Ukrayna lideri Zelenski, Amerikan yardımının gelmemesi durumunda geri çekilmek zorunda kalacaklarını ve Rusların ülkenin büyük şehirlerine ilerleyebileceğini söyledi. Ukrayna’ya Amerikan desteğinin son bir senede iç siyaset malzemesi haline gelmesi Zelenski açısından önemli bir talihsizlik olarak okunabilir. Öte yandan Biden yönetiminin bu desteğin Amerikan halkının doğrudan çıkarına nasıl hizmet ettiğini anlatmakta sınıfta kaldığını söylemek mümkün. Trumpçı siyasetin içeride kendi sınırımızı koruyamazken Ukrayna’nın sınırına niye milyarlarca dolar harcıyoruz babından popülist söyleminin etkisinin daha fazla olduğunu söylemek gerekiyor. Amerika’nın dünya liderliğine döndüğünü iddia eden Biden’ın halkı bu liderliğin maddi yüküne ikna edemediği açık. Ukrayna’ya yardımın siyasileşmesi ve her iki partinin desteğini alan bir mesele olmasına rağmen Trump’ın siyasi hesaplarıyla uyuşmaması yardımın kaderini belirsizleştiriyor.
Devamı
Moskova, şehir merkezinin hemen dışındaki bir konser salonuna düzenlenen terör saldırısıyla yirmi yılı aşkın bir süredir en ölümcül ve sansasyonel terör saldırısına şahitlik etti. 139 kişinin hayatını kaybettiği saldırının failleri 48 saat içinde Rus güvenlik güçlerince yakalandı ve sorgulandı. Saldırıyı bizzat icra eden dört Tacik saldırgan sorguları sırasında saldırıyı para karşılığında yaptıklarını iddia ederken DEAŞ saldırıyı üstlendi. Resmî açıklamalar ile medya aracılığıyla paylaşılan bu ve benzeri bilgilere rağmen herkesin aklında saldırıya dair bunların ötesine geçen sorular bulunuyor. İcrasının başarılı olduğu anlaşılan, ciddi bir planlama ve hazırlık aşaması gerektiren böyle bir saldırının istihbaratı Rus güvenlik güçleri tarafından nasıl alınamadı? Veya Batılı çevreler ve mecralarda çokça iddia edildiği gibi Moskova saldırının istihbaratını aldı, ancak bir "yanıltma harekâtı" kapsamında saldırının gerçekleşmesine göz mü yumdu? Rus yetkililerin iddia ettiği üzere, saldırı Rusya'ya hasım aktörlerin -ABD, İngiltere ve Ukrayna- gizli servisleri tarafından planlanıp DEAŞ'a "taşere" mi edildi? Soruları çoğaltmak mümkün.
Devamı
Seçimlerden sonra verdiği ilk mülakatta Rusya Devlet Başkanı Putin, Rusya ve NATO arasında çatışma olup olmayacağı sorusuna verdiği cevapta bu tabiri kullandı. Modern dünyada her şeyin mümkün olduğundan bahisle Putin, bu çatışmanın "tam kapsamlı bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın bir adım ötede olmasına yol açacağını ama kimsenin bu konuyla ilgilenmediğini" söyledi. Putin, seçim öncesinde de ülkesinin "teknik olarak nükleer bir savaşa hazır olduğunu" açıklamıştı.
Hafta sonunda Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği Antalya Diplomasi Forumu’nu takip etme fırsatı buldum. Türkiye’nin dış politika önceliklerini içeren birçok meselenin ele alındığı forumda, bölgesel istikrarsızlık ve küresel meydan okumalar çağında uluslararası sistemin yeniden inşası sorunu benim için öne çıkan tema oldu. ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası kurduğu ‘kurala dayalı’ uluslararası sistemin ne sorunları çözebildiği ne de istikrarı sağlayabildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu temel soruna ilişkin farkındalığın öne çıktığı forumda, diplomasinin imkân ve sınırlarının gerçekçi bir şekilde tartışılması Türkiye’nin ayakları yere basan bir liderlik arayışında olduğunun göstergesiydi. Önceden belirlenmiş genel bir paradigmanın katılımcılara sunulması şeklinde gerçekleşen birçok uluslararası toplantının aksine, kavramsal çerçevenin bizzat katılımcıların katkılarıyla oluşturulmaya çalışıldığını gördük. Bu yaklaşım, Türkiye’nin güçlü liderliğinin aynı zamanda ne kadar mütevazı olduğuna ve meselelerin paydaşlarının katılımıyla çözümüne odaklandığına işaret ediyor.
ADF, Türkiye'nin bölgede istikrar kurma, güvenliği sağlama ve işbirliğini arttırma hedefinin Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan'ın 2023 beyannamesinde ortaya koyduğu ve Türkiye Yüzyılı olarak da söylediği çabaların çok önemli bir göstergesi olarak, bir aktivitesi.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Ferhat Pirinççi, NTV ekranlarında, iki yılı geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Rusya-Ukrayna savaşının ikinci yıldönümünde dünyanın hali iç açıcı değil. Sadece son birkaç haftada yaşanan gelişmelerin bazılarını sıralamak bile ne kadar parçalı, dağınık ama riskleri yükselen bir döneme geçtiğimizi anlamak için yeterli
Devamı
ABD’nin Ukrayna’ya yardım akışını tehlikeye atan iç siyasi çekişmeler yeni bir aşamaya ulaştı. Sınır güvenliği sağlanmadan Ukrayna’ya yardıma destek vermeyeceğini ilan eden Cumhuriyetçiler, Biden’ın sınır güvenliği konusundaki tavizlerini yeterli bulmamışlardı. Daha doğrusu Trump’ın talebi doğrultusunda başkanlık seçimlerinde göçmenlik krizini kullanabilmek için meseleyi yokuşa sürmüşlerdi. Özellikle Temsilciler Meclisi’nde kabul gören bu stratejinin Senato Cumhuriyetçileri tarafından reddedildiğini gördük. 95 milyar dolarlık bir yardım paketini geçiren Senato, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yardım konusunda topu Trumpçı Cumhuriyetçilere atmış oldu. Temsilciler Meclisi sınır krizini bahane ederek bu yardım paketini reddederse Rusya-Ukrayna savaşında da yeni bir döneme girilmiş olacak. Amerika’nın Kasım seçimlerine kadar ‘savaşa devam’ ile ‘diplomatik çözüm’ arasında bir tercih yapmaktan kaçınan ve mevcut durumu ‘idare’ etmekle yetinen bir politika izlemesi şaşırtıcı olmayacak.
Devamı
Misket bombası nedir? Misket bombası uluslararası hukukta hangi düzenlemelere göre yasaklanmıştır? Rusya ve Ukrayna’nın misket bombası kullanmaları uluslararası hukuk açısından ne anlama gelmektedir? ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası gönderme taahhüdü Ukrayna’nın kuvvet kullanma yasağını ihlal eder mi? ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası göndermesi durumunda Rusya Silahlı Kuvvetlerinin misket bombasıyla karşılık vermesi Rusya’nın bu saldırılarını hukuka uygun hale getirir mi?
Litvanya'nın Başkenti Vilnius'ta gerçekleştirilen NATO Zirvesi haftanın öne çıkan gündemiydi. Zirvede alınan kararlar, ikili görüşmeler ve Türkiye'nin ilgi alanında olan hususlar incelemeye değer. Küresel ölçekte rekabet, kriz ve çatışma potansiyelleri dikkate alınırsa NATO'nun Vilnius Zirvesi kapsamlı sonuç raporuyla üye ülkelerin ortak güvenlik çıkarlarını 'asgari müşterekte' buluşturdu.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 81. sayısı raflarda yerini aldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında en önemli seçimlerden birine tanık olurken, Insight Turkey, seçimleri titizlikle değerlendiren ve sonrasında Türkiye'nin dış politikasının nasıl şekilleneceğini incelediği özel sayısını gururla sunarken, bu konudaki ufuk açıcı tartışmaların okuyucularımıza faydalı olacağını umuyor ve inanıyoruz.
Rus yönetiminin hem cephede hem de Moskova’da bu kadar zafiyet içinde görünmesi kısa ve orta vadede Ukrayna için avantaj teşkil ederken NATO ülkelerinin desteğinin de devam etmesi için motivasyon kaynağı olacağı açık.
Birkaç farklı alanda ilerlemeye çalışan Ukrayna ordusu hava hakimiyetine sahip olmadığı için büyük kayıplar verme pahasına karşı saldırı başlatıyor. Bu taarruzdan net bir sonuç alınması durumunda savaşın sonunu konuşmaya başlayacağız, aksi takdirde savaşın uzun yıllara yayılarak uzama ihtimali güçlenecek.
Ukrayna lideri Zelenski’nin Hiroshima’daki G-7 zirvesine katılması oldukça simgesel bir öneme sahip. Hiroshima tercihi nükleersiz bir dünya mesajı verirken Zelenski’nin zirveye sürpriz katılımı Rusya’nın nükleer silah kullanma ihtimaline de dikkat çekmiş oluyor. Bu vurguya ilaveten G-7 ülkelerinin Zelenski’ye açıktan destek vermesi ve Biden’ın F-16 açıklaması da Rusya’ya gözdağı niteliğinde siyasi gelişmeler olarak öne çıktı. Tayvan konusunda Çin’e de ‘sakın ha’ mesajı gönderilerek G-7 oluşumu bugüne kadarki en fazla siyasi mesaj içeren toplantısını yapmış oldu.
Kremlin’in iki İHA’nın gerçekleştirdiği saldırının Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı suikast girişimi olduğunu iddia etmesi Ukrayna’nın bahar operasyonuna doğru çatışmaların ve sivillere saldırıların iyice artacağını gösteriyor.
Batı’nın küresel güneyden destek görememesi, kendi askeri kapasitesinin zaafa uğraması, Çin’in Tayvan’a müdahalesine vaziyet edilemeyeceği kaygısı ve Donbas’la Kırım’ın geri alınmasının pek mümkün görülmemesi, Ukrayna’ya desteğin siyasi bir hedefe orantılı olması gerektiği yönündeki tezleri güçlendiriyor.
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Çin ziyareti sırasında ve sonrasında yaptığı açıklamalar çok büyük tartışmalara yol açtı.