Kazananlar ve Kaybedenler

17 Aralık'la başlayan sürecin kazananları Ergenekon davası sanıkları ve ulusalcı çevreler oldu. Kendi karşıtları olarak gördükleri iki gücün çatışmasını keyifle izlediler ve yeni bir pozisyon arayışına girdiler.

Devamı
Kazananlar ve Kaybedenler
Yerliliğinizi Yitirdiniz

Yerliliğinizi Yitirdiniz!

Grup çıkarlarına ve başarısına odaklanan asabiyenin, ümmetin maslahatını yok ettiğine Irak'ta ve Suriye'de birçok örnekle şahit olduk.

Devamı

Mesele Davutoğlu'nun ne söylediğini dinlemek ve anlamaya çalışmak değil. İnşa edilen kurgusal AK Parti ötekisini konumlandırma çabası.

Arap isyanları sonrasında halktan yana tavır alan, bölge sorunlarında arabuluculuk yapan ve Mısır'da gerçekleşen askeri darbeyi tanımayan Katar, Suudi Arabistan'ın da baskılarıyla tavır değişikliğine gitmiş görünüyor.

Toplumun üçte ikisi Diyanet İşleri Başkanlığına duyduğu güvene ve memnuniyete paralel olarak, kurumun sosyal meselelere de karışmasını ama güncel siyasetten kesinlikle uzak kalmasını istiyor.

2015'in iç siyaset gündemi de belli şimdiden: Çözüm sürecindeki muhtemel gelişmeler ve gelgitler; başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmaları gölgesindeki genel seçimler; Erdoğan-Davutoğlu arasındaki yetki dağılımı ve bunun pratik siyasete yansımaları.

Yeni Yıl ve Bitmeyecek "İslamcılık" Eleştirisi

Yeni yılda da Gezi olayları ya da 6-7 Ekim Kobani gösterilerine benzer "toplumsal patlamaları" bekleyenlerin hissettiği öfke ve acziyet karışımı sadece Erdoğan karşıtlığı ile açıklanamaz elbette.

Devamı
Yeni Yıl ve Bitmeyecek quot İslamcılık quot Eleştirisi
Kim Bu Liberaller

Kim Bu Liberaller?

"Liberal" diye nitelenmek için "AK Parti iktidarına karşı olma" kriteri yeterli hale geldi. "Birey hakları", "özgürlük", "demokrasi" vb. gibi değerlerin içeriği önemli değil. Önemli olan AKP'ye muhalefet!

Devamı

Siyasette geleneksel demokrasi anlayışından performatif demokrasi anlayışına doğru bir geçiş söz konusu. Geleneksel parti demokrasisi anlayışından kamu demokrasisi anlayışına doğru bir dönüşüm yaşanıyor.

Ne zaman ki yolsuzluk bir siyasi aktör için "mücadele edilmesi gereken bir kötülük" olarak tanımlanırsa bu durumda siyasal bir içerik kazanır.

Küresel sistem giriftleştikçe, sistemle uyumlu davranmayan aktörler çok farklı zorlayıcı araçlarla karşılaşmakta. Bu araçlarla başa çıkmanın yolu ne tamamıyla sistemin dışına çıkmak ne de sistemin salık verdiği adımları atmaktır.

Avrupa'nın "bir arada yaşama ideali ve evrensel değerleri" kendi içinde ciddi bir meydan okuma ile yüz yüze. Müslümanları ötekileştiren bu İslam karşıtı dalga Avrupa'yı yeniden tanımlamaya çalışıyor.

Türkiye, kaosun hükmettiği, yabancı istihbarat örgütlerinin keyfince cirit attığı dönemlerde patlayan bombalarla, faili meçhul cinayetlerle, yargısız infazlarla çalkalanıp durdu.

Küreselleşme süreçleriyle birlikte modern dünya sisteminin başat aktörü olma özelliğini yitiren Avrupa hem siyasi hem ekonomik açıdan ciddi bir sıkışmışlık yaşadı.

Demokratik güçler ile vesayet güçleri arasındaki çatışmanın bu noktasında yürütmedeki mevcut çarpık kurumsallaşmanın tartışılması, yürütmede birliğin sağlanması için kapsamlı bir kurumsal reform süreci başlatılması gerekiyor

Başbakan Davutoğlu'nun Paris'te teröre karşı Avrupalı liderlerle yürümesi Fransa İslam Konseyi başta olmak üzere diğer Müslüman grupların bu yürüyüşe katılmasında teşvik edici bir etkide bulundu.

Aslında "fikir ve ifade özgürlüğü" ile "kutsala saygı" ikilemi arasındaki tartışma evrenselin ne olduğu ve farklılık ile nasıl ilişkileneceği hakkında... Batı dünyası fikir ve ifade özgürlüğünü kendi "evrensel" tanımlamasıyla ve çifte standartla birlikte dayatıyor.

Türkiye'den yapılan sağduyu çağrıları Avrupa'nın hem kendisinin yeni bir etnik ve dinsel taassup girdabına sürüklenmesinin hem de dünyayı böyle bir tehlikeye atmasının önlenmesi açısından çok önemli.

Türkiye'deki bazı kalem ve laf erbabı meseleyi Avrupa'daki ırkçı yayın organlarına ve parti liderlerine bile rahmet okutacak bir İslam düşmanlığıyla ele aldı. Bu kişiler olayı İslam'ı sorgulamak ve hakaret etmek için vesile saydılar.

AK Parti'nin devam eden siyasal başarısının kısa dönemli olduğunu ve inişe geçtiği görüşünü seslendiren bu argüman aslında iktidar partisinin "ülkenin sosyolojisini yönetemediğini" öne sürüyor.

Eleştiri hakkını gasp edenler öncelikle entelektüel hegemonyayı elinde bulunduranlardır. Türkiye örneğinde bunu "Cumhuriyetçi pozitivistler" ve "endişeli modernler" temsil ediyor.