İki Tezkere İki CHP

CHP'nin tezkere performansı nereden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Her iki tezkere de aynı amacı gütse de, mesele Suriye olunca nedense ibre şaşıyor.

Devamı
İki Tezkere İki CHP
Eski Türkiye Miti Yeni Türkiye MİT'i

Eski Türkiye Miti, Yeni Türkiye MİT'i

Hakan Fidan üzerinden yaşanan saldırılar, Türkiye'nin toplamda güvenlik mimarisi ve tercihleri, sorun çözme metotlarında yaşadığı değişim ve dış politikada bağımsız kalma çabasıyla doğrudan alakalıdır.

Devamı

Türkiye'de MİT Krizi'yle tartışmaların odağı olan Fidan'ın bu kez uluslararası kamuoyunun gündemine gelmesi, birçok tartışma ve yorumu da beraberinde getirdi. Bu tartışmalar bağlamında SETA araştırmacılarının yaptığı analizleri bir arada sunuyoruz.

Çözüm sürecinin 2013 Nevruzu ile fiilen başlamasıyla birlikte ilk aşamada en temel soru(n) "Öcalan'ın Nevruz mesajının" PKKBDP çizgisi tarafından taşınıp taşınamayacağı meselesiydi. Mart 2013'ün üzerinden altı ay geçmeden 'Öcalan sancısının' ne kadar derin olduğuna işaret eden bir çok sorun ortaya çıkmakta gecikmedi. Bugün geldiğiniz noktada, Öcalan'ın Nevruz'da verdiği yeni mesaja adapte olanlarla, mesajla açıktan yüzleşemeyenlerin geriliminden ortaya çıkan marazlara şahitlik ediyoruz. Bu hastalığın iki temel özelliği bulunuyor.

Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Grubu'nun başkanlığını yapan Yılmaz Ensaroğlu, "Silahsızlanmanın, eylemsizliğin ve silahlı unsurların yurt dışına çekilmesinin sorunun çözümünün demokratik yöntemlerle konuşulduğu bir dönemde eğer silahlı mücadelenin, silahlı örgütün kuruluş gününü bayram ilan ediyorsanız, doğal olarak toplum sizin barıştan, çözümden yana samimiyetinizi sorgulamaya başlar" dedi.

Devam eden çözüm süreci ile Suriye'de yaşanan son gelişmeler üstüne değerlendirmelerde bulunan SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, Suriye'de yaşananların çözüm sürecine yansımalarının olmamasının mümkün olmadığını ve PYD'nin PKK'dan ayrı düşünülemeyeceği belirtti.

PKK Niçin Çekilemiyor?

Yıllarca Kürt sorununa dair müesses nizamın ezberlerinden birisi de "bölünme" fobisiyle yarışan "PKK'nın siyasallaşması" tehlikesiydi. Oldukça derin bir tehdit şeklinde dillere pelesenk olmuş "fobinin" tek sahibinin Kemalist dünya olmadığı bugün daha rahat anlaşılıyor. PKK, "siyasallaşmadan", düşmanı farz ettiği ama politik teolojisine öykündüğü Kemalizm kadar ürküyor. Karşımızda aşamaları olan barış süreci içinde, liderinin belli bir mutabakat üzerinden yürüdüğü yol haritasında ilk aşama olan "çekilme" safhasında olmadık provokasyonlar yapıp duran bir yapı var. Çekilme sürecinde bile tutarlı bir siyaset izleyemeyen PKK'nın "silahsızlanması" ve nihayet "siyasallaşması" mümkün mü? Ya da böyle bir kapasitesi ve kabiliyeti olacak mı?

Devamı
PKK Niçin Çekilemiyor

PKK'ya Çözüm Sürecini Bozduğu Söylenmeli

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, toplum, PKK ve Kürt siyasal hareketi üzerinde etkili isimlerin, PKK'ya, geri çekilmeyi durdurmasından doğan sorumluluğunu ve oluşan riskleri hatırlatmaları gerektiğini belirtti.

Devamı

Başbakan Erdoğan, beklenen demokratikleşme paketini hafta başında açıkladı. Paketin Türkiye'nin yüzyıllık siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümü yönünde olumlu bir aşama olduğuna kuşku yok. Yeni Anayasa yazımının tıkandığı, çözüm sürecinin devam etse de aksadığı, Gezi eylemlerinin hükümet karşıtı cepheyi genişleterek sertleştirdiği, dışarıdaki gelişmelerin iç gerilimi tetiklediği, yakın zamanda sırasıyla gerçekleşecek yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin siyasal gündemi kutuplaştırdığı bir ortamda açıklanan paket, AK Parti'nin hem karşılaştığı sorunları reform paketleriyle aşma eğilimini hem de yeni Türkiye'yi demokratik bir vizyon ekseninde inşa etme kararlılığını teyit etmesi açısından önemlidir. Böyle bir konjonktürde AK Parti hükümetinin güvenlik enstrümanlarından medet ummak yerine demokratik reform iradesini tahkim etmeye yönelmesi takdir edilmelidir.

Bir haftadan beri Türkiye, 30 Eylül günü Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi'ni tartışıyor. Paket etrafında yapılan tartışmaların ana odağını ise, açıklanan paketin beklentileri ne ölçüde karşıladığı ve çözüm sürecine muhtemel etkileri oluşturuyor. Aslında açıklanmadan önce de, hazırlanan paketin, toplumun farklı kesimlerinin kimi sorunlarına kısmi çözümler getirecek bir paket olması bekleniyordu. Nitekim Başbakan Erdoğan da, konuşmasına başlarken, bu paketin Türkiye'yi ağırlıklarından kurtaracak bir son paket olmadığını belirterek, tüm taleplerin bir paketle karşılanmasının makul ve rasyonel olmadığını vurguluyor ve devamının geleceğini beyan ediyordu. Ancak tüm beklentileri karşılamıyor oluşu, paketin önemini de azaltmıyor. Çünkü birden çok özgürlük alanına ilişkin düzenlemeler öngören bu paketi, aynı zamanda, bir “insan hakları paketi” olarak tanımlamak da mümkün. Demokratikleşme ve insan hakları ise, dinamik kavramlardır ve gelişen koşullar veya ortaya çıkan yeni sorunlar karşısında, yeni taleplerle sürekli yeni düzenlemeler yapmayı gerektirirler. O yüzden de, hiçbir paketin tüm talep ve beklentileri karşılaması düşünülemez ve beklenmemeli.

30 Eylül 2013'te açıklanan demokratikleşme paketi Kürt meselesi ve PKK açısından yeni bir dönüm noktası oldu. Ortaya çıkan paketi elinin tersiyle iten Barış ve Demokrasi Partisi'nin demokratikleşmeye katkı vermediği ortada. Kürt siyasi hareketi yıllar içinde kendisine bir 'Kürt meselesi dünyası' yarattığının farkına varamadı. Bu dünyanın en temel özelliği Kürt meselesinin adeta hiç bitmeyecek, hiç normalleşmeyecek bir sorun olarak algılanması var. Özellikle sıradan bir Kürt bireyin sadece Kürt olmaktan kaynaklı şikâyetleri ortadan kalkmaya başlayınca Kürt siyasi hareketi ciddi bir boşluğa düşüyor. Tam da bu sebepten, Kürt sorunu çözüldükçe PKK vesayetinden kurtulması beklenen Kürt siyasi hareketi daha fazla PKK'nın dipnotuna dönüşüyor.

Yeni Asya gazetesinin sorularını cevaplayan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırma Asistanı Yavuz Güçtürk, Türkiye'nin kendi insan hakları sorunlarını çözmeden, başka ülkelere model olmaktan söz etmesinin doğru olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.

Diyarbakır ziyaretinde ortaya konan siyasal performans, Kürt hareketinin siyasal zemine ve Erdoğan'ın siyasal etkinliğine ilişkin erken şüphelerini izale edici bir etkiye yol açacaktır.

Türkiye'nin sancılı dönemlerinde, eleştirilmek pahasına aldığı 'soğukkanlı kararlarıyla' bilinen Gülen Cemaati'nden Yeni Türkiye'de benzer bir rasyonalite beklenmektedir.

Muhalefet birleştikçe güçleniyor ve yedi düvele karşı ilerleme kaydediyor. Rejim tarafı ise doğal olarak muhalefetin birleşmemesi için elinden geleni yapıyor.

Meşru siyasete 'zaman ayarlı' yargı bombalarıyla saldırılıyor. Farklı yerlerde farklı zamanlarda ayarlanmış bombaların tamamı Türkiye'nin kader yılı olması beklenen 2014 öncesinde aynı anda patlatıldı. Tam teşekküllü bir siyasi mühendislikle karşı karşıyayız.

Bugün Türkiye siyasetinin en büyük mücadelesi, 1990'ları yaşayanlarla 2010'ları yaşayanlar arasında. Sadece farklı gelecek tasavvurları değil, farklı iktidar algıları da çatışma halinde.

Karşımızda, suçluyu yakalamak yerine suçu daha sonra kendi müdahalesinde kullanabileceği bir kıvama gelinceye kadar araçsallaştırarak açıkça suç işleyen bir odak var.