor?

Devamı
Almanya'nın UAD Kararı quot Soykırım Karnesine quot Yeni Bir Kara
İsrail e Karşı Soykırım Davası nda Önleyici Tedbirler Kararı

İsrail’e Karşı Soykırım Davası’nda Önleyici Tedbirler Kararı

İsrail’in Gazze saldırılarının soykırım tartışmasına neden olan boyutları nelerdir? Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’na yaptığı başvurusunun ve önleyici tedbir talebinin içeriği nedir? Divanın önleyici tedbir kararının içeriği ve anlamı nedir?

Devamı

Güney Afrika Cumhuriyeti (Güney Afrika), 29 Aralık 2023 tarihinde, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere karşı yürüttüğü eylemlerle İsrail'in Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiasıyla Uluslararası Adalet Divanı'na (Divan) başvurmuştu.

İsrail'e karşı soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) dün ihtiyati tedbir kararı aldı. UAD, İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların makul seviyede ispatlandığı değerlendirmesiyle davanın esastan görülmesine de karar verdi.

SETA Hukuk Araştırmacısı Cem Duran Uzun, A Haber ekranlarında yayınlanan Ajans Gün İçi programında, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in soykırım iddiasıyla yargılandığı davada çıkan ara karar üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Batılı hükümetler dört aydır masum Filistin halkına yönelik devam eden İsrail vahşetine ve soykırım siyasetine kayıtsız ve şartsız destek vermeye devam ediyor. Batı'nın sağladığı askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik desteğin İsrail'in güvenliğinin sağlanması için değil, bilakis İsrail'in masum sivillere yönelik soykırım zulmünün devamı için olduğu açık. Batı'nın desteği olmadan İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırgan, yayılmacı ve sömürgeci politikalarını sürdüremeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Bundan dolayı da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer Batılı ülkeler İsrail'in soykırım suçunun suç ortağı olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.

Kriter'in Şubat Sayısı Çıktı: Tarihi Karar | İsrail Soykırımla Yargılanacak

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 87. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı
Kriter'in Şubat Sayısı Çıktı Tarihi Karar İsrail Soykırımla Yargılanacak
Ateşkeste Son Durum İsrail Yine Aşırı Sağa Teslim

Ateşkeste Son Durum: İsrail Yine Aşırı Sağa Teslim

Netanyahu'nun operasyona devam kararıyla bir yandan Divan’ın temennisi çiğnendi, diğer taraftan yargılama sürecine yönelik İsrail'in hanesine bir çentik daha atıldı.

Devamı

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Haber Ajandası programında, batılı ülkelerin Ukrayna Savaşı ile Gazze Savaşı karşısındaki ikiyüzlü tavırlarına dikkat çekti.

İsrail, Uluslararası Adalet Divanı (Divan) önüne ilk kez 2003 yılında, BM Genel Kurulu'nun bir danışma görüşü talebi bağlamında çıkmıştır. BM Genel Kurulu 8 Aralık 2003 tarihinde aldığı karar ile "İşgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'in duvar inşasının hukuki sonuçlarının ne olduğuna dair" Divan'dan hukuki görüş talep etmiştir.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 88. sayısı raflarda yerini aldı.

Ortadoğu'daki çatışma ve krizler sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel siyasetin dinamiklerini de etkilemektedir. Bu anlamda İsrail'in yalnızca Filistin ölçeğinde bir güvenlik problemi olmadığı, aynı zamanda küresel siyasetin istikrarına ve evrensel barışa da doğrudan tehdit olduğu ifade edilebilir. Nitekim İsrail uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler kararları gibi üzerinde uzlaşıya varılmış, uluslararası barışın tesisini hedefleyen her türlü sürece karşı çıkıp aykırı bir aktör olmaya devam ediyor. Bu kapsamda Gazze'deki sivilleri, özellikle kadın ve çocukları kasten hedef alan İsrail, apaçık bir soykırım işliyor.

Başkan Biden hafta sonu yaptığı ‘kırmızı çizgi’ açıklamasıyla Netanyahu’yla aralarındaki Gazze konusundaki görüş ayrılığını açığa vurdu. Biden, Netan-yahu’nun planladığı Refah’a askeri operasyonun kırmızı çizgisi olduğunu ifade etti. Uzun zamandır ateşkes çağrısı yapmadığı için kendi tabanından ağır eleştiriye maruz kalan Biden, nihayet ateşkesten bahsetmeye de başladı. Öte yandan İsrail’i asla terk etmeyeceğini söyleyerek kırmızı çizgisinin o kadar da koyu bir kırmızı olmadığını gösteren Biden, Netanyahu’nun politikalarının İsrail’e zarar verdiğini söyledi. Bir yandan İsrail’in korunmasını sağlayan Demir Kubbe gibi savunma sistemlerini finanse etmeye devam edeceğini ifade eden Biden, bir yandan da 30 bin daha Filistinlinin ölümüne tahammül edemeyeceklerini ve Netanyahu’nun masum sivillerin ölümü konusunda dikkatli olması gerektiğini söyledi. Biden’ın başkanlık kampanyasına başladığı aşamada bu tür çıkışları yapması rastlantı değil elbette zira ön seçim sonuçlarında Demokrat seçmenin Filistin’de ateşkes mesajı netti.

Hafta içerisinde Almanya'daki PKK yandaşlarının önce Dortmund şehrinde Türk esnafı, sonra da Türkiye'nin Hannover Başkonsolosluğunu hedef alan saldırıları Berlin yönetiminin terörle mücadele politikası konusunda yaşanan sorunları bir kez daha gündeme getirdi. Aslında aynı günlerde Almanya dışında Belçika, Fransa ve İsveç'te de PKK'lıların Türk vatandaşlarına ve temsilciliklerine yönelik benzer saldırılar gerçekleştirmiş olmaları sorunun sadece Almanya ile sınırlı olmadığını, Avrupa'nın büyük bölümünü kapsadığını yeniden gösterdi. Gerek Almanya gerekse diğer Avrupa ülkelerindeki güvenlik güçlerinin Türk vatandaşlarını ve temsilciliklerini koruma konusunda yetersiz kaldığı, PKK yandaşlarına toleranslı davrandıkları görüldü.

Gazze’de hizmet veren yardım kuruluşu World Central Kitchen’ın aracının İsrail tarafından vurulması ve aralarında bir Amerikan vatandaşının da bulunduğu 7 gönüllünün hayatını kaybetmesi büyük tepki çekti. Saldırı sonrasında bazı yardım kuruluşları Gazze’deki operasyonlarını durdurdu ve bunların arasında 1968’den beri işgal altındaki bölgelerde kesintisiz faaliyet gösteren bazı kuruluşlar da var. 7 Ekim’den beri 200’ün üzerinde yardım kuruluşu çalışanının hayatını kaybettiği Gazze’de kalmaya devam edeceğini açıklayan Birleşmiş Milletler’in World Food Program’ın verilerine göre mart ayında günlük 300 kamyon yardıma ihtiyaç duyulmasına rağmen sadece 47 kamyon giriş yapabilmiş. Aylardır açlık ve her türlü zorlukla mücadele eden Gazze halkına ulaşmaya çalışan yardım kuruluşları da İsrail’in askeri operasyonlarının tehdidi altında. Bu durum karşısında iç kamuoyunda baskı görmeye devam eden Biden yönetimi, Netanyahu’ya tavır almasına karşın hala oyun değiştirici bir adım at(a)mıyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 89. sayısı raflarda yerini aldı.

Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze Şeridi'ndeki eylemleri ile Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesi ile İsrail'e karşı 29 Aralık 2023 tarihinde UAD'ye başvuruda bulunmuştu. Başvuru, İsrail devletinin ilk kez doğrudan yargılanması anlamına gelen bir uluslararası yargısal süreç başlattı. Daha da önemlisi söz konusu Dava, uluslararası hukukun ihlalinden doğan suçlar arasında en ağırı olarak kabul edilen ve II. Dünya Savaşı'nda bizzat Yahudilerin hedef olduğu soykırım suçlamasını konu almaktadır.

Misket bombası nedir? Misket bombası uluslararası hukukta hangi düzenlemelere göre yasaklanmıştır? Rusya ve Ukrayna’nın misket bombası kullanmaları uluslararası hukuk açısından ne anlama gelmektedir? ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası gönderme taahhüdü Ukrayna’nın kuvvet kullanma yasağını ihlal eder mi? ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası göndermesi durumunda Rusya Silahlı Kuvvetlerinin misket bombasıyla karşılık vermesi Rusya’nın bu saldırılarını hukuka uygun hale getirir mi?

Bu analizde UCM’nin 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında yürüttüğü soruşturma süreci ve tarafsızlığı irdelenmektedir.

Bir durum tespiti yapmayı ve gelecek projeksiyonu ortaya koymayı amaçlayan kitap, aynı zamanda ÖAŞ’lerin merkezinde olduğu çatışmaların oluşturduğu yeni bölgesel güç dengelerine dair ipuçları da sunmaktadır.