Gezi ve Siyaset

Gezi'nin üzerinden bir yıl geçtikten sonra, eylemlerin ürettiği sonuçlar ve sokak-siyaset ilişkisi üzerine serinkanlı bir tartışma yürütmeye ihtiyaç var.

Devamı
Gezi ve Siyaset
İktidarın Açmazı

İktidarın Açmazı

2007 seçimleri, 2010 referandumu ve 2011 seçimlerinden güçlenerek çıkan AK Parti, bu destek sayesinde sivil-asker ilişkilerinin mahiyetini değiştirdi ve Çözüm sürecini başlatabildi.

Devamı

AK Parti'yi tartışmak Türkiye'yi ve geleceğini tartışmaktır. Bu yüzden kaçınılmazdır ve faydalıdır da. Sıkıntılı olan şey, AK Parti eleştirilerinin bir fasit dairede boğulup gitmesidir.

Bugün benzer şekilde siyaset kurumunu itibarsızlaştırarak, sandık dışı ve anti-demokratik yöntemlerle siyaseti dizayn etme çabasını "demokratikleşme adımı" olarak nitelendirmek, yeni bir yanılsama olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye'nin Avrupa ile eleştirel entegrasyonu eski ve yeni batıcıların da zayıf aktör patolojisinden kurtulmalarını gerektiriyor.

Muhalefetin Türkiye gibi siyasetin sahici bir zeminde yapıldığı bir ülkede "toplumsal kucaklayıcılık veya toplumsal mutabakat" gibi muğlak bir söylem ile aday arayışına girmesi garabettir

AİHM'nin Kıbrıs Müdahalesi

Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi tazminat kararına sebep oluyorsa İngiltere, İspanya ve İtalya gibi ülkelerin Irak operasyonuna destekleri de AİHM'nin kararlarına konu olmalıdır.

Devamı
AİHM'nin Kıbrıs Müdahalesi
Türkiye'deki quot Yeni Batıcılar quot Kim

Türkiye'deki "Yeni Batıcılar" Kim?

Hükümetin paralel yapı ile mücadelesi devam ettikçe Hareketin yeni Batıcılığı daha da güçlenecek gibi.

Devamı

Dış aktörler tarafından Türkiye'ye yönelik eleştirileri bir muhalefet dili olarak kullanmak, demokratikleşme meselesinden daha çok bir pozisyon savaşıdır.

Mısır'daki idam kararları tepki toplamayı sürdürürken Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Sisi'nin, bu kararları siyasi pazarlık konusu yapması mümkün.

AK Parti'nin önerileri arasındaki "daraltılmış bölge sistemi", hem siyasal istikrar hem de yerleşik siyasal kültür açısından Türkiye'ye daha uygun ve uygulanabilirdir.

Yüksek faiz dolayısıyla yıllarca orta gelir tuzağında patinaj yapan ülke mi ya da düşük faiz ile yüksek büyüme oranlarını gerçekleştirerek orta gelir tuzağından çıkmış bir ülke mi olacağız?

30 Mart seçim sonuçlarıyla birlikte, kesin olarak ortaya çıkan durum, diğer partilerin cumhurbaşkanlığına kimi aday göstereceğinden daha çok, AK Parti'nin göstereceği adayın süreci belirleyeceği gerçeğidir.

Takipçi kitlesinin genişliği ile övünen yayın organları saldırgan propagandalarının halk üzerinde beklenen etkiyi göstermeyişini iyi analiz etmeli ve daha ilkeli bir yayın politikası izlemelidirler.

30 Mart'ta, eski Türkiye'ye dönüş çabaları; ülkenin, milletin, ümmetin selameti pahasına sürdürülen Erdoğan karşıtlığı; milli irade rağmına çizilen senaryolar; siyasetin siyaset dışı enstrümanlarla çizilme teşebbüsleri oylanacak.

Seçim sonuçları, "beyaz Türkler" açısından istenen sonucu ortaya çıkarmadığı durumda yine halkı bilinçsizlikle suçlayan değerlendirmeler medya ve sosyal ağlarda bolca dile getirilecektir. Ancak, netice ne olursa olsun, ortaya çıkan seçim sonucu, halkın irfanını ve tercihini yansıtacaktır.

2009 Açılım süreci ve 2013 Çözüm süreci sırasında 'süreç çöktü kampının' oldukça etkin 'göründüklerini' kabul etmek gerekiyor. Neredeyse eskatolojik bir dünyanın içinden konuşan bu kamp, 2009 Açılım sürecindeki etkisine bugün sahip değil. 'Süreç çöktü kampı' büyük ölçüde PKK ve sol-liberal dünyanın içinden konuşmaktadır. Yani açılım ve çözüm süreçlerine kategorik olarak karşı olan Türk milliyetçisi veya Kemalist dünyaların itirazlarının gerekçeleriyle arasında ciddi mesafe olduğu farz edilmektedir.

Türkiye'nin Kürt meselesi ve PKK ile imtihanında değişmeyen tavırların başında farklı dozajlarda nükseden 'siyaset düşmanlığı' olageldi. Anti-siyasetin zirve yaptığı en yoğun sahneler ise 2008-2013 arasında nüksetti. 2008'de AK Parti'yi kapatma girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca ilk kez bir hükümet açık bir şekilde sorunun ismini koyarak Türkiye gündemine taşımaya başladı. Erdoğan bir yıl sonra tartışmaları resmileştirecek bir adım atarak 10 Kasım 2009'da ilk kez TBMM'nin sorunu resmen tartışmasının önünü açtı. 2009 Açılım sürecinde ortaya çıkan manzara oldukça ilginçti. Başta PKK olmak üzere neredeyse bütün aktörlerin 'siyasetin devreye girmesinden' duyduğu rahatsızlık aşikârdı. Bunun en çarpıcı örneği MHP'nin PKK'nın dağdan indirilme hedefine 'gerekirse dağa çıkarız' tepkisi olmuştu.