Türkiye ve Rusya, Suriye iç savaşında farklı stratejik önceliklere sahip olsa da hayati iki aktöre dönüşmüş durumda. Geçtiğimiz hafta İstanbul'da Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya arasında gerçekleşen İstanbul zirvesi bunu kanıtlar nitelikte.
Devamı
Bugün ABD'nin İran'a ikinci tur yaptırımları başlıyor. Böylece, 2015 nükleer anlaşması ile kaldırılan yaptırımlar geri dönüyor. Başkan Trump'ın 'emsali görülmemiş' diye tanımladığı yaptırımlarla İran'ın taşıma, finans ve enerji sektörleri hedefleniyor.
Devamı
Fırat’ın doğusundaki hedeflerin obüslerle vurulmasını değerlendiren uzmanlar: Türkiye, herhangi bir tehdit durumunda misliyle karşılık vereceğini göstermiş oldu
ABD'nin 'sınırlandırmak' için karşısında Arap-İsrail bloğu oluşturduğu yayılmacı bir bölgesel gücün (İran) bu halde olması tahmin edilen bir şeydi. Ancak Trump ailesi ile yakın ilişkileri olan Veliaht Bin Selman'ın hırslı politikalarının bu denli bir sorgulamaya tabi olması beklenmiyordu.
Korumacılık yükselişe geçti. Dünya liberalizm rayını terk etti. Merkantilist rayda karar kıldı. Sınırlar sertleşiyor. Boşluklar doğuyor. Ve bu boşlukları doldurmaya aday aktörler hızla bu boşluklara doğru akıyor. Dünya siyaseti enerji biriktiriyor.
Zirvenin kendisi de anlamlı ancak içeriği de güçlü. Özellikle yedi kritik maddede Türkiye'nin öncelikleri büyük oranda yansıtılmış.
Dörtlü zirve, Türk diplomasisinin Suriye krizinde geldiği etkili konumu özetlemekte. Suriye iç savaşının başından itibaren ABD tarafından yalnız bırakılan Türkiye, 2015'ten sonra Rusya ve İran ile bir yol bulmak durumunda kaldı. Astana süreci ve Soçi Zirvesi Moskova ile birlikte çalışmanın parametreleriydi.
Devamı
Cumhuriyetimizin 95. yıldönümünü İstanbul yeni havalimanının açılışıyla birlikte kutladık.
Devamı
Bu zirve Türkiye'nin örgütlediği, İran ve Amerika'nın dışarıda kaldığı, Avrupa'nın dahil edildiği, Rusya'nın da dengelendiği uluslararası kurumların yerine klasik diplomasi geleneğine dönüşü gösteren bir kırılma noktasıdır.
Riyad'ın açıklamaları sık sık değişti. Önce Kaşıkçı'nın konsolosluktan ayrıldığını, bilgilerinin olmadığını söylediler. Sonra çıkan bir arbedede öldürüldüğünü belirttiler. "Başına buyruk serserilerden" bahsedildi. En son da "planlı cinayeti" kabul aşamasına gelindi.
Ziya Selçuk'un sunduğu vizyon belgesi niyet ve irade beyanı olması, gidilmesi gereken ana yolların belirlenmesi ve eğitimin ana sorunlarını yazılı bir metinde tespiti bakımından çok önemlidir. Eğitim paydaşlarının eğitimle ana konuların ne olduğu ve sorumlulardan neler beklenilmesi gerektiği açısından yol gösterici olmuştur.
Danıştay 8. Dairesi 8 Ekim 2013'te kaldırılan "öğrenci andı"nın yeniden okullarda okutulmasının önünü açan bir iptal karar aldı. Karar hükümet tarafından yargı erkinin kuvvetler ayrılığı esasını hiçe sayarak yürütmenin alanına müdahil olduğu gerekçesiyle ağır bir şekilde eleştirildi.
Her iki parti liderinin -görüş ayrılıklarına rağmen- ittifakın zarar görmemesi için hassasiyet gösterileceğine işaret etmeleri önemli bir irade belirtisidir.
İki parti de hem birbiriyle centilmence rekabet etme hem de eski Millet İttifakı partilerinin adaylar üzerinden işbirliği yapması riskini yönetmek durumunda.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından, "Cemal Kaşıkçı Cinayeti, Bölgesel ve Uluslararası Yansımalar" paneli düzenlendi.
Eğer Suud ailesi içinde Prens'i zorlayabilecek bir otorite boşluğu olsaydı o zaman ABD alternatif veliaht meselesini gündeme alabilirdi. Ancak şimdilik alternatif yok.
Son iki yılda olanları alt alta yazdığınızda karşınıza ilk defa otonomi kazanmış bir Türkiye çıkar. Fırat Kalkanı'ndan Zeytindalı'na, Hendek operasyonlarından Kuzey Irak faaliyetlerine kadar birçok muazzam başarı elde edildi.
Andımız, otoriter tek parti döneminin bir uygulaması olarak geldiğimiz noktada geri dönülmesi gerekmeyen bir sembol. Türkiye'nin milli kimliğinin kurucu unsurlarından birinin 15 Temmuz direnişi olduğu unutulmamalı. İhtilafların var olması normal, Erdoğan ve Bahçeli'nin müzakeresi ile ortaklığın güçlendirilmesi pekala mümkün.
Sonunda Suud cinayeti kabul etti. Kaşıkçı'ya Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Üzücü bir olay. Sadece bir insan ve bir gazetecinin katledilmiş olması başlı başına üzücü. Ama kendi ayaklarıyla kendi konsolosluğuna giden bir insanın parçalanmış olması çok daha üzücü. Fakat olayın vahameti bununla da sınırlı değil.
Toplumda suçlara verilen cezaların düşük olduğu ve kanunların etkili bir şekilde uygulanmadığı görüşü hâkim ve bu sebeple sık sık cezaların artırılması, hadım ve idam cezasının getirilmesi talep ediliyor. Böyle bir ortamda çok sayıda mahkûmun salıverilmesine sebep olacak bir düzenlemenin hem hukuki hem soysal sonuçlarını etraflıca düşünmek gerekir.
Belirtmek gerekir ki bu olay Türkiye'nin PKK ve FETÖ gibi terör örgütü mensuplarının Türkiye'ye iadesi talepleriyle benzer değildir.