Türkiye: Kimin Modeli, Neyin Merkezi?

Türkiye, ne yöneticileri ne de diÄŸer uluslararası aktörler tarafından ihmal edilemeyecek bir coÄŸrafyada yer alıyor. Zaten onun selefi Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun özellikle son iki yüzyılından itibaren hiçbir küresel güç ya da küresel güç namzedi, Türkiye topraklarında olup bitenlere bigane kalabilmiÅŸ deÄŸil. Her ne kadar son aylarda milletçe iç gündemin tartışmalarına kilitlenmiÅŸ olsak da, dışarıda iÅŸleyen süreç kendi mecrasında akmayı sürdürüyor. Bakalım, gözlerimizin dışarıya kapalı kaldığı bu sürecin faturası, önümüze ne zaman ve ne ÅŸekilde gelecek?Irak’ta cenazeler kaldırılmaya, yeni cenazeler için mezarlar açılmaya devam ediyor.

Devamı

Kuzey Irak'la Tehditler ve Kırmızı Çizgiler Arasına Hapsolan Siyasetimiz

Türkiye son dört yılda dış politikada belli açılımları gerçekleÅŸtirdi. Türk dış politikasının son dönemdeki hareketli seyrinin Irak’ın iÅŸgali ile oluÅŸan yeni durumun dayattığı mecburi gündem ve imkânlarla da doÄŸrudan alakası var. Mesele Türkiye’nin bu yeni imkanların ne kadarını kendi iradesi dahilinde, ne kadarını ise ABD’nin oturtmaya çalıştığı “yeni güçler dengesi” çerçevesinde kullanabildiÄŸidir.

Devamı

Tezkere kararının ardından Kuzey Irak’a baÅŸlayan hava operasyonlarını beklendiÄŸi üzere bir kara harekâtı takip etti. Türkiye daha önce onlarca kez yaptığı sınır ötesi operasyonu bir kez daha yapıyor.

22 Temmuz seçimlerinin ‘yeni bir dönemi’ baÅŸlattığı çok yaygın bir ÅŸekilde dile getirildi. Bu tespit en genel anlamıyla yerinde kabul edilebilir.

Amerika’nın 2007 itibariyle Irak’taki durumunun, bir çok uzman tarafından “bataklığa düÅŸtüÄŸü” ÅŸeklinde tarif edilmesi oldukça aceleci bir okumadır. Amerika’nın Irak’ta “baÅŸarılı” olmasından ne anlıyoruz?Amerika, Irak iÅŸgalini ne yapsaydı baÅŸarıyla tamamlamış olurdu? Amerika’yı baÅŸarısız bulan okumaların bu suallere çok net cevapları olduÄŸunu zannetmiyorum. Önümüzde tam tersi bir tablo söz konusu. Amerika’nın Irak iÅŸgaliyle birlikte elde ettiÄŸi en önemli kazanım, OrtadoÄŸu politikasına tek küresel güç olarak el koyması oldu. Artık Ä°ran, Suriye, Türkiye ve Suudi Arabistan zaten sorunlu olan bölgesel politikalarını Amerikasız bir denklem içerisinde kurgulama ihtimalinden ciddi ÅŸekilde uzaklaÅŸtılar. Irak iÅŸgaliyle birlikte Kürt Sorunu bir Kürdistan sorunu, Iraklı Åžiiler ise bölgesel Åžii KuÅŸağı baÄŸlamında ele alınma potansiyeline kavuÅŸtular.

Adalet ve Kalkınma Partisi beklendiÄŸi üzere seçimleri açık ara kazandı. 23 Temmuz son beÅŸ yıldan farklı olarak, Türkiye’nin bir çok konuda imtihandan geçeceÄŸi bir süreci de baÅŸlatmış bulunuyor. AK Parti küresel ile yerli oligarÅŸi arasında, CHP kendi kısır siyasal patinaj dünyasında, MHP ise bir kez daha baÅŸka hesapların aparatı olup-olmama dilemması içerisine 23 Temmuz imtihanına giriyorlar. Türkiye’yi 23 Temmuz sonrasında iki yakıcı sorun bekliyor: Ä°ç (kısmen dış) siyasetin Kuzey Irak baÅŸlığı altına sıkışacak sorunlarla kilitlenmesi ve ekonomik istikrarın bundan sonrası için kendisine bir yön tayin etmesi.

Bebeği İlk Kim Bırakacak?

Berthold Brecht, "Augsburg TebeÅŸir Dairesi" adlı hikâyesinde, gerçek sevginin nasıl test edildiÄŸini anlatır. Avrupa'daki 30 yıl savaÅŸları sırasında Katolikler Augsburg ÅŸehrini ele geçirerek talan ederler.  

Devamı

22 Temmuz'dan 29 Mart'a Siyaset: DTP

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Hatem Ete, SETA KonuÅŸmacılar:     Bejan Matur     Zaman Gazetesi Yazarı     Mazhar BaÄŸlı     Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi     Orhan MiroÄŸlu     Taraf Gazetesi Yazarı Tarih: 19 Mart 2009 PerÅŸembe Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

Devamı

SETA PANEL KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Türel Yılmaz     Gazi Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü     Yrd. Doç. Dr. Mehmet Åžahin     Gazi Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü     Nasuhi Güngör     Star Gazetesi Tarih: 10 Mart 2008 Pazartesi Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Ä°brahım Kalın     SETA KonuÅŸmacılar:     Doç .Dr. Sedat Laçiner     USAK BaÅŸkanı     Ä°smail Küçükkaya     AkÅŸam Gazetesi Ankara Temsilcisi     Tarih: 18 Haziran 2007 Pazartesi Saat: 16.00   Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Dr. Ä°brahim Kalın      SETA KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne     Gazi Üniversitesi; BaÅŸlık: "Türkiye'de Üç Milliyetçilik: Ankara, Diyarbakır ve Ä°stanbul"     Doç. Dr. Mesut YeÄŸen     ODTÜ, BaÅŸlık: “Türk MilliyetçiliÄŸinin Kürt Meselesini Algılama Biçimleri”     Dr. Abdülhamit Kırmızı     SETA, BaÅŸlık: “Türkiye’de MilliyetçiliÄŸin Yeni Halleri” Tarih: 19 Nisan 2006 ÇarÅŸamba Saat: 18.00 - 20.00 Yer: SETA, Ankara

Türk kamuoyunda Irak ile ilgili tartışmalar, kısa süre öncesine deÄŸin, suni bir ÅŸekilde Kerkük referandumu üzerinde düÄŸümlenmiÅŸti.

Irak, seçimlerle daha istikrarlı bir dönemin kapısını aralamayı ümid ediyordu. Sadece son otuz yılda, Irak’ta ölen insan sayısı iki milyonun üzerinde ...

Türkiye’deki kimlik tartışmaları her gün yeni bir boyut kazanıyor. Avrupa BirliÄŸi süreci, Kuzey Irak’taki geliÅŸmeler, Kürt sorununun tanındığının açıklanması, Ermeni soykırım iddiaları ve son olarak Pamuk ve Dink davaları, toplumun deÄŸiÅŸik kesimlerinde farklı tepkilere yol açtı. BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan’ın “Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸlığı”nı Türkiye’nin üst kimliÄŸi olarak tanımlaması, tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı. Soruna hangi açıdan bakarsak bakalım, tartışmanın merkezinde farklı kimlik siyasetleri yatıyor. Kimlik siyaseti, belli bir grubun genel toplum içindeki yerini toplumun bir parçası olarak deÄŸil, o grubun ayırt edici özelliklerini esas alarak tanımlamasını ifade ediyor. Kadın, göçmen, Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, vs. olarak yapılan bu tanımlamalar, grup dayanışmasını öne çıkartırken, sosyal adalet taleplerini de dile getirir. GeniÅŸ bir anlamda kullanılan ‘kimlik’ kelimesi, grupların siyasi, hukuki ve kültürel boyutlarını da içerir. Fakat bu üç alan arasındaki iliÅŸkiyi net bir ÅŸekilde tanımlamak sanıldığı kadar kolay deÄŸildir. Dini ve kültürel farklılıkları olan gruplar aynı siyasal ideal etrafında birleÅŸebildiÄŸi gibi, benzer kültür normlarına sahip gruplar farklı siyasi kamplarda yer alabilir. Her halükarda kimlik siyasetinin belirleyici özelliÄŸi, bir sosyal grubun siyasi, hukuki, ekonomik yahut kültürel taleplerini siyasi bir program haline getirmektir. Türkiye’deki Kürt, Alevi, Ermeni kimlikleri hakkında yapılan tartışmalar kimlik siyasetinin somut örneklerini oluÅŸturuyor  

Sokak gösterileri, ReÅŸadiye'deki saldırı, DTP'nin kapatılması, devam eden sokak gösterileri, MuÅŸ'ta yaÅŸanan üzücü hadise ve toplumsal gerilim... Bunlar, ardı ardına gelen ve açılım sürecinin arkasındaki iradeyi ve açılımın geleceÄŸini sorgulamamıza yol açan olaylar zinciri. Bu olaylara dayanarak, iki haftadır, Türkiye bir provokasyondan ve Kürt siyasetinin bu provokasyonun aktörü haline gelmesinden bahsediyor. Hatta DTP'nin kapatılması ve DTP'nin içindeki güvercin kanadı temsil ettiÄŸi bilinen Ahmet Türk'ün siyasi yasaklı olmasından yola çıkarak Anayasa Mahkemesi'nin de bu provokasyona alet olduÄŸunu ima eden yorumlar yapılıyor. Gizli ya da açık bir elin olaylara start verdiÄŸine ve nihayetinde açılımın ciddi bir krize girdiÄŸine ÅŸüphe yok. Ancak, ortadaki tabloyu yorumlamadan önce, bu tabloyu doÄŸuran koÅŸulları, provokasyona gelen aktörleri konuÅŸmadan önce, provokasyonu mümkün kılan aktörleri konuÅŸmamız gerekir.

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

PKK, iktidarı geçmiÅŸ dönemlerdeki güvenlikçi perspektife mahkûm ederek tuzağına düÅŸürmek ve toplumsal desteÄŸini azaltmak istiyor.  

PKK, açılım sürecinin başlangıcından itibaren, devletin doğrudan topluma yönelerek barışma çabasından rahatsız olmuştur.