"Eleştiri" mi, "Basın Özgürlüğü" Sopası mı?

Batı başkentlerinde gittikçe netleşen ortak bir Türkiye yaklaşımı var. Somut menfaatler (terörle mücadele ve mülteciler krizi gibi) gündeme geldiğinde ittifak ilişkileri çerçevesinde "yapıcı" müzakerelerde bulunmak. Ancak aynı zamanda "basın özgürlüğü" konusu etrafında "otoriterleşme" tezini bir sopa olarak elinde bulundurmak.

Devamı
quot Eleştiri quot mi quot Basın Özgürlüğü quot Sopası mı
Yeni Bir Aşamaya Doğru

Yeni Bir Aşamaya Doğru

Türkiye, bugün "yeniden kazanılmaya çalışılan" bir aktör konumunda. Bunun nedeni bölgemizdeki farklı aktörlerin giderek derinleşen iç mücadeleleri. Türkiye için esas olan ise, bu süreci kendi milli menfaatleri namına değerlendirmek.

Devamı

Türkiye sahada kazandıkça, Türkiye düşmanları çıldırıyor. Stratejik akıllarını yitirmek üzereler. Ellerinde kalan tek silah "psikolojik harp." O da çoğu kez tutukluk yapıyor.

Obama yönetiminin ikili ilişkilerdeki "yorgunluğu" ve kurumlar arasındaki "dağınıklığı" bir kenara bırakarak sahanın gerçeklerine odaklanmasının zamanı.

Türkiye-ABD ilişkilerinde birlikte çalışma iradesi ile "stratejik sapmaları" düzeltecek yeni bir dönemi başlatmak gerekiyor. Bunun için yeni başkanın, Obama'nın Ortadoğu politikasında bir yenilenme yapması gerekiyor. Her şeyden önce Obama'nın "ümitsiz" ve bazen "özcü" Ortadoğu algısının tashih edilmesi lazım.

Paralel yapı bileşenleri, elbette Washington'daki ziyaretimiz süresince her fırsatı bir manipülasyon imkânı olarak görüp kamuoyunu zehirlemeye çalışacaklardır. Fakat siz siz olun manipülasyona gelmeyin. İşler yolunda, Erdoğan da işinin başında!

Katil Sahiden de Uşakmış

Hangi marka adı altında yapılırsa yapılsın terörün hedefi Türkiye'nin istiklalidir. Şu ortamda yerlilik ve millilik en önemli sermayemiz.

Devamı
Katil Sahiden de Uşakmış
Evet İnsaf

Evet İnsaf!

Yeni Şafak ve Yeni Akit'e yapılan saldırılar karşısında ilk 24 saatte verilen tepkiler neyin ne olduğunu çok açık şekilde ele veriyor.

Devamı

Herkes Ortadoğu'nun eskisi gibi olmayacağını biliyor, derinden hissediyor. Stratejilerini ve ittifaklarını yeniden gözden geçiriyor.

Erdoğan, Türkiye'nin pozisyonu ile ilgili olarak da kritik cümleler sarf etti: "Irak'ta düşülen hataya Suriye'de düşmek istemiyorum.”

Sol model toplumsal özgürlük ve farklılaşmaya, sağ model ise toplumsal özdeşim ve istikrara ağırlık vermektedir.

Basın özgürlüğünü "medya mensuplarının kanunlar önündeki imtiyazı" gibi görenler ya da "Türkiye'yi sıkıştırmanın bir aracı" olarak değerlendirenler aradan çekilsin. Bu tartışmayı biz sahici bir şekilde sürdürelim.

Yaşanan sadece insani bir kriz değil, bir insanlık krizi. Bu bir bakıma modern Batılı insanlık tasavvurunun çöküşü.

Rusya'nın sivilleri bombalamasına ABD'nin gösterdiği cılız itiraz Suriye konusunda örtük olarak anlaştıkları tezini gittikçe güçlendiriyor.

Türkiye, 2002 sonrasında R. Tayyip Erdoğan liderliğinde yürüttüğü dönüşüm sürecinde çok kritik bir evreye geldi. Türkiye'nin dönüşümünü engellemek isteyenler her tür kumpasa giriştiler.

Suriye'nin geleceğinin nasıl kurulacağı konusunun bir sahibi yok. BM ümit vermiyor zira ABD bu işi sonuca götürecek sağlamlıkta konuya yaklaşmıyor.

Suriye'nin geleceği konusunda önemli kararların alınması beklenen Cenevre görüşmeleri öncesinde Esed yönetimine destek veren Rusya-İran blokunun diğer aktörler gibi fikir ve politika ayrılığı içerisinde olmadığı görülüyor.

Suriye gibi yıpratma savaşları tarafların samimi bir müzakereye yaklaşması için pek teşvik edici sayılmaz. Taraflar her gün yıpranıyor olmasına rağmen, ani ve lehte bir dönüşüm beklentisine kapılmaktan kendilerini alamazlar.

Suriye muhalefetinin en büyük iki destekçisi Suudi Arabistan ile Türkiye olmadan Suriye'deki krizin çözüme kavuşturulma ihtimali oldukça zayıftır. Etkili bir duruş için de Ankara ile Riyad'ın birlikte hareket etmeleri çok önemlidir.

Batı blokunun bütün bu strateji değişikliğinin arka planında DAİŞ'in Irak ve Suriye'de artan etkinliği ve Avrupa'da artan terör saldırıları bulunmaktadır.

Başkanlık sisteminin en güçlü yanını, "kuvvetler ayrılığını en yüksek oranda mümkün kılma özelliği"ni hiçe sayıp, "yetkinin tek elde toplanacağı" yalanını uydurdular.