Dış Politikada Denge Siyasetine Geçiş mi?

Bugün için Türkiye açısından en öncelikli konu ABD, Rusya ve AB arasında dengeli bir ilişki tutturabilmektir. Bu aktörlerden en az ikisi ile geliştirilebilecek iyi ilişkiler Türkiye’nin istikrarı açısından önemlidir.

Devamı
Dış Politikada Denge Siyasetine Geçiş mi
2016 da Terörle Mücadelenin Envanteri

2016’da Terörle Mücadelenin Envanteri

Terör örgütleri senkronize, nöbetleşe ve koordineli bir şekilde başkaları adına vekalet terörünü sürdürseler de, diğer taraftan FETÖ, PYD ve PKK ile mücadelede de çok önemli sonuçlar elde edildiği bir gerçek.

Devamı

Amerikan yönetiminin FETÖ ve PKK/PYD’den kaynaklanan tehlikeyi bilmemesi, Türkiye’de yaşanan darbe süreciyle ya da terörist saldırılarla bağlantılarından habersiz olması mümkün müdür?

Batıda ve Türkiye’de bir terör saldırısı sonrası kimin nasıl tepki verdiğine bakıldığında, fazla bir araştırmaya gerek kalmadan, terör eylemi ile neyin amaçlandığı açıkça ortaya konabilir.

SETA Güvenlik Araştırmacısı Veysel Kurt El-Bab Operasyonu üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Amerika sahada fiilen yok. Kimse de Amerika'nın ne dediğini merak etmiyor. Koruyup kolladıkları PYD bile Amerika ile ilişkilerinin iyi olmasına rağmen Esad rejimi ve Rusya ile ters düşmemek için kırk takla atıyor.

Türkiye’nin İçerideki Rakipleri

Hani bir zamanlar Türkiye'nin DEAŞ'a yardım ettiği yalanını savuruyorlardı. Türkiye'nin DEAŞ'a TIR'larla silah gönderdiğini iddia ediyorlardı. Şimdi de DEAŞ'çı oldular.

Devamı
Türkiye nin İçerideki Rakipleri
Teröre Karşı Ortak Cephe

Teröre Karşı Ortak Cephe

Örgütün klasik terör yöntemine geri dönmesi onunla kirli pazarlıklar yapıp yola çıkan küresel ortaklarını çok zora sokacak gibi görünüyor.

Devamı

Türkiye ilerledikçe düşmanları saldırıyor. Sıkıştıkça canımızı yakmaya çalışıyorlar. Belki sonuç alırız diye. Ama nafile.

Avrupa her ne kadar Türkiye ile müttefik olsa da bu ittifak sadece kendi düşmanları söz konusu olduğunda devreye sokulmaktadır. Türkiye’yi hedef alan diğer tehditler Avrupa’ya yönelmedikçe ittifak göz ardı edilmektedir. Diğer taraftan siyasi gösteriler sırasında gerçekleşen en ufak şiddet olaylarına müsamaha göstermeyen Avrupa, şiddet ve terör eylemlerini siyasetlerinin temel hedefi yapmış PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’yi meşru görmeye devam etmektedir.

Muhalifler Fırat Kalkanı Harekatı’nın Dabık sonrasında ivmesini artırarak kısa zamanda Bab ve Menbic’e yönelmesi gerektiğini söylüyorlar. Umutları Halep merkeze kuzeyden de yeniden bir cephe açılabilmesi. Askeri açıdan bunun çok mühim olduğunu düşünüyorlar ve ayrıca PKK’nın Suriye örgütlenmesi PYD/SDG’nin elimine edilecek olmasını da önemsiyorlar. PKK’yı bölge hilafına ABD ile çalışan taşeron bir örgüt olarak değerlendiriyorlar.

Türkiye’nin şimdiye kadar Musul konusundaki tutumu işe yaramış gibi görünüyor. Fazla endişeye kapılmadan ve geri adım atmadan uygulanan “bekle gör” yöntemi önümüzdeki dönemde de tercih edilebilir bir tutum olarak karşımıza çıkmakta.

ABD ve Rusya’nın Suriye krizindeki bundan sonraki tutumları savaşın ne kadar daha devam edeceği konusunda belirleyici olacaktır. Çünkü bölgesel ve yerel aktörlerin uzun süren iç savaşta birbirlerine üstünlük sağlayamadıkları görülmüş ve giderek artan bir şekilde Rusya ve ABD’nin meseleye dahil olmaları söz konusu olmuştur.

Suriye devriminin başladığı 2011 yılından günümüze giderek artan bir ölçekte Suriye temelli tehditlerle yüzleşen Türkiye, oyun değiştirici bir hamle yaparak 24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. İlk aşamasında Suriye’nin Halep eyaletine bağlı Cerablus kentini DAEŞ unsurlarından arındırmak için icra edilen Fırat Kalkanı Harekatı, ana unsurunu Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu, TSK öncülüğünde bir askeri operasyon niteliği taşıyor.

Türkiye her ne pahasına olursa olsun güneyinde bir terör yapılanmasına müsaade edemez. Bunu bir savaş nedeni olarak açıklaması da bundandır. Cerablus Operasyonu da bu amaçla Fırat’ın batısını güvence altına almıştır. Bu hattın daha da derinleşmesi ve genişlemesi gerekecektir.

ABD’nin PYD/ YPG’ye yaptığı yatırımın oluşturduğu maliyet Türkiye ile Rusya’nın yakınlaşmasına yol açtı. Bu anlamda 10 Ağustos’ta gerçekleşen Erdoğan Putin görüşmesi ve İran’la “Suriye’nin toprak bütünlüğü” üzerinden sıklaşan diyalog bu üç aktörün birbirine yaklaştığına işaret etmektedir.

Türkiye açısından atılması gereken en öncelikli adım terör için zemin oluşturmak amacıyla kullanılan toplumsal gerilim ve kutuplaşma ortamını mümkün olduğunca yatıştırmaktır. Toplumsal birlik ve bütünlük hissi terör eylemlerinin etkisini sınırlandıracak en etkili silahtır. Türkiye bunun için yurt içi ve yurt dışında etkin kamu diplomasisi ile PR kampanyası yapmak durumundadır.

Gelinen noktada Türkiye; güvenilmez bir müttefik olan ABD ile birlikte hareket edip onun PYD’yi ve dolayısıyla PKK’yı güçlendiren adımlarını seyretmek yerine, bölgede giderek çok daha etkili bir rol oynayan Rusya ile ilişkilerini düzeltip, Suriye sorununun kapsamlı bir şekilde çözümü konusunda gerekli adımları atmayı tercih etmiş görünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilk resmi ziyaretini Rusya’ya düzenledi. Yüksek düzeyli diplomatik ilişkilere geçişi simgeleyen bu ziyaret esnasında birçok uzlaşıya varıldı. Ekonomik alandan güvenlik ve enerji alanlarına kadar farklı meselelerde planlamalara gidildi. Ziyaretin, zamanlaması ve içeriği nedeniyle hem içeride hem de dışarıda ciddi yankılar bulduğu söylenebilir.

Fırat Kalkanı Harekatı neyi amaçlıyor? Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak, terör tehdidini minimize etmek, yeni mülteci göçlerinin önüne geçmek, Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkı sunmak ve tabii ki güneyimizde örülmeye çalışılan PKK duvarına engel olmak.

Tarih boyunca birçok örneğine rastlamak mümkün olsa da bu tür eylemler sistematik şekilde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra niceliksel olarak yükselişe geçmiş, niteliksel olarak da askeri yöntemden hızla terör örgütlerinin kullandığı asimetrik savaşın sürekli bir yöntemine dönüştürülmüştür.